I. Sezon -|6| - Emredersiniz.

545 150 33
                                    

°

Apartmanın asansörüyle çıktım beşinci kata. Az önce rezil olmanın en son güncellemesini yaşamış gibiydim ve güncellenmiş tek iyi özelliğim ise yere kapaklandığımı gören kimsenin olmamasıydı.

Elimde anahtar olmasına rağmen kapıyı çalma huyum olduğundan elim yine zile gitmişti ki vazgeçip anahtarla kapıyı açtım. Sanırım annemin elimde her anahtar gördüğünde yarım saatlik dır dır etme sürecini böylelikle atlatabilirdim.

İçerisi sessizdi. "Fazla sessiz" diye düşündüm bir an. Kimse yok gibi görünüyordu. Garip bir şekilde tedirgin oldum. Gören de arkamda beni izleyen kiralık bir katil olduğunu düşünürdü. Niye böyle durduk yere bir ürperti dolaşmıştı ki bedenimde?

Odama doğru gidiyordum ki "Melis!" diye annemin sesini duyunca irkildim.

"Anne niye öyle bir kereden bağırıyorsun?"

"Gelsene içeri ,baban erken geldi bugün ,bende sofrayı erken hazırladım hadi hemen üstünü değiştir" deyince elimi asker gibi alnıma koyarak "Emredersiniz!" deyip odama girdim. Elinde olsa lavaboyu kullanma zamanlarıma bile el atardı.

Yinede dediğini yapıp kurtuldum üstümde duran bu okul formasından. Gün geçtikçe daha çok nefret edip bir yandan da alışıyor gibiydim. Tabi bu alışma işini hocalarla da yapsam fena olmazdı. Özellikle bugün bütün okulun sevgilisi olan bir hocayla aramda geçen garip konuşmadan sonra.

İçeri gidip oldukça çeşitli görünen sofraya oturdum. Ne yazık ki ben o kadar da aç değildim. Keşke midemde yedek bir depo bulunabilseydi. Kesinlikle bunu isterdim.

"Bugün mutlu gibisin"

"Ben mi?" diye şaşırarak karşılık verdim babama.

"Aynen sanırım okuldaki ikinci günü birinci gününden iyi geçmiş" dedi annem ,kendine has çok bilmiş bir tavırla. Bir de bunu gülerek konuşuyorlardı ya. Ne olacak hepsi ebeveyn işte!

Önümde duran çorbadan bir kaşık alıyordum ki babam "Tabi bugün eski sanayiye gitmediği için olabilir "demesiyle donup kaldım elimdeki kaşıkla.

Evet bu ani ve giriş izni olmayan bilgi şu anda beyninin RAM belleğinde kontrol ediliyordu ki beynim bu aralar fazla mesai yaptığından arıza verip iflas etmesi gayet normal olabilirdi şu aşamada. Tabi bu bilgi kalıcı belleğe geçince ancak hareket edebilmiştim.

Elimdeki kaşığı yavaşça indirip babamın yüzüne baktım. O ise hiç istifini bozmadan yemeğini yemeye devam ediyordu. Sanki yaptığım her çocuğun yapabileceği bir şeymiş gibi.

Ağzımı açıp "Nereden biliyorsun?" diye soracaktım ki buna hakkımın olmadığını düşündüğümden vazgeçip sustum. Nereden öğrenmişse öğrenmişti işte! Nasıl öğrendiğinin bir önemi yoktu ki. Asıl önemli olan bundan sonra nasıl daha baskılı bir muamele göreceğimdi.

Bunları düşünürken aklımda beliriveren düşünce ile kaşlarımı çattım. Oraya gittiğimizi sadece Güneş biliyordu. Bu da demek oluyor ki...lanet olsun gidip babama söylemişti ve büyük olasılıkla Barış'ın babası Haldun amcayada söylemişti.

"İyi de babam Güneş'i dinlemez ki daha doğrusu Güneş'in bankaya gidip babamı bulup ardından da beni ispiyonlaması pek de muhtemel değil" diye düşündüm içimden. Birdenbire bu düşünce çok mantıksız gelmişti.

Güneş bazen çok tehlikeli görünüp sinirimi fazlasıyla bozabiliyordu ve bundan ara ara zevk aldığınıda düşünüyordum ama şöyle de bir gerçek vardı ki ben bugüne kadar Güneş'i yalan söylerken ya da başka birini ispiyonlarken görmemiştim. Evet herkesin çekindiği ,yakınından geçmekten bile korktuğu tiplerin ona saygı duyması gibi şeyler insanı rahatsız ediyordu ama böyle basit bir şeyle uğraşacağını sanmam. En azından benimle uğraşmazdı.

LİSE DÖRTLÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin