Uzun süredir Buz Kuleye ne bir saldırı olmuştu nede eğitilmek üzere büyücüler, cadılar getirilmişti. Daha önce sessizlik hiç bu kadar uzun sürmemişti. Arada sırada Doanna ve Eva birbirleri üzerinde pratik yapıp eğleniyorlar, Niella onları izleyerek eksiklerini söylüyordu. Eğleniyorlardı.
Niella, Doanna ve Eva'ya: "Benimle burada kapanmak zorunda değilsiniz, ormana gidin. Hareketlilik var mı bir bakın. Bu sessizlik canımı sıkmaya başladı." dedi gülümseyerek. Doanna: "Peki öyle olsun, Nhadasee." dedi. Baş cadıya Nhadasee denirdi.
"Eva?" dedi Niella kafasını kaldırarak.
"Ahh kusura bakmayın, dalmışım. Düşünüyordum. Elbette, gideriz."
"Ne düşünüyordun?"
"Hiç, hiçbir şeyi Nhadasee, önemli bir şey değil."
"Peki o halde. Gidebilirsiniz."
Cadılar at kullanamaz, atların cadılardan hoşlandığı söylenemez daha doğrusu. Sadece cadıların kullanabildiği, onlara özel binekleri var. Dokuz kuyruklu tilkiler. Normal bir tilkinin büyüklüğünün 3 katı büyüklüğünde. Kuyrukları her ne kadar tek bir kuyruk halinde görünsede tehlike anınde 9 adet ince ince kuyruğa ayrılıyor. Olağanüstü bir görüntüye sahipler ve her cadı kendi tilkisine çok güçlü bir bağla bağlıdır. Eva'nın tilkisinin adı Fi, kahverengi renkte bir kürke sahip, kahverengi gözlere ve kırmızı bir taşa sahip. Her tilkinin gözlerinin arasının biraz üstünde sahipleriyle arasında ki bağı ifade eden taşlar vardır. Doanna'nın tilkisinin adı ise Maia. Bembeyaz bir kürke, mavi gözlere ve mavi bir taşa sahip. Çok geçmeden kuleden ayrıldılar, ormanın içine doğru ilerlediler. Doanna ve Eva beraber eğitildiler. Birbirlerini kardeş gibi görürler, çok iyi anlaşırlar. Fakat Eva pek konuşkan biri değildi en azından Doanna'ya göre. Doanna'nın en iyi olduğu şeylerden biri çok konuşmaktı. Etrafında kimse olmadığında tilkisi Maia ile konuşurdu. Konuşmanın insanı hafiflettiğine inanırdı. Doanna, Eva'ya: "Eğer birini bulursak ona ne yapacağız?" diye gülerek. Eva, Doanna'nın yüzüne baktı daha sonra kafasını tekrar yola çevirdi: "Bulduğumuz birine bağlı." dedi. Doanna: "Sıkıcılığın..." diyerek iç çektim. "Siz kızıl cadılar hep böyle misiniz? Ya, yani tek tanıdığım kızıl cadısın. O yüzden soruyorum, alınma." dedi ve gülümsedi. Eva, kafasını Doanna'ya çevirdi: "Hayır. Annem, o da senin gibiydi." Gülümsedi. Doanna: "Annen, özlüyor musun? diye sordu çekingen bir tavırla. "Acıklı konuşmalardan hoşlanmadığımı biliyorsun." dedi Eva. Doanna: "Bilmez miyim..." dedi ve gülümsedi. Muhabbet ederken bir hayli yol kat etmiştiler. Ormanda gayet sessiz ve sakin duruyordu. Tilkilerin yürüme sesi bile duyulmuyordu. Yürürken narin narin yürürler, ritimleri asla bozulmaz.
Her şey olması gerektiği gibiydi ormanda, rüzgar bile ortama ayak uyduruyordu. Eserken çekiniyordu sanki. Aniden Eva'nın tilkisi Fi'nin başındaki kırmızı taş parlamaya başladı, kuyruğunun ucundaki 9 kısım belirdi, vücudunu germeye başladı. Birkaç saniye sessizce bekleyip etrafı izlediler. Eva, ensesinde yavaş yavaş hareket eden bir şey hissetti. Doanna: "Sakın ani bir hareket yapma. Bu bir akrep. Eğer kuyruğu tenine sadece değerse bile birdaha asla büyü yapamazsın. Zehrini akıttığını düşünmek bile istemiyorum." dedi. Eva, donakaldı. Sadece gözlerini hareket ettiriyordu. Akrep kara büyücülerin evcil hayvanlarından biri olmalıydı. Megoxa. Doanna, olduğu yerde odaklanmaya başladı. Doanna'nın bal rengi gözleri yavaşça gri daha sonrada beyaz bir renk almaya başladı. Akrebin zihnine girmeye, onu kontrol etmeye çalışıyordu. Tek yol buydu, ne olursa olsun akrebe dokunmamalıydılar. Doanna'nın ağzından hızlı bir şekilde anlamsız kelimeler çıkıyordu. Kafasını yukarı kaldırdı, burnundan bir kan damlası geldi. Bırakmak zorunda kaldı. Büyüsü işe yaramıyordu. Megoxa'lar karşı büyüye karşı oldukça dirençli yetiştirilmiştirler. Buda onlardan biri olmalıydı. Doanna pes etmemesi gerektiğinin farkındaydı. Gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı. Elini tilkisi Maia'nın boynunda hafifçe gezdirmeye başladı. Kulağına doğru eğildi: "Yardımına ihtiyacım var." dedi. Maia'nın başındaki beyaz taş parlamaya başladı, gözlerini kapadı. Doanna kafasını aniden kaldırdı, gözleri tekrar açıldı. Fakat bu sefer gözleri bembeyaz bir haldeydi. Parlıyordu. Tekrar burnundan kan akmaya başladı, bu sefer daha şiddetliydi. Doanna, titriyordu. Megoxa'nın kabukları arasındaki çizgiler parlak beyaz bir renk almaya başladı. Artık Doanna'nın etkisi altındaydı, en azından bir süreliğine. Doanna, Megoxa'yı yönlendirmeye başladı. Eva'nın ensesin sırtına doğru ağır ağır indi. Sırtına geldiğinde duraksadı. Doanna, kafasını havaya kaldırdı. Gökyüzüne bakıyordum Daha güçlü bir şekilde gözlerini parlattı. Megoxa tekrar hareket etmeye başladı. Yavaşça Fi'nin sırtına doğru ilerledi. Eva'nın üzerindeki son bacağınıda Fi'nin sırtına attı. Kürkünün üzerinde yavaşça ilerliyordu. Fi aniden tehlikede olduğunun farkına vardı. Gözleri parladı, kuyruğa dokuz parçaya ayrıldı. Kuyruğu görsel bir şölen gibi havada süzülüyordu. Başındaki taş kıpkırmızı bir şekilde parlıyordu. Tilkilere has sesini çıkararak hırlamaya başladı. Olduğu yerde kendini sallıyordu. Eva: "Hayır!" diye bağırdı Fakat Megoxa, Fi'nin kendini sallamasıyla Doanna'nın etkisinden çoktan çıkmıştı. Hiç beklemeden Fi'nin gövdesine kuyruğundaki zehri bıraktı. Eva, akrep iğnesini kendisine sokmuş gibi bağırdı. Canı yanıyordu. Zaman yavaşladı. Eva, etrafa bakıyordu. Sesler yavaşça yok olmaya başladı. Gözlerinin elinde olmadan kapandığını hissediyordu. Fi'nin üzerinden düşüp yere yığıldı. Doanna aniden Maia'nın üzerinden indi. Akrebe asasıyla vurarak yere attırdı. Asasının ucuyla kaçmaya çalışan akrebin kafasını ezdi. Akrep, kaçmaya çalışır bir halde bacaklarını hareket ettiriyordu. Direniyordu. Doanna, iki eliyle asasını sardı ve tekrar havaya kaldırıp sert bir şekilde akrebin üzerine vurdu. Can çekişmesine bile izin vermedi, öldürdü. Asasını yere bırakıp Eva'nın yanına gitti. "Eva! Eva! Gözlerini aç! Eva!" Çenesini elinij arasına almış sallıyordu. Fakat Eva, Doanna'nın söylediklerinin hiçbirini duymuyordu. Zihninde sadecd Fi'nin nefes alış verişlerini duyuyordu. Gözleri önüne geldi. Eva' derin bir nefes alarak aniden kafasını kaldırdı. Kabus görmüş gibiydi. Doanna'ya baktı. Duymuyordu. Sadece dudağını hareket ettirdiğini görüyordu. Kafasını çevirdi, yerde yatan Fi'yi gördü. Fi hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Yan yatmış bir şekilde yerde duruyordu. Eva: "Olamaz, olamaz lütfen bu olmamalı!" diye mırıldanıyordu. Eva, Doanna'ya: "Yardım et! Ona yardım et lütfen! Yapabileceğimiz bir şey olmalı!" diye bağırıyordu. Doanna, zehrin çoktan etkisini gösterdiğini ve Fi'nin kurtulamayacağının farkındaydı. Doajna yutkundu. Eva'nın yüzüne bakamıyordu. Eva, Doanna'nın elbisesinin altından kavradı ve yalvarıyordu: "Lütfen! Lütfen, lütfen, lütfen..." Fakat o da yapabilicekleri bir şey olmadığının farkındaydı. Zehir çok kuvvetliydi. Eva, dizleri üzerine çöktü. Fi'nin gözlerine bakarak ağlıyordu. Sahip olduğu son varlığıda kaybetmiş gibiydi. Gözyaşları Fi'nin gözlerini temizliyordu. Fi'nin kuyruğu yavaşça eski haline dönmeye başladı. Kafasındaki taş parlaklığını yitirdi. Kırmızıdan siyaha doğru dönüşmeye başladı. Simsiyah oldu, çatladı. Fi, gözlerini kapadı. Eva, eliyle Fi'nin yüzünü okşuyordu. Artık gitmişti, bağlı olduğu son canlı. Gitti. Maia, Eva'nın yanına oturdu. Kafasını göğsüne dayadı. Hiçbir şey söylemedi. Zihnine konuştu. "Her şey yoluna girecek." Maia, Fi'nin öldüğünün farkındaydı. Tilkilere has sesler çıkarıyordu. Fi'nin kafasının yanına kafasını koydu. Eva, sadece Fi'ye bakıyor, onu kurtaramadığı için kendini sorumlu tutuyordu. Fakat atladıkları bir şey vardı. Megoxa akrepleri asla yalnız olmazlardı.
Bu, etrafta kara büyücüler olduğunun belirtisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVALÜE: BELİRSİZ
FantasiKara büyücüler, mavi büyücüler ve beyaz cadılar arasında olan Dokunulmazlık Antlaşması; kara büyücülerin, mavi büyücüleri ve beyaz cadıları kendi amaçları uğruna köleleştirmesiyle tekrar alev almıştı. Kara büyücüler, gittikleri her yere ölüm ve kork...