Bazen gerçekten çok tuhaf biri olabiliyorum. Ama bugün onlardan biri değil. Karnım ağrıyor. Çok ağrıyor. Kahrımdan öleceğim. Anlıyor musunuz? Hemcinsimseniz eminim anlıyorsunuz. Hamile kalmadığıma pişman eden bir şeyler var içimde. Ne yapalım anlamıyorum ki? Dokuz ay regl olmasam, fena değil. Bir bebek ne kadar ağır olabilir sanki. Taşırım iki kilo ne kadar ağır olabilir ki. Hep böyle bir döngü yakalasam? O çocukları ne yapacağım sonra? Fena saçmaladım yine. Aslında diyorum ki kendi yumurtalıklarımı dondursam mı? Tekrar aktif olana kadar regl sancısı çekmem. Bence iyi fikir. N'oldu? Doktor olan arkadaşlarım? Nerelerdesiniz ya? Çözüm bulsanıza şu işe. Sosyal hesaplarım gibi yumurtalıklarımı dondurmak istiyorum ben. Bugün ağzımı bıçak açmadı. Göktuğ'a birkaç kez saldırı girişiminde bulundum. Onun haricinde konuşmaya gücüm yok. Ölmek istiyorum bu nasıl bir ağrı! Göktuğ'a hiçbir açıklama yapmadım. Korkarak konuşma çabalarına rağmen tepki vermiyorum ara sıra gözlerimden yaş damlıyor. "Dilşad iyi görünmüyorsun hastaneye gidelim mi?" diye sordu. Siz gidin, ben gelmiyorum. Cevap vermedim. "Bak eğer dün için kızdıysan çok özür dilerim." diye geveledi. Neden kızayım? Yatakta sana kendimi ispatlayacağım dediği için mi? Şu an onun egosundan çok büyük problemlerim var benim.
Göktuğ yavru köpek gibi beni seyrediyordu. Açıkçası o kadar çok canım yanıyordu ki umurumda değildi. Göktuğ hayatının hatasını yaparken ben sessizce televizyon izliyordum. Sonra hayatını kaydırdı. Bana yastık attı. Karnıma. Beklemiyordum. Reflekslerim yardımcı olamadı. Canım yanmamıştı ama ödüm koptu. "Göktuğ! Seni öldürürüm! Gerizekalı!" diye bağırdım. Göktuğ korkmuştu. Korkusu gözlerinden okunuyordu. Senin ağzına sıçarım Göktuğ!" dedim. Ayağa kalktım. Önünde durup bacağına sağlam bir tekme attım. Acıyla inledi. "Ya ruh hastası! Kızım ben ne yaptım sana, deli misin divane misin? Neyin var diyorum söylemiyorsun, özür diliyorum cevap vermiyorsun. Hasta mısın diyorum televizyon izliyorsun. Öküzlerle anlaşamıyorum ondan mı acaba?" dedi. Öküzler ne alaka? Bana dedi! Düşünemiyorum, acının sınırlarındayım.
Cevap vermeden üst kata çıkarken arkamdan geldiğini hissetmeme karşın dönüp bakmadım. "Sinirime dokunuyorsun. Uzak dur benden Göktuğ."dedim. Odama girip telefonumu buldum. Pasta sipariş etmek için numarayı tuşladım. Beş tane pasta sipariş ettim. Hem hattın diğer ucundaki çalışan hem de karşımdaki boz ayı şaşkın görünüyordu. Ben de şaşırdım. Beş pasta nedir Allah aşkına? Beş benim uğurlu sayım ondan yaptım. Canım çekiyor. Şu an dünyanın bütün pastalarını istiyorum. Ne garip. Ölüm döşeğindeyim ve istediğim şey su yerine pasta.
"Evlenmeye mi karar verdik?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. Ne? "Ne?" diye yankı buldu sesim. "Hamile misin?" Tekrar kafam karıştı. Ne diyor bu salak ya? "Göktuğ sen aptal mısın? Gerizekalı mısın Göktuğ? Ne saçmalıyorsun?" dedim. Hiçbir çekincem yoktu. Acıdan güç buluyordum. Her şey sinirime dokunuyor. "Kızım beş pastayı ne yapacaksın? Canın o kadar tatlı çekiyorsa yardımcı olabilirim." dedi. Eh be yakışıklım, bu kötü espriler senin güzel dudaklarına hiç yakışıyor mu? "Canım acıdı. O kadar komik ki gülemiyorum." dedim. "Komik olsun diye söylemedim ki, sana pasta yapardım ben." dedi masumca. Kızardım. Sonra Göktuğ bir soruyu çözermiş gibi oldu. Alnını kırıştırdı ve bingo!
"Sen regl mi oldun?" diye sordu. Sanki söylemem gerekiyormuş gibi beni onaylamadığını belirtmek için dilini damağına vurdu. "Bana neden söylemedin?" dedi. Akşam kamuoyuna açıklayacaktım, halktan önce duymanı istemedim, ondan. Sana neden söyleyeyim? "Yok." dedim. Bakışlarımı kaçırdım. Ben niye bu kadar mantıksız yalanlar söylüyorum! "Yalancı!" dedi. Sanki ne yapmışım, öyle içten yalancı dedi ki bir an kendimi sorguladım resmen. "Gözlerini kaçırıp durma, bunda saklayacak ne var?" diye sordu. "Uyumak istiyorum." dedim. Düşünceli görünüyordu. Omuz silkip yatağa yattım. Göktuğ gidince tişörtümün altından sutyenimi çıkardım. Yere bıraktım. Sonra dünyanın adaletine sövdüm. Keşke erkek olsaydım diye başlayan cümleler kurdum. Sonu gelmedi. Ama Göktuğ geldi.
"Karnını aç." dedi tok bir ses, başımı elinde sıcak su torbası tutan Göktuğ'a çevirdim. "Açmak istemiyorum." dedim. "Açar mısın demedim." dedi.
Neden inat ettiğimi gerçekten bilmiyorum. O sıcak su torbasını istiyorum. Yine de inat ettim. "Def ol git Allah aşkına." dedim. Biraz daha ısrar etse alacağım. Ama ummadığım bir şey oldu. Göktuğ omuz silkip gitti. Oha ya. Sıcak su torbasını da götürdü. Resmen boşanan çiftler gibi hissediyorum. Ve çocuğumun vekaleti Göktuğ'da kaldı! "Göktuğ!" diye bağırdım yattığım yerden. "Göktuğ!" dedim tekrar. "Ya Göktuğ!" diye bağırdım. Canım her konuştuğumda acıyordu. "Gerizekalı, getirir misin o sıcak su torbasını?" diye sordum. Cevap gelmedi. Kapının çaldığını ve pastalarımın geldiğini duydum. Fakat canım artık pasta değil uyumak istiyordu. Göktuğ'dan ses çıkmadı. Omuz silkip uyumaya çalıştım. Sanırım Göktuğ regl olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Kumral Severim
HumorBuraya tonlarca şey yazabilirim, işimden, ailemden, hayatımdan ya da yaşadığım yerden bahsedebilirim. Şimdi etrafımda yakışıklı sarışınlar görüyorum fakat ben aslında kumral severim.