E N D

700 41 20
                                    

Bu zamana kadar yanımda olan herkese teşekkürler....

y a z a r

Mona'nın ağzından çıkan o kelime Aethelind hariç masadaki herkesi derin bir boşluğa sürüklemişti. Hepsi birbirlerine kuruntu yaparken Pattie'nin doğruyu öğrenme çabası pek umrunda olmamıştı.

Aethelind seviniyordu. Bir buçuk yaşındaki kızı baba kelimesini güzel bir anlam ifade ediyormuşçasına öğrenmişti. Dudaklarından bu iki heceli kelimenin çıkmasını düşünmüyordu, ki hitap ettiği Justin olmasa düşünmek bile istemeyecekti.

Justin, hayalindeki Aster'dı. Sevecen, korumacı, iyi kalpli. Kendisine de zarar vermiyordu. O sallanan sandalyesinden buralara kadar gelen bir kızdı. Hiçbir rüya bu kadar güzel olamazdı.

O ise azar işiten bir çocuktu şimdi. Pattie yargılıyor, Justin'se ifadesiz bir şekilde onu dinliyordu. Bir tarafı annesinden işittiği bu yanlış duyumun sebebi olmaktan vicdan azabını giyinip, kalbini rahatsız edercesine dürterken diğeriyse Justin'in ufak gülümsemesine tutunmasını söylüyordu. Şu an içini sevgiyle dolduran, hormonlarına ağır egzersizlere başlatan gülümsemesi; annesini dinlemeyen, bu sürede hayal dünyasının kapılarını sonuna dek açan bir çocuğunkinin aynısıydı.

"Anne, buraya iş için toplandık. Ailevi durumları ortaya sermek için uygun zaman değil," dedi Justin. Elindeki dosyaları kahve saçlı çocuğa uzattı sonra Aethelind ve Mona dahil herkesi arkasında bırakarak restorandan çıktı.

Pattie şaşkınlıkla Justin'in az önce oturduğu sandalyeye bakarken oğlunu bu kadar değiştiren şeyin ne olduğunu düşündü. Bıraktığı veya hâlâ gizlice kullanmaya devam etme ihtimali olan uyuşturucu yüzünden miydi?

Justin, ergenlik dönemlerinde bile kendisine karşı gelmekten korkan bir çocuktu. Şimdi, resmen kendini küçük hissetmesini sağlayan bu cümleyi, nasıl bulduğu bir rahatlıkla annesine söyleyebiliyordu?

Dışarıdan gelen bağırışma ve ardında patlayan silah sesiyle Fletcher'ın kucağındaki Mona ağlamaya başladı. İnsanlar bağırışıp etrafta koşuşturmaya başladıkları bu saniyede Aethelind yüksek adrenalin hissiyle neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Koşuşturup duran bedenlerin arasında yerdeki bedene, sonrasında ona en iğrenç duyguları barındaran gülümsemesiyle bakan Aster'ı gördü.

Hiç sorgulamadan, tıpkı yazılmış senaryonun bir parçasıymışçasına restoranın dışına doğru koştu. Aster, görüp göremeyeceği en kötü sırıtışıyla bana bakarken şizofreni görüntülerin zihnime dolduğu için mi bu durumda olduğunu bilmiyordu.

Yerde kanlar içinde yatan Justin, tüm zihnini çözülemeyecek kadar karışık bir labirente iterken bacakları bir domino gibi teker teker yerle buluştu. Birileri olsun bulmak adına arkasını döndüğünde boş bir vâdi ile karşılaştı.

Gözleri neler olduğunu inanamaz bir şekilde irileşirken kendini öldürme dürtüsüyle doldu. Neyin yalan neyin gerçek olmadığını bir bebeğinki kadar biliyor olmalıydı. Kendini bir bilge gibi, 'tek sorumlusu Aster' diye ortaya bir teorem atmıştı; fakat bir kaçık gibi, yalan dünyasında oyuncak bebek gibi yaşıyordu (ooh melanie)

Justin, bir yaşlı kalbinin yorgunluğuyla "A-Aethelind?" Diye fısıldadı. Belki ses tonunun kendine özel halini gerçekle bağdaştırabilirdi, hiç istemese bile bu nedeni yok saymamalıydı.

Tükenmişlikle yavaşça Justin'e emekledi. Mona ve Fletcher neredeydi? Özellikle o pis sırıtmasıyla beni inceleyen Aster, ne için hiçbir şey olmamış gibi ormana ilerliyordu?

mom ∴ justin bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin