Önce sert bir rüzgar esti, Alistar ağacın altında okuduğu kitapta kaldığı yeri bir parmağıyla tuttu ve esen rüzgarın ıslıksı sesin sallanan ağaç yapraklarıyla yaptığı güzel müziği dinledi. Sallanan ağaç dallarından bir kızıl yaprak Alistar'ın baş ucuna indi. Genç, boş bir gülücük atıp yaprağı eline alarak iyice inceledi. Yaprağın ince ve fazla sayıda damarlarına bir göz attıktan sonra kitabının arasına koydu.
Belkide birkaç saat sonra Kalradya'da eski bir töre olan Onur görevine gidecekti. Tek istediği çocukluk arkadaşı ve ayrıca kuzeni olan Fox ile Demir adalara birer çocuk olarak gidip erkek olarak dönmekti.
Yaklaşan at sesini duyunca yavaşça ayağa kalktı. Kurt Kafesi Kalesinden 500 metre uzaktaki ormanda, bir ağacın altında dikilmiş bekliyor ve atlıyı görmeye çalışıyordu koca kale Alistar'ın gözünü aldı. Her baktığında kalenin muhteşemliği gözünü alıyordu, öyle ya zaten Kurt Kafesinden başka bir kale görmemişti.
Sonunda gözlerini dikti ve yaklaşan atlıya iyice baktı, gelenin Fox olduğunu görünce içten bir oh çekti, bu iyiye haberdi; eğer gelen Fox olmasaydı Alistar Demir adalara tek başına gitmek zorunda kalacaktı. Fox, atını Alistar' ın hemen yanında durdurdu ve atından aşağıya indi. İnen Fox iri yarı, kısa kahverengi saçlı, top sakallı ve yakışıklı bir adamdı. Sanki akla değilde kas gücüne bakan bir tipi vardı, Alistar ise biraz daha kısa, omzuna kadar uzanan siyah saçlı, atletik yapılı ve bıyıksız bir gençti, Fox'a kıyasla daha hızlı ve akıl gücüne inanan bir tipi vardı.
Fox, Alistar'ın yanına gelerek:
-"Hazırlansan iyi olur Alistar, Demir adalara gidiyoruz!" diye haykırdı. İkisi de aynı yaştaydı sadece Alistar birkaç gün önce doğmuştu o kadar. Alistar sevincinden uzunca zıpladı ve heyecanla Fox'a sarılıp:
-"Babama gitmemiz gerekmez mi Fox? Gitmeden önce bizi görmek isteyeceğine eminim."
-"Haklısın Demir adalarda kılıç yapmak zor iştir, kaç gün kalacağımız belli değildir. Vedalaşmadan gitmek ayıp olur." dedi. Alistar ağacın yanına koyduğu yamuk kılıcı yanına alarak:
-"Bundan kurtulmanın zamanı gelmişti zaten, eğitim kılıcı işimi görmüyordu zaten." dedi, "Fox... Bana at getirmedin mi?" diye ekledi.
Kurt Kafesine girip şehrin arasından geçtiler, buradaki halk kendinden memnun ve refahtı. Atın üstünde Fox ve Alistar kalenin içine girince atları kapıdaki ahıra bıraktılar. Saraya girip büyük kapının önünde beklediler. 5 dakika beklemeden kapı açıldı ve içinden bir köylü çıktı. Kral'a danışmak için gelen köylülerden biriydi sadece, görünüşte mühim bir derdi varmış gibi gözüküyordu. Alistar gözlerini köylüden çekerek uzun halılı koridora oradan da tahtta oturan babasına yöneldi.
Fox ile Alistar açılan kapıdan içeri geçerek kırmızı halının üzerinde yürümeye başladı. Alistar'ın gözü babasının yanında oturan ve üvey annesi olan kraliçeye yöneldi. O kadından nefret ediyordu. Ancak kraliçe onun annesi değildi. Alistar'ın annesi aslında sadece bir saray hizmetçisiydi. Asıl annesi soylu kanı taşımıyordu. Bu da Alistar'ı bir piç yapıyordu. Piç prens...
Alistar gözlerini kraliçeden çekerek krala yöneltti. Kralın gözleri Alistar'a bakıyordu. Alistar bunu anlayınca başını eğdi. Halının sonuna gelince kralın muhafızları 2 prensin önünü kesti. Kral bağırarak:
-"Çekilin soysuzlar! Prenslerin önünü kesmekte neymiş?!" dedi. Kızgın suratı yeğeni ve oğlunu görünce yumuşadı. Alistar onun piçi bile olsa yine de onu kendi oğlu gibi seviyordu. Çünkü Alistar asla ona ihanet etmeyecek ve tahtına göz dikmeyecek sadık bir çocuktu. İşte bu nedenle Kral XVI. Areas onu tıpkı gerçek oğlu gibi seviyordu.
2 prens kralına diz çökerek kralı eliyle selamladı.Kral önce ayağa kalktı sonraysa tahta geri oturarak:
-"Kalkabilirsiniz çocuklar, konuşun..."
-"Kralım izninizle bizler yola çıkıyor ve Kalradya töresini uygulamaya, Demir adalara gidiyoruz sizinle vedalaşmak ve haber vermeyi uygun gördük..." dedi Fox, üzerine Alistar ekleyecekken Kraliçe hemen söze karıştı:
-"Alistar, lütfen bana hanımı çağırabilir misin?" diye sordu. eğer kraliçe hanım diyorsa kesinlikle Alistar'ın annesinden bahsediyordu. Alistar "Tabi kraliçem" dermişcesine boynunu eğdi. Fox'uda hesap vermeden yanına aldı ve büyük odadan hızlı adımlarla dışarı çıktı.
Fox'a fısıldayarak:
-"Bu kadın bir şeyler çeviriyor. Buna eminim. Bana annemi çağırttı, yanında bir sürü hizmetçisi varken hemde! Benim bir şeyi görmemi istiyor, buna eminim..." dedi. Zaten derken hanımın kapısına varmışlardı bile.
Kapıyı iki kere çaldı. Kapının içerisinden Alistar'ın annesi çıktı burnu kanamış ve gözü morarmıştı, alistar onun bu halini görür görmez içeri girmek istedi içeride iki adamın bir de közlenen ateş sesi vardı. Alistar ağlamaklı bir halde yutkundu. Bir şey söylemeye çalışsa hüngür hüngür hıçkırarak ağlayacağını biliyordu. Fox hemen söze girdi:
-"Hanımım, kraliçe sizi istiyor..."
-"Hemen geliyorum." dedi ve kapıyı kapadı. Kapıyı kapatırken içerden bir ağlama sesi geldi Alistar kendini tuttu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Fox, Alistar'ın omuzunu kavradı. İçerden tiz bir çığlık gelince Alistar dayanamadı ve koridorun duvarına dayanarak kendini tutmayı denedi. Fox, Alistar'ı teselli etmeye çalışırken ne yapacağını şaşırıp ona sarılarak sırtını okşadı. Alistar tiz bir sesle söylendi:
-"Kraliçe ölmeli, bu burada sonlanmayacak!" dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇELİK ŞEYTAN
FantasíaDünya bizden yıllar sonra bir pislik yuvası haline geldi, insanlar değer bilmez ve vurdumduymaz bir hale gelince Kara Cuma yaşandı. Kuzey'de sert rüzgarlar ve karlar medeniyeti yok etti sonrasında gelen fırtınaysa arkasında tek bir iz bile bırakmadı...