Bölüm 6- Bizi Ancak Gerçek Sevgi Kurtaracaktır

3.2K 445 83
                                    

Dostlarım; bizi ancak gerçek sevgi kurtacaktır. Öyle bir sevin ki, acı çeksinler mutluluktan... Ve öyle bir acı çekin ki tüm insanlığın acısını üstlenecek fedakârlığa ulaşın. Acının doruğu getirmezmiş gözyaşını... Siz öyle bir susun ki tüm sağırlar çığlıklarınızı, tüm körler acınızı görsünler! Akmayan gözyaşlarınız, başka başka insanların yüreğine dolsun. O kuru, cansız, ölü yürekleri canlandıracak yegâne şey ki; gözyaşıdır. O, çatlayan kuru toprağın arasından süzülerek, sevgi tohumlarını besleyecek, olgunlaştıracak ve cennet bahçesine çevirecek yüreğinizi.

Sizler dostlarım; öyle bir yüreğe sahip olun ki dışı sizi korumak için buzdan bir kale olsun, içiyse cennet bahçelerinden farksız. Yüreğiniz sevgiyle dolup taşsın, öyle bir asın ki suratınızı, yüreğinizdeki çiçekler daha da açsın. Siz siz olun dostlarım, kalplerinizden gerçek sevgiyi eksik etmeyin. Sevmeden, mutluluğa iman etmiş olmazsınız.

Sev kardeşim, sev. Kardeşiz ya. Kardeşiz. Aynı toprakta büyüyen, şekil alan insanlarız. Ne sen eksiksin ne de ben senden fazlayım. Dostum, bu ülke hepimizin !

Öyleyse hep bir ağızdan; NE MUTLU İNSANIM DİYENE.

***

Genç kız, yüreğindeki tabiatın ona verdiği tüm güzellikleri ustalık ile korurken, çevresindekilere buzdan kalelerinin ardında, donduğu hissine kapılmalarını sağlıyordu. Genç adam, arabayı kullanırken göz ucu ile kızı kontrol ederken onun o bataklıkta can çekiştiğini hissediyordu. Yüreği sızlarken gerçekler tersini gösteriyordu. Genç kız, Anıl'ın sözlerini tiye almamış, bu sıradan görünen konuşması çok işe yaramıştı. Artık umut doğuyordu. Kendi elleriyle yüreğindeki umudu öldürmüştü... Şimdiyse yeni umut tohumlarını toprağa sevgi ile serpmişti.

Arabadan inip eve doğru yönelmişlerdi. Demir, ağır adımlar ile önden giden genç kızı takip ediyordu. Onun tüm hareketlerini gözlemliyor, incilerini dikkat ile okuyor ve üzerine uzun uzadıya düşünüyordu. Tuhaftı. Ona baktığında, yağmur sesine karışan hüzünlü bir keman sesi kulaklarına nüfuz eder gibi oluyor, yüreğini şefkat ile okşuyordu.

Ona ne acıyabiliyor ne de kulak ardı edebiliyordu. Çok farklıydı bu his. Bir sırrı varmış gibi, bir anda büyük şeyler değiştirecekmiş gibi bir gize sahipti. Bu, onu genç kıza itiyordu. Kabul ediyordu bunu. Onu merak ediyordu. Onu gerçekten çok merak ediyordu. Sesi nasıldı, nelerden hoşlanırdı, uyanınca ilk aklına gelen neydi, kızınca nasıl olurdu, böyle hüzünlü baktığının farkında mıydı ya da o buzların ardında kocaman güzel bir şehir var mıydı? Yok muydu? Ya gerçekten bu kızın 4/3 ü gizem, kalanı bir enkaz ise? İşte bunu kaldıramazdı. O enkazı hissediyordu fakat korkuyordu. O enkazdan başka hiçbir şey bulamamaktan korkuyordu. Mutsuzluğun vücut bulmuş haliydi. Gerçekten dışarıdan böyle görünüyordu fakat o buzdan duvarların ardından gelen keskin bahar kokusunu engelleyemiyordu. Biliyordu bunu. Hissediyordu.

Asansör durduğunda genç adam güçlük ile attı kendini, dışarıya. Düşünceleri neredeyse boğacaktı onu. Ayakları, sanki saatlerce koşmuş gibi ferini yitirmişti. Elleri titriyordu. Kulakları uğulduyor, gözleri kararmıştı. Sanki bir anda ayağa kalkmış gibi görme yetisi zayıflamıştı. Genç kız, telaşlanmış ve iyi olup olmadığını yazarak kağıdını, başını ellerinin arasına almış ve duvara yaslanmış olan genç adama uzattı. Genç adam, derin nefes alıp veriyor, elleriyle kafasına baskı uyguluyordu. Birkaç dakika öylece nefes alıp verdikten sonra ellerini yavaşça indirdi. Genç kızın uzattığı kağıdı yeni farkederek, önce kıza daha sonra hala tutmakta olduğu kağıda baktı. Genç kızın yüzünde telaş kırıntıları hala vardı. Gözlerini anlayış ile yumdu. Yutkunduktan sonra da "İyiyim,kalkmama yardım edebilir misin?" dedi.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin