Umudunuzu yitirip her şeyden vazgeçtiğiniz bir anda ortaya çıkan şey şans değil midir?
Bu hayatta benim için umudun kalmadığına inanıp şans sözcüğünü kelime dağarcığımdan çıkardığım için ilk kez pişman olmuştum.
Beş yıldır beklediğim iki insan hayatımın bana armağan edildiğinin on birinci yıldönümüne iki gün kala beni bir yetimhanenin kapısında Bridget isimli bir kadına bırakıp 'Geri döneceğiz. ' sözü verdikten sonra gitmişlerdi. Benim için o gün umut ortaya çıkmıştı. Fakat hiçbir zaman şansım olamamıştı. Taki beş yıl sonra ilk kez güneşin yüzümü okşayarak uyandırmasına kadar. Şansımın olduğuna inanmıştım. Hattâ kendime şansım olmadığını söylediğim için şu anda kızıyordum.
Karşımda beş sene boyunca onları bekleyerek geçirdiğim iki insan duruyordu. Annem ve babam. Beş sene sonra bir uçurumdan düşüyordum ve öleceğime eminken uyanıp annem ve babamı görüyordum.
HAYIR!!! HAYIR!! HAYIR!!!
BUNLARIN HİÇBİRİ GERÇEK OLAMAZ!!!!!!!!!
"Anne,bana? " dedim gerçek olup olmadıklarını anlamaya çalışarak. Annem sıkıca tuttuğu babamın elini yavaşça bırakarak yanıma doğru yürümeye başladı. Iki adım önümde durdu ve göz yaşlarına hakim olamazken "Steffany." Dedi. Yüzüme o kadar dikkatli bakıyordu ki çok kötü göründüğüme dair endişelendim. Bana bakmaya devam ederken nazik bir sesle "Sana sarılabilir miyim? " diye sordu.
Onun bu sorusu üzerine bende yanaklarımın ıslandığını hissettim. Ve ona doğru hızla iki adım atıp sımsıkı sarıldım. Her şey gerçekti. Annem bütün gerçekliğiyle bana sarılıyordu. Bir anda kendimi hic bulmadığım kadar huzurlu buldum. Babamda gelip annem ve bana sarılınca kendimi beş sene sonra ilk kez huzurlu ve güvende hissettim. Annemin ve babamın varlığının bende nasıl bir ihtiyaç olduğunu anladım. Ve onları bir daha hiç bırakmamak ümidiyle "Sizi seviyorum. " dedim.
---
Uzun bir süre annem ve babama sarıldıktan sonra büyük yemek masasına oturmuştuk. Babam baş köşedeki sandalyeyi benim oturmam için çekince şaşkınlıkla oturmuştum. Biz oturduktan hemen sonra annem, ben ve beni buraya getiren kadınla aynı kıyafetleri giyen başka bir kadın yemeklerimizi servis etmişti.
Şaşkınlıkla bakan bakışlarımı sırayla annem ve babama çevirdikten sonra "Neler olduğunu bana anlatacak mısınız? " diye sordum. Annem bana bakmayı kesip bakışlarını babama çevirdi. Babam "Eğer iznin olursa yemekten sonra anlatmamız bizim için daha uygun olur. " dedi. Benden neden izin istediğini anlamasam da "Pekala. Siz bilirsiniz. "dedim.
---
Yemekten sonra tıpkı bu zamana kadar burada gördüğüm koridorlar ve odalardaki gibi bembeyaz duvarlı bir odadaydık. Fakat burada diğerlerine oranla daha çok eşya vardı. Daha çok dediğimde bir adet tekli beyaz koltuk, onun hemen karşısında ikili beyaz koltuk ve ikisinin ortasında kare şeklinde beyaz bir orta sehpa.
Ben tekli koltukta otururken annem ve babam da karşımdaki ikili koltuğa oturmuşlardı.
"Sizi dinliyorum. " dedim hemen her şeyi öğrenmek istediğimi belli edercesine.
Annem ve babam birbirlerine bakınca kimin anlatacağını kararlaştırdıklarını anladım.
Annem bana döndü ve "Anlatmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum. Steffany. Öncelikle seni ne kadar çok sevdiğimizi unutma. " dedi.
"Bence beni yetimhaneye bıraktığınız günden başlayabilirsiniz. " dedim iğneleyici ses tinomla. Annemin gözleri dolarken babam konuşmayı sürdürdü.
"Steffany büyüdüğüne göre bizi daha iyi anlayacağını düşünüyorum. Sana birçok şeyi anlattıktan sonra seni neden oraya bıraktığımızı anlayacaksın. Ama öncelikle neden kendini o uçurumdan attığını öğrenmek istiyorum. "
Çabuk sinirlenen bir insan değildim ama babamın bu sorusu beni fena halde sinirlendirmişti.
"Neden mi? Beş sene bir kez bile yüzünüzü görmeden yaşadım. Bu ihtimal bir kez bile aklına gelmedi mi baba? Arkadaşım bitkisel hayatta yasayacakken ve siz benim yanımda yokken nasıl daha fazla yaşayacaktım? Belki siz ben olmadan yaşamaya alışmış olabilirsiniz ama ben alışamadım. " derken ayağa kalkmıştım. Sehpanın üzerinde vazo olsa onu kırıp sinirimi atmayı planlıyorduk. Ki kahretsin bir vazo dahi yoktu. Benim bu kadar sınırını rağmen "Steffany. Yerine oturur musun? Her şeyi sakince konuşmamız gerek. Yoksa hiçbir şeyi halledemeyiz. Babamın sözünü dinledim ve yerine oturdum.
"Seni anlayabiliyorum. Bize sinirlenmemen gerek biz her şeyi seni korumak için yaptık. Seni asla bırakmayacağımızı biliyorsun." diyen anneme "Beni tek başıma o yetimhaneye bırakarak mı beni koruyordunuz? Lütfen akla hitaben konuşun! Beni neyden koruyordunuz? " diye öfkeyle tısladığımda ikisinin de hala sakin olması beni tedirgin etmişti. Onlara o kadar kırıcı kelimeler etmeme rağmen beni kırmamaya çalışıyorlardı.
"Gerçekten nereden anlatacağımızı bilemiyoruz. " diyen babama "Sorularıma cevap vermenizin her şeyin açıklığa kavuşturacağını düşünüyorum. " dedim. Annem ve babam başlarını olumlu anlamda salladılar. Babam konuşmam için beni gösterince ilk sorumu sordum.
"Beni neden yetimhaneye bıraktınız? "
"Dediğim gibi seni korumak için. "
"Beni neyden koruyordunuz. "
"Anslanya üyelerinden."
"Ne? Ne? Neyden?" babamın dediği her neyse daha önce hiç duymadığım kesindi.
"Anslanya üyelerinden. Yani bizim düşmanlarımızdan. "
Anlamayan gözlerle babama bakmaya devam ettim "Sizin düşmanlarınız mı var? Baba? Ben senin ve annemin birer avukat olduğunuzu zannediyordum. CIA ajanı değil."
"Tatlım biz CIA ajanı değiliz. Ama avukat olmadığımız da doğru." Diyen anneme baktım.
"Peki ya siz kimsiniz? "
"Biz Gizem Diyarı yöneticisinin ebeveyinleriyiz. "
---
Oy vermeden geçmeyin!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEM DİYARI
FantasyHer şeyden masum görünen bir kız farkında olmadan herkesten tehlikeli olabilir mi? "Umutlarınız beklentilerinizden fazla olmalıdır. "