Yanı başında duran Eay, sanki metrelerce uzağındaymış gibiydi. Sesi öyle derin, öyle boğuk geliyordu. Somutla, soyutun savaşını veriyordu adeta. Biraz önce herkes, Ateş'i desteklercesine kahkahalar atıyorken şu an ölmek üzere olmasına aldırmıyorlardı bile. Dehşet içerisinde, Ateş'in kıvranmasını izliyorlardı. Sadece.
"Çok az kaldı Ician. Başarmak üzeresin."
Zihnindeki sesleri duymaya devam ediyordu. Gözlerinin siyaha bürünmesine engel olmaya çalışıyordu. Fakat bu karşı koymanın ona zarar verdiğinin farkında değildi. Ellerinin derisinin yavaşça soyulmaya başladığı görünüyordu.
Eay, Ician'ı sallamanın yada kulağının içine bağırmanın onu durdurmaya yetmediğine emin olunca, koşarak okulun girişindeki minyatür asalardan birini elinde aldı. Tekrar Ician'ın yanıns geldi. "Umarım beni affedersin." diyerek elindeki asayı sertçe Ician'ın ensesine geçirdi.
Zihninin içerisindeki ses aniden kesildi. Sabit bir noktaya bakamaz hale geldi, başı dönmeye başladı. Sadece bir iki saniye içerisinde yere yığıldı. Ateş'te onunla birlikte olduğu yere düştü. Yüzü morarmıştı ve gözleri her an dışarı çıkacakmış gibi şişmişti. Şiddetli bir şekilde öksürüyordu. Etraftakiler, Ician'ın bayıldığını görünce Ateş'in yanına gidip onu ayağa kaldırdılar. Ateş, canını kurtardığına sevinemiyordu bile. Şuan tek düşünebildiği, kafa tutacağı çömezler arasında Ician'ın yer almadığıydı. Eay, Ician'ın tek kolunu omzuna attırarak onu okulun içerisine kadar taşıdı. "Ician! Ician uyan! Uyandığında beni muhtemelen öldürmek isteyeceksin ama bunu yapmalıydım. Katil olmana izin veremezdim!" diye söyleniyordu kulağına. İşte tam olarak bu. Katil. Ician'ın zihninin içerisinde duyduklarının tek karşılığı. Katil. Eay'in ağzından katil kelimesi çıkar çıkmaz sanki zihninin içerisine bir yıldırım düşmüş gibi gözlerini açtı. Sanki uzun süre suyun altında kaldıktan sonra yüzeye çıkmış gibi derinden bir nefes aldı. Uyandığında sadece tek bir şey söyleyebildi. "BEN KATİL DEĞİLİM!"
Avazı çıktığı kadar bağırmıştı ve hemen ardından bütün vücudu titremeye başladı. Gözü tersine döndü, burnu kanıyordu. Titremesi giderek artınca Eay, Ician'ı yere bıraktı. Panik içinde kalmıştı. "Ician! Ician üzgünüm ben... ben böyle olmasını istemedim! Ician!" Kelimeler ağzından dökülürken, gözyaşları ona eşlik ediyordu. Titreyen çenesinden süzülen yaşlar, Ician'ın yüzüne damlıyordu. "Yardım edin! Lütfen! Birisi yardım etsin!" Diye bağırıyordu çaresizce. Elinden gelen bir şey yoktu. Fakat Büyü İyileştirenler Ician'ın çığlığını duymuş olsalar gerek ki çoktan oraya gelmiştiler."Kriz geçiriyor! Amora'yı çağırın! Hemen!" dedi içlerinden birisi. Titremesini önlemek için kollarından ve bacaklarından tuttular."Bir şey yapsanıza! Neden öylece duruyorsunuz!" diye bağırdı Eay. İçinden"Benim suçum, bu benim suçum. Lütfen bir şey olmasın. Lütfen..." deyip duruyordu. Çok geçmeden oldukça sıradışı görünümlü birisi geldi. Mor bir pelerinin içerisinde mor bir elbise. Mor tonlarında saçları, mor renginde gözü. Amora. Baş İyileştirici deniyordu."İzin verin bir bakayım." dedi. Sanki her gün böyle vakalarla karşılaşıyormuş gibi sakin ve soğukkanlıydı."Zehirlenmiş." dedi yüzüne dokunur dokunmaz."Nasıl olur?! Henüz bir şey yemedik bile!" diye araya girdi Eay.
"Zihni zehirlenmiş, çocuk. Şimdi izin ver işimi yapayım."
Hiç beklemeden Ician'ın üzerine giydiği ince süveteri yırttı. Çıplak gövdesine sol elinin parmak uçlarını koydu. Tırnaklarının ucunu yavaşça derisine geçirmesiyle kan, küçük damlalar halinde kendini göstermeye başladı. Göbek deliğinin etrafından başlayıp, boğazının altına kadar tırnaklarını çektirdi. Orada tırnaklarını derisinden çıkarıp, sadece parmaklarını tenine hafifçe değdirerek dudaklarına kadar getirdi. Parmaklarını birleştirip havaya kaldırmaya başlayınca, Ician'ın ağzından koyu kırmızı renginde kan damlacıkları çıkmaya başladı. "Alın şunları." dedi yanındakilere. Diğer büyü iyileştirenler, havada asılı duran kab damlacıklarını bir kaba doldurdular. Bir süre sonra Ician'ın titremesi yavaşça durdu. Gözleri tekrar normal haline geldi ve göz kapakları kapandı. Fakat hala bilinci yerine gelmemişti. Amora, oradaki iyileştirenlerin birinden yardım alarak ayağa kalktı. "Onu odasına götürüp gövdesini temizleyin. Biraz dinlensin." dedi. Eay, yüzündeki kurumuş gözyaşlarını elinin tersiyle temizledikten sonra araya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVALÜE: BELİRSİZ
FantastikKara büyücüler, mavi büyücüler ve beyaz cadılar arasında olan Dokunulmazlık Antlaşması; kara büyücülerin, mavi büyücüleri ve beyaz cadıları kendi amaçları uğruna köleleştirmesiyle tekrar alev almıştı. Kara büyücüler, gittikleri her yere ölüm ve kork...