10.000 civarında okunduk ama yirmi yedinci bölümün sadece 12 oy alması kırıcı. Eksiklerim varsa da söylemeniz hoşuma gider çünkü böyle olunca yazmayı çok istemiyorum. Oy ve yorum istemiyorum sakın yanlış anlamayın, isterseniz bana mesaj atarak eleştirin ama ben orada okuyucularım olduğunu bileyim. İyi eğlenceler! Güzel kalın!----
Of abi ya çok kötüsün. Of abi ya çok kötüsün ne be? Ne abisi? Bu kadar da değil anasını satayım! Uyanma tuşu nerede? Rüya olduğunu fark ettiğim anda beynimi dürtmeye başlıyorum. Çünkü bilinçaltım tarafından tuzağa düşürüldüm. Neslihan ve Hilal tanışmıyor! Neslihan'ın da abisi yok zaten. Ailecek benden gizledikleri bir abi varsa bu da Göktuğ değildir oha artık anasını satayım. Gözlerimi adeta iterek açıyorum. Göktuğ yanı başımda uyuyor. Adeta ikiye katlanmış, soluk alıp verişi bile çok hafif yok gibi. Kıyamam be, rahatsız etmemek için ne kadar sessiz nefes alıyor.
"Göktuğ," diye fısıldıyorum. Tepki vermiyor.
Kazağı hafifçe açılmış ve gece boyunca beli açık uyumuş ya da sonradan açılmıştır ama ortada açık bir bel var şu an. Kazağın önündeki açıklıktan karın kaslarına bakıp sessizce bir kutlama yapıyorum, sonra da elimi kapatmak için uzatıyor. Birkaç kez daha adını fısıldıyorum. Sonra elim soğuk bedenine değiyor. Göktuğ ölmüş! Çığlığı patlattığım gibi kendimi geriye itmeye çalışıyorum. Göktuğ gözlerini açıp irileştirerek bana bakıyor. Dirildi!
"İmdat!" diye bağırıyorum.
Tam kendimi yataktan atacakken Göktuğ soğuk eliyle beni tutup çekiyor.
"Özür dilerim! Git! Git Göktuğ!" diye anlamsızca bağırıp onu hasta yatağımdan itiyorum. O sırada odaya koşarak Sezgi ve birkaç doktor giriyor. Ben Göktuğ'u itmeye devam ederken feci bir düşme sesi duyuyorum. Ceset yere düştü ve herkes benim öldürdüğümü düşünecek! Sezgi anlamsız bakışlarını bana çeviriyor.
"Bunu neden yaptın?" diye soruyor.
"Ben.. Ben bir şey yapmadım!" diye bağırıp kafamı iki yana sallıyorum.
"Dilşad seni gördük, bunu neden yaptın?" diye ısrar ediyor.
"Ben öldürmedim! Yemin ederim! Uyandığımda ölmüştü! Sonra birden dirildi!" diye açıklama yapıyorum bunları söylerken muhtemelen ağladığımdan dolayı sesim titriyor.
Sezgi'nin yanındaki doktor anlayışla gülümseyip Göktuğ'u kaldırıyor. Sezgi yatağın yanına gelip kenarına oturuyor.
"İlaç yüzünden yanılması daha kolay olmuş, birazdan kontrol edelim, taburcu edip psikiyatristimize götürebilirsiniz," deyip sırıtıyor doktor odadan çıkarken. Aman çok komik!
"Sanırım iyileştin, hasta ruhlu manyak kadın," deyip sıkıca sarılıyor Sezgi hiç beklemediğim bir anda. Canım acısa da inlememek için dudağımı ısırıyorum.
O sırada tam olarak ayağa kalkmış olan Göktuğ yere düştüğü için kıyafetlerini temizlemek ister gibi silkeleniyor.
"Dudağını ısırma, öpmek zorunda kalacağım. Ve canım çok yandı. Eğer böyle uyandırılacaksam sanırım bazı şeyleri gözden geçirmem gerek. Yatağın etrafına tramplen falan mı yerleştirsek?" diyor Göktuğ diğer yanıma oturup.
Bu nasıl tepki ya! Ben olsam kendimi öldürürdüm, Göktuğ'un bu tavrı daha da mahçup olmama sebep oluyor. Bulunduğum yerde adeta yerin altına çekiliyorum. Sezgi hala bana sarılır vaziyette.
"Uyudun mu?" diye soruyorum Sezgi'ye.
"Yok, hayır. Ama az kalmıştı." deyip uzaklaşıyor.
"Elliott nasıl?" diye soruyorum Göktuğ beni göğsüne bastırırken. Hasta yatağımda minibüste gibi oturuyoruz. Çocukken olanlardan. Uzun zamandır arabam var zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Kumral Severim
ЮморBuraya tonlarca şey yazabilirim, işimden, ailemden, hayatımdan ya da yaşadığım yerden bahsedebilirim. Şimdi etrafımda yakışıklı sarışınlar görüyorum fakat ben aslında kumral severim.