Frosa ve Ician iki gündür yollarda, Ruhlar Kalesine ulaşmaya çalışıyorlardı. Yanına aldıkları yiyeceklerle birlikte onlarda tükenmek üzereydi. Yorulmuştular. Ormanın içinde nereye gittiklerinden bi haber bir şekilde ilerliyorlardı. Frosa:
"Biraz dinlenmeliyiz. Yürüyecek halim kalmadı."
Frosa bir ağacın altına oturdu. Ician ise ayakta duruyorsu. Konuşmaya devam etti.
"Nerde olduğunu bilmediğimiz bir yere, neresi olduğunu bilmediğimiz bir yoldan gitmeye çalışıyoruz. Evden ayrılmakla hata etmiş olabilir miyiz?"
"O ev artık güvenli değil. Yani buu büyü işleri benim ödümü kopartıyor."
"Benimde."
"Yaşlı adam senin bir büyücü olduğunu söyledi. Bunu biliyor muydun?"
"Hayır. Bende ilk defa yaşlı adamdan duydum."
"Hey! Belki nasıl gideceğimizi bulmak için bir şeyler yapabilirsin."
"Büyü nasıl yapılır onu bile bilmiyorum."
"Hadi ama Ician! O gün o pislik büyücüye neler yaptığını gördüm."
"Kendimde değildim, neler olduğunu hatırlamıyorum bile."
"Emin misin? Herhangi bir şey?"
"Hayır. En son kafamın kollarının arasında olduğunu ve kendimi yerde yatarken hatırlıyorum. Arası yok."
"Bu nasıl olabilir? Sen oradaydın. Kalktın ve gittin. O sendin."
"Bilmiyorum Frosa teyze. Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok. Uyandığımda her şey bitmişti."
"Peki her neyse. Sen iyi misin? Yani yaşlı adam. Bize değer veriyordu. Sana değer veriyordu. Ben annenden sonra ilk defa kendimi kötü hissettim. Yani yine."
"Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Bilemiyorum. Evet üzgünüm fakat canım yanmıyor. Hiç göremediğim annemin ondört yıl önce olmuş olması bile canımı daha çok yakıyor. Hey! Bana annemden hiç bahsetmedin. Yani bahsettin ama hep kaçamak cevaplar veriyordun. Nasıl biriydi? Gözleri ne renkti? Peki saçları? Ona benziyor muyum?
"Gözlerin. Gözlerin onun gözleri kadar mavi. Fakat hayır, benzemiyorsunuz. O esmerdi. Kara saç, kara kaş, ince şekilsiz dudakları vardı. Onu hep kıskanırdım. Ama kötü anlamda değil, ona hep imrenirdim yani. Yaptıklarına, kendisine, kusursuzluğuna."
"Neden? Yani çok fazla insan tanımadım. Hatta sen ve yaşlı adam haricinde kimseyi tanımadım. Sen herkesin yapamayacağı bir şey yaptın. Beni bırakabilirdin. Ablamı yüzüstü bırakabilirdin. Yapmadın. Bununla gurur duymalısın."
"Ablam benim sahip olduğum tek şeydi. Onu yüzüstü bırakmak gibi bir şey asla aklımdan geçmedi. Keşke bizimle burada olsaydı. Sana bakmaktan alıkoyamazdı kendini. Henüz doğmamışken ne kadar güzel bir çocuk olacağından bahsedip dururdu."
"Sence onun ölümünden kendimi sorumlu tutmalı mıyım? Sonuçta beni doğururken öldü."
"Hayır Ician. Bu senin elinde olan bir şey değil. Eleissa ne olursa olsun seni dünyaya getirmekten vazgeçmezdi. Şimdi sende ona inanmaktan vazgeçmemelisin. Annen ölmüş olabilir fakat onu yaşatabilirsin. İçinde. Tıpkı onun sana yaptığı gibi."
"Peki babam? Babamın kim olduğunu biliyor musun?"
"Hayır. Eleissa ondan asla bahsetmek istemezdi. Bende konusunu bile açmıyordum. Zaten hiç görmedimde kendisini. Sadece Eleissa'yı terk ettiğini biliyorum, o kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVALÜE: BELİRSİZ
خيال (فانتازيا)Kara büyücüler, mavi büyücüler ve beyaz cadılar arasında olan Dokunulmazlık Antlaşması; kara büyücülerin, mavi büyücüleri ve beyaz cadıları kendi amaçları uğruna köleleştirmesiyle tekrar alev almıştı. Kara büyücüler, gittikleri her yere ölüm ve kork...