"Bu o. Bu o!" diye sesini yükseltti birden. "O kim?" dedi Eay.
Ician: "Rüyamda gördüğüm kız, cadı... İşte her neyse. Eminim? bu o." Eay'ın kafasını tutup, kızı gördüğünü sandığı tarafa çevirdi. "İşte orada! Bak!" diye bağırdı. Tekrar kıza baktı. Fakat artık orada değildi. "Ama... Ama oradaydı. Daha biraz önce oradaydı!"
"Size odalarınızı gösterelim." dedi Triss.
Eay, Oussa'ya teşekkür etti ve Triss'i takip etmeye başladı. Fakat Ician arkada hala daha Caira'yı gördüğü yere bakıyordu. "Ician! Hadi!" diye bağırdı Eay. Ician bir an ürküldü ve titreyerek kendine geldi. Eay'ın arkasından yürümeye başladı. Kapının girişindeki koridoru geçip merdivenlerden çıkmaya başladılar. Bütün büyücü adayları Ician'ın gözlerine bakıyordu.
"Aman tanrım! Maviliğe bak!"
Ician, yüzüne sahte bir gülümseme takındı ve ona bakanlara dağıtmaya başladı. "Hem melez hem popüler." dedi Eay alaysı bir tavırla. Ician, omzuna hafifçe yumruk attı Eay'ın. "Lütfen biraz hızlı yürüyün." dedi Triss. Çok sert ve gergin yüz hatlarına sahipti. Ela renginde gözleri vardı. Okulun gözde öğretmenlerinden biri olsa gerek diye düşündü Eay. "Siz burada tam olarak ne yapıyorsunuz?" diye sordu.
Triss: "Zamanı gelince öğrenirsiniz."
Eay "Uuuv hem çekici hem gizemli." diye düşündü içinden. Fazla içinden düşünmüş olsa gerek ki sesi dışarıya taştı.
"Fazla sesli düşünüyorsunuz." dedi Triss. "Senin gibi öğrencilere ne yapıyorum biliyor musun? Ayaklarını alıp yerine keçi ayağı takıyorum."
Eay yutkundu. "Kusura bakmayın efendim, beni yanlış anladınız." dedi. Esmer teninden yanaklarının hafifçe kızardığı belli oluyordu. Yürümeye devam ettiler. Kapısı eskimiş bir odanın önünde durdular. "Okulun içinde mi kalacağız?" diye sordu Eay. "Okulumuz yeterince büyük. Burada kalacaksınız. Arkadaşlarınızla kaynaşmaya çalışın. Tekrar Blizzyards'a hoşgeldiniz." dedi Triss ve kalçasını kıvırarak yavaşça uzaklaştı. Yürürken beli ve kalçası asla aynı hizaya gelmiyordu, yakalamacılık oynuyorlar olsa gerek. Eay, Triss'in gidişini izlerken, Ician'ın "Birazdan içine düşeceksin." demesiyle kendine geldi. Gülüşerek içeri girdiler. İçeride Ician ve Eay ile birlikte 6 kişi vardı. İkisi içeride yatağında uzanıyordu. Baussley ve Roda. Baussley iri yapılı, geniş omuzlu, kısa saçlı, 1.80 boylarında, kahverengi gözlü ve esmer tenliydi. Roda ise ince, uzun tam olarak 1.92 boyunda, platin renginde saçları, sarı ten rengi ve mavi gözleriyle adeta parlıyordu.
"Siz yeni çocuklar olmalısınız. Hoşgeldiniz." dedi Roda. Eay ve Ician gülümseyerek karşılık verdi. Baussley'den aynı tavrı bekliyorlardı fakat avuçlarını yaladılar. Gözlerin üstünde olduğunu farkeden Baussley "Davet mi bekliyorsunuz?" dedi. Yüzündeki kasların hiçbiri oynamıyor ve bütün soğukluğuyla çocuklara bakıyordu.
Eay, "Tabi ki davet beklemiyoruz! Değil mi Ician?!" dedi sırıtarak. Fakat ondan başka kimse gülmüyordu. Diğer üçü Eay'ın kişneyerek gülmesini susturmak için Eay'ın gözlerinin içine baktılar. Bir süre sonra Eay, sırıtmasının şiddetini yavaşça azaltarak en son "Ehe." ile bitirdi. Oda altı kişilikti fakat oldukça büyüktü. Oda, içinde üç odaya ayrılıyordu. Odaların kapısı yoktu fakat duvarla birbirinden ayrılıyorlardı. Kapının açıldığı oda ortadaki odaydı. Ortadaki odanın yanındaki oda ise Ician ve Eay için ayrılmıştı. "Bu oda sizin." dedi Roda. Ician'a biraz daha yaklaştı. "Baussley'in tavırlarını kişisel algılamayın. Genelde böyledir." dedi fısıldayarak.
Ician: "Anlaşılan soğuk insanlara karşı bağışıklılık kazanmamız gerekicek Eay."
Onlar için ayrılan odaya geçtiler. Yatakların kenarları örümcek ağlarıyla kaplanmıştı. Yan odadan Roda seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVALÜE: BELİRSİZ
خيال (فانتازيا)Kara büyücüler, mavi büyücüler ve beyaz cadılar arasında olan Dokunulmazlık Antlaşması; kara büyücülerin, mavi büyücüleri ve beyaz cadıları kendi amaçları uğruna köleleştirmesiyle tekrar alev almıştı. Kara büyücüler, gittikleri her yere ölüm ve kork...