12. BÖLÜM

27 5 0
                                    

Hastalıktan bitap düşer ve başınızın ağrısının hiç gitmeyeceğine inanırsınız. Şu anda tam da öyle düşünüyordum. Fakat ben ağrıyı sadece başımda değil her yerimde hissediyordum.

Göz kapaklarımı kaldıramayacak kadar yorgun ve aç. Midemin bana eziyet etmesi, göz kapaklarımın üzerine mermer koyulmuş gibi hissetmem, vücudumu bir sürüngen olarak hayal etmem ve... Ve kalbimde bir korku.

Hayal meyal hatırladığım uçurum. Bileğimi sımsıkı tutan bir el. Yere çakılan vucudumve hissettiğim acı.

Tüm bunlar ve en önemlisi Amanda. Amanda'ya bir şeyin olup olmadığı korkusu. Belkide şu anda gözlerimi açamamama nedenim ölmüş olmamdı. Çünkü daha önce böyle bir şey yaşamamıştım.

Kendimi bir arabayı tek elimle kaldırıyormuşcasına zorladım ve gözlerimi açtım. Tanımadığım bir yerdeydim. Daha önce hiç bulunmadığım bir yer. Kendimi zorlayarak uzandığım yerden kalktım. Burası bembeyaz duvarları olan içerisinde sadece uzandığım yatağın bulunduğu bir odaydı. Ayağa kalktım. Çıplak ayaklarım yere değdiğinde tüylerim diken diken oldu.

Yürümeyi yeni öğrenmiş bir bebek gibi yalpalayarak bir adım attım. Kendime baktığımda uzerimde sadece bembeyaz dizlerimin hemen altında bir elbise olduğunu fark ettim. Burası neresiydi? Yoksa gerçekten ölmüş müydüm?

Gözüme duvar gibi bembeyaz olan kapı çarptığında oraya yöneldim. Kapının metal kulbuna elimi götürdüm ve açmayı denedim. Ne yazık ki başarılı olamadım. Elimi yumruk yaptım ve kapıya vurmaya başladım.

"İmdattt!! " diye bağırmaya başladığımda ağzının kurulduğunu anladım. Bağırmayı kestim çünkü susuzluktan ölmeyi istemiyordum. Tabi eğer hala ölmediysem.

Kapının diğer tarafından kilide takılan anahtar sesini duyunca kapıdan bir kaç adım uzaklaştım. Kapı hafif bir gıcırtıyla açıldığında beni neyin karşılayacağını merak, endişe ve korkuyla bekledim.

Kapı açılıp saçları simsiyah, sıkı bir şekilde bağlanmış bir kadın gülümseyerek içeriye girdi. Merakla ona bakarken tıpkı benim üzerimdeki gibi üzerinde bembeyaz bir elbise olduğunu fark ettim.

Gülümseyerek bana doğru bir kaç adım attığında bende endişeyle bir kaç adım geriye attım. Korktuğumu düşünmüş olmalıki olduğu yerde durdu ve bana daha fazla yaklaşmayı bıraktı.

"Ormana gerek yok Steffany. Sana zarar vermeyeceğiz. İyileştiğine göre seni götürebilirim. Kontrollerini tamamladıktan sonra tamamen mutlu olacağın bir yere gideceksin. " dedi ve bana birkaç adım yaklaştı.

"Sana zarar vermeyeceğiz. Lütfen bana yardımcı ol. " diyerek koluna girmemi işaret etti. Neler olduğunu anlayarak istediğini yaptım ve koluna girdim.

Odadan çıktığımız anda kapının önünde yine bembeyaz gömlek ve pantolon giymiş iki adam peşimizden yürümeye başladı. Merakla yanımda ki kadına döndüm. Ayağında topuklu ayakkabılar olduğu için benden beş cm kadar uzundu. Bembeyaz yeni ve ona zıt olan simsiyah saçlarını ay kuyruğu yapmıştı. Yürürken saçları kalıplaşmış gibi duruyordu. Yani bir teli dahi kıpırdamıyordu. Bu onu fazlasıyla ciddi gösteriyordu.

Bembeyaz duvarlarla kaplı koridordan sağa döndük ve yürümeye devam ettik. Kapının üzerinde kontrol odası yazan bir yerde durduk. Yanımdaki kadın kolundan çıktıktan sonra elini kapının üzerindeki tablet biçimindeki dokunmatik ekrana tuttu. Ekran elini aradıktan sonra kapı yavaş bir şekilde açıldı. Biz içeriye girerken peşimizden gelen iki adam kapının önünde durdu. Merakla kadını izlerken dişçi koltuğuna benzer koltuğa oturmamı işaret etti. Koltuğa oturdum. Kadın yanıma gelip bileğime bir alet takınca tedirgin oldum. Bana bakıp gülümsedi.

"Sadece vücudunun eski haline dönüp dönmediğine bakacağım. Canın yanmayacak. " dedi ve koluma metal aleti taktı.

Koltuğun sol tarafında bulunan masaya doğru yürüyüp masanın üzerindeki bilgisayarı çalıştırdı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken o bana döndü ve "Hiçbir sorun yok. Artık gidebiliriz. " dedi. Gelip bileğimdeki aleti çıkardı. Ben koltuktan kalkınca çıplak ayaklı olduğum kendimi garip hissetmem neden oldu.

Kadında aynı şeyi anlamış olmalı ki onu beklememi söyleyip odadan çıktı. Geldiğinde elinde kendi ayağındakinin aynısı olan bir çift beyaz topuklu ayakkabılar vardı. Ayakkabıları bana uzatırken "Umarım doğru numara getirmişimdir. " dedi. Elindeki ayakkabıları aldım ve az önce kalktığım koltuğa oturdum. Ayakkabıları giydikten sonra ayağa kalktım. Artık kadından daha uzundum. "Su içebilir miyim?" diye sordum. Karnımın ben acıktım sesini duymazdan gelerek. Kadın odanın içerisinde bulunan daha önce fark etmediğim kapıya yöneldi ve elinde bir bardak suyla çıktı. Suyu bana uzattıktan sonra "Biraz sonra yemekte yiyeceksin. " dedi. Midem mutluluktan delirirken odadan çıktık. Camdan bir asansöre bindik ve kadın 11 numaraya bastı. Uğurlu rakamıma.

Asansöre sadece kadın ve ben binmiştik. Kadına bir kez daha baktım. Ondan daha uzun olmak kendimi iyi hissettirmişti.

İçimdeki meraka engel olamadım ve "Burası neresi?"diye sordum. Kadın yüzünü bana çevirdi ve yüzümü incelemeye başladı.

"Gizem Diyarı. " dediği sırada asansör durdu. Kadın asansörden inince onu takip etmeye başladım. Bir kapının önünde durdu ve kapıyı çaldı. Ona anlamsızzca bakarken kapıyı açtı. Ve eliyle içeri girme mi işaret etti. Içeriye bir adımımı atmıştım fakat yüzüm hala arkamda kalan kadına dönüktü.

"Afiyet olsun. " dedikten sonra kapıyı kapattı. Şaşkınlıkla odaya döndüğümde upuzun bir masa ve ayakta duran iki kişi neredeyse kalp krizi geçirmeme neden olacaktı.

----
Oy ve yorumları bekliyorum. Umarım beğeniyorsunuzdur. ❤❤

GİZEM DİYARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin