Ician önde diğer iki adam arkasında eve doğru yürümeye başladılar. Ician arada kafasını adamlara çevirip bu zamana kadar yaşadıklarının kısa kısa özetlerini geçiyordu. Gerçekten yardıma ihtiyaçlarına olduğuna inanmıştı.
Ormanı geçerek eve yaklaştılar. Güneş tam tepeden bakıyordu ve Ician'ın beyaz kafası neredeyse hiç görünmeyecek kadar parlıyordu. Adamlardan sarışın olanı Ician'ı omzundan tutup kendine doğru çekti. Evde kimle yaşadığını sormayı henüz akıl edebilmiştiler. Ician'a "Peki evde kimle yaşıyorsun? Bize zarar vermezler değil mi?" diye sordu. Suratında sahte bir endişe ifadesi takınmıştı. Ician "Teyzem Frosa ve yaşlı adamla birlikte yaşıyoruz, onlar iyi insanlar. Merak etmeyin." dedi gülümseyerek "Beni takip edin, neredeyse geldik." diye ekledi ve gözleriyle, yaşadığı evini gösterdi. Hızlı adımlarla evin önüne çabucak geldiler.
"Burası." dedi Ician. Gözlerine giren güneşi engellemek için kirpiklerini kısıyordu. Kapıya iyice yaklaşıp vurdu. Frosa'nın ayak sesleri kapının dışından çok net duyulabiliyordu. Çok geçmeden kapıyı açtı. Kapının paslanmış demirlerinden çıkan ses kulakları kaşındıracak derecede rahatsız ediciydi. "Kim ooo?" diye sormağı gereği duymuyordu çünkü gelen Ician'dan başka kimse olamazdı. En azından daha önce olmamıştı...
Frosa Ician'ın yanındaki yabancıları görünce gözlerine yansıyan şaşkınlığını faltaşı gibi açarak dışarı yansıttı. Ağzından her an kusmuk fışkıracakmış gibi yüzünü ekşitti. "Ician! Hemen içeri gir!" deyip kolundan tuttuğu gibi içeri çekti. Hesap sormak üzere kapıyı çok az açık kalıcak şekilde araladı. Ician'ı kolundan sürükleyerek kapıdan uzaklaştırdı. Ician, Frosa'dan oldukça uzun olduğu için fırça yerken her zaman Frosa'nın kafasına kadar eğilirdi.
Frosa incecik kaşlarını çattı ve gözlerinin parlattı. "Neden tanımadığımız insanları yanında getirdin? Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil misin?!" diye bağırdı. Tam o sırada kapı tamamen açıldı ve dışarıda bekleyen adamlar içeri girdi. Frosa hemencecik Ician'ı arkasına aldı ve "Lütfen evimden çıkar mısınız?" dedi. Ician kendini Frosa'nın arkasından kurtarıp adamların önüne attı. Kollarını yatay bir şekilde açarak adeta kendini siper etti. "Hayır! Lütfen Frosa teyze! Onlar iyi insanlar, sadece kalıcak bir yere ihtiyaçları var!" dedi. Adamlardan biri "Uummm evet biz sadece kalıcak bir yere ihtiyacı olan fakir seyyarlarız." dedi alaysı bir tavırla. Frosa sesindeki şiddeti biraz alçaltarak "Madem seyyarsınız neden yanınızda hiçbir şey yok?" diye sordu. Adamlar ilk önce birbirlerine kısa süren bir bakış attılar. İkisidr aynı anda boğazını temizledi. Cevap vermeden yavaş yavaş Frosa'nın üstüne yürümeye başladılar.
"Çünküüü..." dedi sarışın olan adam fakat cümlesini tamamlayacak gibi görünmüyordu.
Frosa'nın kalp ritmi yavaş yavaş yükseldi, nefes alış verişi hızlandı. Ne yapacağını bilemiyordu, daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştı.
"Ician bu tarafa gel!" dedi ve kolundan tuttuğu gibi biraz arkalarında olan koltuğa doğru salladı. "Hemen çıkın buradan! Evimi terk edin!" diye bağırdı. Sesi tiz çıkıyordu ve terden sırılsıklam olan saç telleri yüzüne yapışıyordu. Tam o sırada arka kapıdan elindeki asasıyla yaşlı adam geldi. İçeride Frosa yada Ician'a ait olmayan sesler duyduğunda endişelenmişti. Siyah kıyafetli adamları görür görmez boğazını koparırcasına bağırdı. "Frosa! Ician'ıda al ve hemen dışarı çık! Hemen!"
Yaşlı adam, siyah cübbelere bürünmüş o pislik kokan gözleri görür görmez tanımıştı. Yüzündeki kırışıklara yayılan endişe ve panik dudaklarınada yansımıştı. Adamların kara büyücüler olduğunu görür görmez anlamıştı. Ve bunlar sıradan büyücülerde değildi. Kurnazlıklarıyla ün salmış ikizler. Biraz daha geniş omuzlu, iri yapılı ve sarışın olanının adı Tyler'dı. Diğer sıska, biraz daha uzun ve esmer olanı ise Tylin'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVALÜE: BELİRSİZ
FantasyKara büyücüler, mavi büyücüler ve beyaz cadılar arasında olan Dokunulmazlık Antlaşması; kara büyücülerin, mavi büyücüleri ve beyaz cadıları kendi amaçları uğruna köleleştirmesiyle tekrar alev almıştı. Kara büyücüler, gittikleri her yere ölüm ve kork...