717 62 13
                                    

Öncelikle, tüm okuyucularıma çok kötü bir haberim var.
Gideceğim okul başka bir şehirde olduğu için pansiyonda kalacağım, ve ne yazık ki pansiyonda akıllı telefon yasakmış. Bu yüzden hikayelerime bölüm çok zor gelecek, belki de wattpadten ayrılmak zorunda kalırım. Pansiyon fazla kuralcı çıktı bu yüzden bir deftere yazıp haftasonu Wattpad'e geçirebilirmiyim bilmiyorum.

Umarım yanlış anlamışımdır; böyle bir yasak yoktur.

Finalden önce son bölüm olduğu ve bir önceki bölüme sınır koymayı unuttuğum için;

SINIR: 42 Oy

İyi okumalar ♡

Ben onun yüzünü incelerken zaman oldukça hızlı davranmıştı. Yüz hatlarını, gözlerini, kirpiklerini, dudaklarını ne kadar incelesem de gerçekten pay bulamıyordum.

Bir insan benim için neden bu kadar iyi olabilirdi ki?

Dudaklarında ufak bir tebessüm baş gösterdiğinde gözlerimi kaçırdım. "Yarın annemle şirketlerimiz birleştiği için yemeğe çıkacağız. Sen de gelir misin?"

Annesini görmemin doğru olmayacağını en az benim kadar biliyordu. "Ama annen..."

"Sadece Fletcher ile yemeğe çıkmış gibi olacak ayrı masada... Senden tek istediğim; Mona'nın beni fark etmemesi. Herkesin içinde baba diye-"

Başımı sallayarak geçiştirdiğim sırada sözlü ifadeye ihtiyaç duydum. "Evet."

Gülümseyerek bana döndüğünde "Gitmem gerekiyor," diye söze başladı. "Kendine ve Mona'ya iyi bak."

Yanağımdan öpüp odadan çıkarken kaşlarımı kaldırdım.

Bu gerçekse, Tanrı benimle oyun oynuyordu.

*

Bugün tamı tamına altı halüsinasyon yaşadım. Çökmüştüm. Nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

Gözlerimi kapadım ve Tanrı'dan çözümü diledim. Birden her yerim ağırmaya ve boynumda keskin ağrılar olmaya başladı. Sanki biri boynumu bir iple sıkıyordu.

Elimi boynuma yerleştiril tekrar ve tekrar ninniyi mırıldandım:

"Yıldızlar uzakta,
Parlıyor karanlıkta.
Annen sana getirecek,
Yıldız dolu gelecek."

Peki benim yıldızım neredeydi?

Odanın kapısı usulca çaldığında elimi boynumdan çektim. Halüsinasyonlar istemiyordum. Neden gördüğümü bilmediğim bu görüntüleri istemiyordum. Yakın zamanda aklımı kaçıracaktım.

"Buradayım," sesim güçsüz ve çaresiz çıkmıştı. Bugün yemek vardı ve ben herhangi hazırlığa zaman bulamamıştım. Tek yaptığım kendimi halüsinasyonlardan korumaktı, çığlık atmaktı ve ani yorgunlukla yatağa düşmekti.

Kapı açıldı ve yüzündeki ufak gamzeyle beraber Fletcher odaya girdi. Buklelerini yüzünden çekerken hafif üzüntü acıma harmanlamasını yansıtarak koltuğa oturdu. Elinde iki poşet vardı. Onları yere bırakıp arkasına yaslandı.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

Hafifçe gülümsedim ve ayağa kalkıp dolaba ilerledim. "Yemek için yorgunum ama üstesinden gelebilirim." askılıktan aldığım elbiseleri yatağa bırakırken Fletcher poşetlerdeki iki elbise ve iki çift ayakkabıyı önüme bıraktı. Pek tarzlarım değildi ama bu inceliğini es geçmek kabalık olacaktı.

mom ∴ justin bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin