Tuhaf bir şekilde evimin bahçesinde uyandım. Dün geceyle ilgili hatırladığım şeyler kesik kesikti ve ben bunları bir araya getirmek için fazlasıyla üşengeçtim.
Beni buraya o getirmiş olmalıydı ki başka bir şeçenek de yoktu zaten.
Üzerine oturduğum sararmış çimleri izleyerek birkaç saat geçirdim. Karnım guruldamaya başlamıştı bile. Ayağa kalkıp uyuşmuş bacaklarımla bir iki adım attım. Bir iki şey yemeliydim.
...
11.55PM
Benden önce gelmişti. Kapşonlusunu indirmiş siyah saçlarını özgürlüğüklerine kavuşturmuştu.
"Dün niye gelmedin Maskeli Çocuk?"
"Biraz yorgundum ama sen geldin değil mi?"
Gülümsedim. Bir gün de olsa sesini özlemiştim.
"Bana şarkı söyler misin?"
Lanet olsun. Düşünmeden söylemiştim.
"All around me are familiar faces
Etrafımda hep tanıdık yüzler
Worn out places
Yıpranmış yerler
Worn out faces
Yıpranmış yüzler
Bright and early for the daily races
Aydınlık ve erken bir gün yarışları için ,
Going no where
Hiçbir yere gitmezler
Going no where
Hiçbir yere gitmezler
Their tears are filling up their glasses
Gözyaşları gözlüklerine dolar
No expression
İfade yok
No expression
İfade yok
Hide my head I wanna drown my sorrow
Çevirdim kafamı , kederimle boğulmaya
No tomorrow
Yarın yok
No tomorrow
Yarın yok..."
