BÖLÜM-20

3.3K 198 72
                                    

♥♦♥♦♥♦♥

Bölüm müziği: Jason Walker -> What are you finding

♥♦♥♦♥♦♥

Yalan dolu koca bir okyanusun içinde kulaç atmaya çalışan ve nafile çabalarına bir yardım eli bekleyendim ben. Girdiğim çıkmazın farkındalığıyla bile çıkış yolu için oradan oraya koşuşturmuş ve pes etmemek için direnmiştim. Böyle söylemiştim, buna inanmalıydım ve böyle olmalıydı.

Hiç durmadan aynı ince rota üzerinde yürümek, lakin sana yol gösterecek birisinin olmadığını bile bile kendi yönünü kendin çizmek kadar kulağa korkusuz gelen, nefes aldığım şu ana kadar etiketini koruyan intikamımın bir süre sonra üzerinden duman bile çıkmaz olmuştu.

Ben boşlukta yürümeye alışmıştım. Adımlarımı bir hiç uğruna atarken beni kelimelerinin gücüyle savuracak bir adam olmadan, rüzgar savurmuştu. Ve ben ait olduğum gölge bürümüş gökyüzüme geri dönmeyi hiç bu kadar istememiştim.

Daha değil benim sesimi, ismimi bile duymaya tahammülü olmayan birine karşı daha fazla zıt koşamazdım. Çünkü iliklerime kadar hissediyordum ki her adımda yorulan bendim.

Otel odasına girdiğim sırada Anıl'ı bana arkası dönük ve bilgisayar başında buldum. Kapının kapanma sesini duyuyor olduğunu bilmeme rağmen tepki vermedi.

"Beni alırsın sanmıştım." Dedim çantayı kenara bırakırken. Ekranın ışığıyla beraber yüzü daha çok aydınlanırken, "Yağız'ın seni götürdüğünü düşünmüştüm." dedi.

Kapının önüne fırlatılmış kıyafet çantama bakarken beni alaya alan sesi birkaç kez yankı buldu. Bilgisayarı yatağın üzerine bırakırken bana doğru hafifçe döndü. "Söylesene, kaç kez kendini rezil ettin?"

Bana kafede olanlar yüzünden kızgın olduğu için kelimeleri dudaklarında bu kadar yayıyordu. "Seni ittiğim için üzgünüm, tamam mı?" Diye tersledim bir an önce şu konuşmayı bitirmek adına. Hızla ayaklandığında bir gürültüdür yayıldı etrafa.

"Niye benden özür diliyorsun? Hem ben sana demedim mi, sakarsın bu işi yapamazsın diye. Bu böyle giderse bu iş uzar. Benim yanımda kalmak istiyorsan, unut onu. Bitir ve defol."

Nerdeyse nefes almadan, ben gelmeden önce çalışılmış bir metinden yazı okuyormuş gibi sıralamıştı kelimeleri birer birer dur durak bilmeden. "Senin yanında kalmak bir istek değil, intihar. Ve ben bunu dileyecek kadar şuurumu kaybetmedim. Baksana, sen kavga edecek yer arıyorsun ve bir hiç uğruna bağırıyorsun. Orada seni ittiğimde o muhteşem irtibatın zedelendi, değil mi? Bunun için mi? Neden şimdi ezberlemiş gibi bunları söylüyorsun hepsini kavgaya dökerek?"

Kararan bakışlarına bir miktar ışık bile düşemiyor ve tahminimce o bile korkuyordu. "Her müşteride onu aramaya devam mı edeceksin? Madem senin için bu kadar önemliydi ne diye geldin? Buna kavga aramak diyemezsin. Her seferinde bunu yapıyorsun. Bu ilk hatan değil ki susayım-" Sözünü hızla keserek, "Sen ilk hatamda sessiz kalmış mıydın ki?" dedim ancak birden "Kapa çeneni!" diye soruma daha cevap gelmeden ilk noktayı koydu.

"Ben senin abin değilim durmadan hatalarını örteyim. Sen benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun ve o laf olsun diye söylediğin irtibatım var ya, o senden daha değerli. O benim içimde bir yerde kişiliğe bürünmüş ancak sen benim gözümde bile bir kişiliğe sahip olamamışsın. Yağız'a bu kadar çok deli oluyorsan kapı orada."

PARANOYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin