I. Sezon -|2| - Bi yavaş gelin!

643 169 47
                                    

°

Esneyerek oturdum annemin günlerden cumartesi olmasına rağmen sabahın yedisinde hazırladığı kahvaltıya. Evet...inanmayıp üç kez baktım ,gerçekten de saat yediydi. Şu an uyuyup rüyamda da uyuduğumu görmek istiyordum . O derece.

Hala uçuş modunda olduğumdan kahvaltılıkları izleyemiyordum ama güzel olmalıydı. En azından burnuma gelen konulardan bunu anlamıştım. Yemek bu tabi ki güzel olacak ,özelliklede her an aç olan biri için. Kesinlikle kendimden bahsetmiyorum.

"Neden ölü gibisin?"

Gözlerimi aralayıp çayını yudumlayan babama baktım. Sorun bende galiba! Cidden. Bence en kısa zamanda DNA testi yaptırmalıyım. Bir insanın babasıyla uyuşan hiç mi özelliği olmaz lan! Sabahın köründe gazeteden ekonomi yazılarını okumayı bırak ,gazete görsem yorgan sanıp üstüme çekerim.

"Evet ölüyüm çünkü bugün cumartesi ve ben sabah saat yedide uyandırıldım , buna canilik denir" Başımı kahvaltı masasına yasladım. Böylede kafam ağrımıştı.

"Hiç de bile buna erken kalkıp hazırlanmak denir, ayrıca hatırlatayım kızım bugün taşınıyoruz, adamlar bir saat sonra evi taşımak için gelecek ve sen hala pijamalarınla etrafta zombi gibi dolanıyorsun" diye sandalyeyi çekip masaya oturduğu gibi ağıt yakmaya başlayan anneme masanın altından dil çıkardım. Ayrıca anne aşk olsun yani! Beni benzete benzete zombilere mi benzettin? Ne bileyim bir vampir olaydı, kurt kadın bile kabulüm lan! Zombiden iyidir.

"İşte sorunda bu...sabah sabah dürtüklenerek uyandırıldığımdan etrafta dolanamıyorum, yapabileceğim en enerjik hareket yere yığılmak olur" deyip başımı kaldırdım. Galiba alnımda masanın dantelli örtüsünün izi çıkmıştı. Siktir! Bir de tam ortasında 'Enayi' yazısı çıksa şaşırmazdım.

"Buradakinden büyük ve balkonlu bir odan olacağı için daha heyecanlı olmalısın"

"Ah...tabi zaten benim odamın büyük olması için taşınıyorsunuz" diyerek göz devirdim babama. 'Taşınıyorsunuz' kısmını da özellikle bastırarak söylemiştim.

Bu kararın tamamen onlara ait olması ve benim bunu istemediğimi bilmelerine rağmen sanki bu taşınma işinden en kârlı işgüzar ben çıkıyormuşum gibi davranmaları fazlasıyla sinirimi bozuyordu.

Suratımı asarak yaptığım sessiz kahvaltının ardından yatağımı toplayıp üstümü değiştirmek için odama gittim. Anneme bu konuda ne kadar takılsam da haklıydı ; pijamalarımı çok sevmeme rağmen onlardan kurtulma vakti gelmişti. Ayrıca beni onlarla zombiye benzetmişti cani kadın.

Ben yatak örtülerinin topluyordum ki kapının yanında hareketlilik sezince arkamı dönüp kapının pervazına yaslanan anneme baktım.

"Ne oldu? Dur...tahmin edeyim ,bütün bu taşınma hikayesi saçma sapan bir şaka değil mi? Kamera nerede?" Gerçi sinir bozucu bir şaka olmadığından da adım kadar emindim.

Kafasını sallayarak "Hayır ,hala anlamadıysan söyleyeyim ;kesin ve net taşınıyoruz" dedi. Bu kadın niye yarım ağız gülüyor? Bak alnımın ortasında yazı falan yok değil mi?

Hemen çekmeceden küçük aynayı çıkarıp alnıma baktım. No panik! Bir şey yokmuş. O zaman bu kadın niye böyle garip?

"Sorun ne ?" diye sorup masamın önünde ki sandalyeye oturdum. Bence bir sorun vardı. En azından annem gülümsüyorsa bir sorun olmalıydı ve açıkçası merak ediyordum.

"Diyorum ki binanın arka bahçesinde ki meşe ağacının altına gömdüğün , sana on iki yaşında aldığım pembe tavşanlı botu çıkarsan iyi olmaz mı? Tamam bir kere bile giymedin ama en azından burada kalmasın" Hızlı bir u dönüşü yapıp giden annemin arkasından ağzı açık bir şekilde bakakaldım.

LİSE DÖRTLÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin