On Altı

376 38 17
                                    

Allah'a şükretmeme sebep olan bir yeteneğim vardır. Bir şey canımı sıkarsa oradan tüyerim. Anında. Ve üzgünken yapacaklarımı sadece Allah bilir. Şu an hem canım sıkıldı hem de çok üzgünüm. Ama bu yapacaklarıma engel değil. O şıllığa Göktuğ'u kaptırmam. Göktuğ benim olacak demiyorum şu saatten sonra umurumda da değil zaten. Tamam itiraf edelim birazcık umurumda. Yine de benim değilse o Zeynep denen şıllığın olamaz. Ya benimdir ya da benden çok uzaktaki bir galaksideki bir oluşumun. Lütfen benim olsun. Başa baş, dişe diş, dudağa dudak! Aynı sessizlikte adımlar atıp merdivenlerden aşağı iniyorum. Çantamdan telefonu kaptığım gibi bahçeye çıkıyorum. Elliott'u arıyorum.

"Hey, özür dilerim sana haber vermeye fırsatım olmadı cenazem vardı." dedim sesimi ağlamaklı çıkararak. Ağlayacağım zaten. Cenazem var, hayallerim öldü. Neyse ya işime yarayacaksa bu yolda bütün yalanlar beyazdır.

"Ciddi misin? Kaybın için çok üzgünüm, kim öldü?" dedi endişeli bir tonda. Vicdan azabı çekemem. Hayır.
"Kuzenim ölmüş, senden sonra teyzem aradı. Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı." dedim. Kuzenim mi öldü? Hiçbirini sevmiyorum zaten onları öne atabilirim. Gerçi kuzenlerim ölse kafa dağıtmak yerine bunu kutlarım. Şaka şaka yapmam öyle bir şey. Emin değilim yapma ihtimalim de var. Kesin sesinizi yahu!

"Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" diye sordu.
"Viski," dedim birden. Viski yapabilirsin. Ben kendimden çok sıkıldım ya.
"Yani şey, viski alıp gelebilirsin." diye ekliyorum. Elliott'un buraya gelmesi lazım. Ayrıca sert bir içkiye hayır demem, hatta Allah derim!
"Adresi biliyorum, yirmi dakika sonra oradayım. Üzülme diyemem, değil mi?" diye sordu. Zavallı Elliott. Endişelendi bir de beni teselli etmeye çalışıyor. Acaba geldiğinde hangi kuzenime ölü süsü versem? Hepsine? Trafik kazasında hepsi gebermiş derim. Düşüncelerimle boğuşurken aynı zamanda Elliott'a cevap veriyorum.
"Lütfen çabuk gel," diyorum ağlamaklı bir sesle, yine.

Genç mühendis alkolik oldu! Yaşasın alkolik oldum! Ama önce viskiyi içmem lazım. Alkol almadan alkolik olamam. Ama Göktuğ biriyle yatmadan orospu oldu gözümde. Pek tabii ben de alkolik olabilirim. alcohol and drugs, sex kısmını Göktuğ hallediyor zaten. Bakın, bir noktaya netlik getireyim buradaki fahişe Zeynep adlı şıllık değil Göktuğ adlı kaşardır. Benim yaptığım şeyse "affet tanrım bir kaşara taptım" adlı filme başrol oyuncusu olmak. Yani kıza hak veriyorum çünkü ben de olsam Göktuğ'un üstüne atlardım. Sonuçta Göktuğ'dan bahsediyoruz. Ama Göktuğ'u anlamam ben. Ya sen rol icabı bile olsa benim sevgilimsin. Ne demek evime kız atmak? Benim evim ya burası! Yasal değil bu, suç bu. Polisi mi arasam? Ben bunları tanımıyorum. Evimde korunmasız seks yapmaya çalışıyorlar! Sonra polis de şey der, korunmadıklarını nereden biliyorsun? Verecek bir cevabım yok bu yüzden polisi arayamam.

Aklıma neler neler geliyor, hepsi birbirinden saçma. Karar verdim. Elliott'u bekleyip viski içeceğim. Karanlıkta Elliott'u beklerken birkaç yüzyıl sonra bir motor sesi duydum. Elliott. Kaskını çıkarıp sarı saçlarını dalgalandırıyor. Karanlık diye kumral bile sayılabilir. Daha anlaşılır bir biçimde gideri var. Motorun arkasındaki  kapaklı bölmeyi açıp bir kese kağıdı çıkarıyor. Sonra gülümseyip parmağıyla gözyaşlarımı siliyor. O bunu yapana kadar ağladığımın farkında bile değildim. Hiçbir şey söylemiyorum sımsıkı sarılıyorum. Parfümü çok güzel kokuyor zaten. Dudaklarını saçlarıma bastırıyor. Gerizekalı kuzenlerim ilk kez bir işe yarıyorlar. Ama ölü olarak. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Neden bilmiyorum.

"Hey," diyor tek elinde kese kağıdı var sırtıma çarptığı için hissedebiliyorum. Diğer eliyle de saçlarımı okşuyor. Bu adamın tek eksiği kumral olmaması! Bir de bu adam Göktuğ değil. Neyse konumuz bu değil. Yine de ağlamaya devam ediyorum. Elliott kendini benden uzaklaştırıyor, tek eliyle yüzümü kavrıyor. Melek gibi erkek ya. Masmavi gözleri altın rengi saçları var. Dudakları şeker pembesi. Daha güzel bir şey olabilir mi! Sonra gülümsüyor ve kese kağıdından 70'lik Jack Danielsları çıkarıyor! Daha güzel bir şey olabilirmiş! Birini elinden kapıyorum, kadehe ihtiyacım var ama ihtiyacım olan hiçbir şeye sahip olamadığım bir gezegendeyim, yani önemi yok.
Kapağını açıyorum fondip! Tadı iğrenç, kokusu da iğrenç, ama kafası harika olacak! Elliott ilk başta şaşırıyor sonra kahkaha atıyor, nefes almak için biraz duraksıyorum. Sonra tekrar kafaya dikiyorum. Sonra Elliott klonlanıyor! Harika ya! İki tane sarışın! Biri bana diğeri tüm kızlara! İç seslerim sızdı diye düşünüyorum tabi ki hayır neden sızsınlar? Onlar alkolik. Sonra kahkaha atmaya başlıyorum. Elliott'un eli belimi sarıyor. Dört kollu Elliott! Ben bugün ahtapot yemiştim! Patlatıyorum kahkahayı! Elliott da gülmeye başlıyor, diğer şişeyi açıp kafasına dikiyor. İkisi de! Gelin bakalım sarışınlarım benim!

Kapıyı açık bırakmışım gülerek içeri giriyorum. Emin değilim dışarı da çıkıyor olabilirim. Elliott kapıyı kapatıyor koltuklara doğru yürüyoruz. Ben şişeyi bir daha kafama dikiyorum. Çok etkisi olmadı. Elliott'un ceketini diğer koltuğa attığını gördüm. Beyaz bir tişört var üzerinde ve tüm kaslarını cömertçe ortaya seriyor. Allah'ım yiyeceğim! Böyle söyleyince çok komik değil ama Jack Danielsla çok komik! Etek giydiğim için hareketim biraz kısıtlanıyor. Yine de eteği çıkaracak kadar güzel bir kafam yok. Kafam Elliott'u öpmek istediğimi bilincimin derinliklerinden çıkarıyor. Ah, hayır! Sarhoş oldum. Omzuna yaslanıyorum, küçük yudumlar alarak viski içiyor bense hem gülüp hem hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Saçlarımı okşuyor. Elliott'a yalan söylediğim için pişmanım.

"Kimse ölmedi," diye itiraf ediyor viski çünkü lanet olası dilim kontrolü kaybetti.
"Ne?" diyor ama kızgın değil.
"Canım sıkkındı, ben sadece buraya gelmeni istedim." diye devam ediyor viski. Kesinlikle ben değilim.
"Bunu daha sonra konuşuruz. Sorun yok," diyor Elliott. Allah'ım bu çocuk melek! Sırtımı okşayarak beni yatıştırıyor.

"Özür dilerim," diye fısıldıyorum. Bu kez ben. Üstüne üstlük ağlıyorum!
"Şşş," diyor Elliott.

Bakışlarımı gözlerine çeviriyorum. Sonra hafif ıslak dudaklarına. Bilinçaltım diyor ki "Onu öpmek istediğini biliyoruz" ama bana diyor, yani sesli söylemedim. İçimde sesi olan her şey konuşuyor! Bilinçaltıma siktirolup gitmesini söylüyorum ama hâlâ Elliott'u öpmek istiyorum. Elliott bir yudum daha viski içiyor. Dudaklarından sızan birkaç damla çenesine kadar süzülüyor. Ah, hadi ama evren! Bu yapılan şey fazla acımasızca. Elliott çok seksi. Cidden. Aksi halde şu an çenesindeki viskiyi tadıyor olmazdım. Boğuk bir nefes duyuyorum. Çenesini yalayıp dudaklarına erişiyorum. Dilimle etrafındaki viskiyi yalıyorum sonra dişlerimi dudaklarına geçiriyorum. Elliott'un elleri sırtımı sıkıyor. Bundan cesaret alarak onu öpüyorum ya da o beni öpüyor. Çok sarhoşum her şey olabilir. Viskinin tadı kötü ama bu kumralınki baya güzel. Sonra Göktuğ'la öpüşmeye devam ediyorum, evet Elliott az önce Göktuğ'a dönüştü. Gözlerimden düşen yaşlar yanaklarımı yakıyor. Açlıkla Göktuğ'u öpmeye devam ediyorum. İçimdeki sesler bağırıyor. Bana bunu nasıl yaparsın! Dudaklarım hâlâ Göktuğ'u öpüyor ama zihnimde acı var. Ben bunu hak etmedim! Bir an sonra Göktuğ'un sesini duyuyorum. Elliott sanki etinden bir parçaymışım gibi zorlanıyor beni kendinden uzaklaştırırken.

"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" diye kükrüyor Göktuğ.

Bana mı yoksa Elliott'a mı emin değilim. Göktuğ Elliott'a  sert bir yumruk atıyor. Hatta öyle sert ki duyduğum ses benim canımı yakıyor. Merdivenlerden inen kızı görüyorum. Göktuğ'un tişörtünü giyiyor. Bu yumruktan daha çok acıttı.

Elliott Göktuğ'a kafa atıyor. Göktuğ Elliott'a vuruyor. Sonra gururum konuşuyor.
"Evimden siktir git!" diyorum.

Bütün gözler bana çevrildi. Göktuğ kan tükürüyor.
"Kızı duydun!" diye bağırıyor Elliott'a.

Elliott'un önüne geçiyorum. Elliott omzuma dokunup "Sorun yok, gidiyorum" diye fısıldıyor. Hayır, hayır.

"Hayır, hayır, hayır." diyorum. Evimde ölüm sessizliği var.

"Sen. Sen Göktuğ," diyorum. "Sen ve fahişen. Evimden siktirip gidin!" diye bağırıyorum. Kendimden bu sesi beklemiyordum. Ev yankılanıyor. Evimden siktirip gidin. Elliott'a sokuluyorum. Elleri beni küçük bir çocukmuşum gibi kavrıyor. Sonrasını hatırlamıyorum


Aslında Kumral SeverimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin