BÖLÜM-41

2.3K 127 31
                                    


♥♦♥♦♥♦♥♦♥

Bölüm Müziği: Arshad -> Girl On Fire

♥♦♥♦♥♦♥♦♥

Ellerimden destek alarak yerden doğrulduğumda adamlar karşı koymadı. Hiçbirinin yüzünde kas kımıldamıyor, donuk ve sert bir şekilde bana bakıyorlardı.

Kel olan iki yanından sarkıttığı elini yumruk yaparak bana savurmak istedi ancak birkaç adım geri çıkınca kolu havada asılı kaldı. Karşılık vermeyeceğimi düşünmüş olmalı ki karnına isabet aldığım yumruktan kaçamadı.

Neler olduğunu bilmiyordum ancak Anıl'ın bana öğrettiği her şeyi uygulamaya çalışıyordum. İki adamdan karnına darbe yememiş olan, kolunu boğazıma dayayarak hareketimi engellemeye çalıştı. Başardı da. Fakat daha çok refleksten, dirseğimi adamın suratına indirip gerilemesini sağladım.

Adamın boğazımı bırakmasıyla nefesimi düzenli tutmaya çalıştım ama bu vakit kaybetmeme, tökezlememe neden olmuştu.

Az önce kendimden uzaklaştırdığım yamuk çeneli adam bu sefer kollarımı sırtımda sabitledi ve karşılık verebileceğim tüm hareketlerimin yolunu kesti. Karnına yediği darbenin öcünü gerisinde bırakmak istemeyen kel olan ise az öncekinin üç katı değerinde sert yumruklarını birkaç defa mide boşluğuma indirince önce bacaklarım güçsüzleşti hemen sonra da yere düştüm.

Emekler halde durmuş, hem acımı dindirmeye hem de nefes almaya çabalıyordum lâkin nafileydi. Ciğerlerim, oksijeni reddediyordu ve uğraştıkça midemdeki batmalar daha fazla baş gösteriyordu.

Beni şu anki konumumdan yere yıkabilecek, kaldırdığı ayağıyla böbreğime vurmaya hazır keli durduran göz hizamdaki topuklunun verdiği işaretti. Bakışlarım siyah çizmelerden olgun kemikli yüze doğru ilerledi. İnce bacaklarının üzerine çöküp bir çare boylarımızı eşitlemeye çalıştı.

"Böyle kavga etmeyi sana sevgilin mi öğretti?" Dedi gereğinden fazla ruj sürülmüş dudaklarını bükerek. Nefeslerim nihayet normale döndüğünde "Kimsin sen?" diye çıkarabildim kelimeleri.

Onun parlak, kumral saçlarına kıyasla benim solmuş, sarı saçlarımı tutup geri çekti ve "Sana bir soru sordum." dedi. Cevap vermek yerine gözlerimi kısmayı yeğledim. "Soruyu sevgilin yönünden genişletelim istersen. Anıl nerede?" Yüzüm buruşmuştu. İki adam tepemde ve tanımadığım bir kadın tarafından sorguya tabi tutuluyordum.

"Onu neden arıyorsunuz?" Eline doladığı saçı daha sert çekince ağzımdan istemsiz bir çığlık kaçtı. "Bu. Benim. Sorumun. Yanıtı. Değil." Dedi her kelimeye teker teker vurgu yaparak. "Bilmiyorum."

İki adam da omuzumdan kaldırarak dizlerimin üzerinde durmamı sağladı. Bununla birlikte kadın çöktüğü yerden doğruldu ve uzun boyu daha göze çarpar oldu. "Bana soruyu yineletme. Nerede o?" Tıpkı onun gibi bakışlarımı sert tutmaya çalıştım ama kusursuz hatları benimkilerin yanında üstte kalıyordu.

Kollarını göğsünde kavuşturup sessizce beni izledi.Saniyelerce. Dakikalarca. Onu koruduğumu düşünüyordu fakat Anıl'ın nerede olduğuna dair bir fikrim yoktu. Peki bir bilgim olsa ona söyler miydim?

Ben, sahip olduğum konuma hayli zıt sorularla aklımı meşgul ederken kadın, "Madem onun yerini söylemiyorsun, o zaman Anıl bizim yanımıza gelmek zorunda kalacak?" İki adamın da kollarımdaki tutuşları sıkılaştı.

"Anıl'dan ne istiyorsunuz?" Sorum havada kalmış, sırtımda hissettiğim batmayla dengemi sağlamaya çalışmıştım. Üçü de beni kapıya doğru sürüklerken adımlarım yön bulamıyordu. Bir şey yapmışlardı. Sırtımdaki batmanın ve bedenime yayılan uyuşukluğun başka açıklaması olamazdı.

PARANOYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin