Kaptan Rexol yaverine ıslık çaldı. Geminin öbür ucunda halat bağlayan yaver duyduğu sert ıslıkla irkildi ve işini bırakıp hemen dümen katına koşmaya başladı. Güneş doğalı bir saat olmuştu. Hava aydınlık deniz ise durgundu. Martı sesleri esen hafif rüzgarla melodi oluşturuyor, bu ritim ile işçi tayfa ayağa kalkmış iş yaparken şarkı söylüyordu.
Kaptan başındaki şapkayı çıkarıp terini sildi. Sıcak havaya rağmen üstünde ağır bir zırh imiş gibi giydiği hırkasını salladı. Terlemesi hırka yüzünden olduğu kesindi. Koşarak gelen yavere gözleri kayıverdi. Yaver kaptanın 1 metre gerisinde durdu ve elini havaya kaldırıp indirdi. Sonra pes bir sesle:
-"Emredin kaptan!" dedi. Rexol'un başarılı bir kaptan olduğu belliydi; tayfa Rexol'dan hem korkar hem de saygı duyardı. Bu disiplin ahlakını babasına borçluydu. Yıllar önce ona baş kaldıran bir işçinin karnını deşmiş, kaburgalarını kırıp içinden kalbini çıkarmıştı. Yumuşak yüzlü bir insan olmasına rağmen sinirlenince belki de Kalradya'nın en psikopat insanlarından birisi olabilecek gibi yaygara koparır ve öfkesini dışarıya salardı. Tayfa onun için arkasından "Kaptanın köpeği; kendi öfkesidir, sinirlenince tasmayı çıkarıverir..." derdi.
Gelen yaver ince ama uzun bir çocuktu. Kaptanın boyuysa fazla kısa olmasa da normal bir insan gibi değildi. Kaptan, yaverin korkusuz gibi görünen gözlerine baktı. Arkasını dönüp kollarını yaverden yana kaldırdı, yavere "Paltomu çıkar" dercesine bir kere kendini silkti. Yaver paltoyu yavaşça çıkardı ve elinde tuttu. Kaptan, siyah ve ağır paltodan kurtulunca hafifledi ve sakalını okşadı. İnce gömleğinin kollarını çevirdi. Gözleri küçük bira fıçısının üzerine koyduğu şapkasına gitti. Şapkayı da alıp ve yaverine verdikten sonra yavere eğilmesini işaret etti. Eğilen yaverin kulağına:
-"Git prenslere kıyıya vardığımızı ve hazır olduğumuzu söyle. Kapıyı çalmayı unutma ve saygılı ol, ben kaptanın isem ve bana saygı duyuyorsan onlarda benim kaptanım sayılır. Ayrıca söyle onlara; yukarıda onları bekliyor olacağım" diye fısıldadı.
Yaver kafasını bir kere aşağı-yukarı salladı ve koşarak kaptanın odasına girdi ve emanet paltoyla şapkayı masasına özenle koydu. Sonra aşağıya indi ve özel kamaralar yazan yere girdi. Kısacık koridorda üç tane oda vardı. En sonuncu kapının önünde dikildi ve kapıyı sertçe üç defa tıklattı.
Kapı bekletilmeden açıldı. Kapıyı açan Fox idi. Yaver, kaptanın yanında hareketlerin aynısını Fox'un karşısında da yaparken Fox gözlerini kıstı ve yaveri durdurdu:
-"Şu aptal hareketi yapmana gerek yok, ne söyleyeceksen söyle." dedi, sesi yeni uyanmışa benziyordu. Yaver:
-"Adaya vardık ve hazırız efendim kaptan yukarıda sizi bekliyor." dedi. Fox kafasını bir kez aşağı-yukarı salladıktan sonra yaver hızlı adımlarla yukarı kata çıktı. Fox kapıyı kapattı ve küçük odanın duvarına asılı kirli camda yüzünü okşadı. Yatağın yanında duran küçük içi su dolu kovada yüzünü yıkadı. Fox'un gözü; ranza yatağın üstünde horlayan Alistar'a gitti. Yavaş ve ses çıkartmayan adımlarla Alistar'ın yanında dikildi. elini Alistar'ın burnuna koydu ve burun deliklerini kapayacak şekilde sıktı. Horlarken birden yerinden kalkan Alistar, Fox'un kötü şakasına kurban gitmişti. Fox'un sert ve şımarık kahkahaları Alistar'ı iyice kızdırmaya yetti. Alistar haykırdı:
-"Biraz olsun olgunlaşamaz mısın Fox, şurada yarım saat için uykuya daldım!" Fox hala gülmekteydi. En sonunda Fox kendini yatağa atıp gülmesine orada devam etti. Alistar yataktan kalktı ve dibinde duran su kovasın olduğu gibi Fox'a doğru boşalttı. Fox birden ayağa kalktı ve gömlekle pantolonuna baktı. bütün kıyafetleri sırılsıklam olmuştu. Alistar kahkahayı basıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇELİK ŞEYTAN
ФэнтезиDünya bizden yıllar sonra bir pislik yuvası haline geldi, insanlar değer bilmez ve vurdumduymaz bir hale gelince Kara Cuma yaşandı. Kuzey'de sert rüzgarlar ve karlar medeniyeti yok etti sonrasında gelen fırtınaysa arkasında tek bir iz bile bırakmadı...