-13-

49 5 0
                                    

Başımı televizyondan çekip, Angie'ye çevirdim. Angie, iyi biriydi. Yani bana iyi davranırdı. Geceleri uyuyamıyordu. Bu yüzden kumral saçları her zaman karışık, yüzü de solgun duruyordu. Dik dik baktığım Angie, bakışlarımdan rahatsız olup kafasını bana çevirdi ve yorgun sesiyle konuşmaya başladı. "Ne istiyorsun benden?" Birkaç saniye bekleyip cevap verdim. "Hiçbir şey. Sadece küçük bir sorum vardı." Başını tekrardan televizyondaki saçma kovboy filmine çevirip başını hafifçe salladı. Bu onun dilinde 'Ne derdin varsa söyle' demekti.

"Sadece.. Birini sevdiğini nasıl anlarsın? Yada onun seni sevip sevmediğini." Angie televizyona olan ilgisini tamamen kaybetmiş gibiydi. Çünkü oturduğumuz koltukta tamamen bana doğru dönmüş ve yüzümü dikkatlice incelemeye başlamıştı. Neler olduğunu anlamayan ben ise, yüzümde saçma bir 'ne oluyor burada' bakışıyla ona bakıyordum. Dışarıdan bakan birisi için durumumuz, kesinlikle görülmeye değerdi.

"Bahsettiğimiz kişi; şu saçları boyalı, yeni gelen çocukmu?" Angie konuştuğunda, yüzümde şaşkınlıkla karışık, umutsuz bir ifade belirdi. Yinede sarsılmaz umursamazlığımı kullanarak, hafif sitemli ses tonumla ona cevap verdim. "Tanrı aşkına Angie, birisinden bahsetmedik bile!" Angie yinede beni takmayarak devam etti. "O değilmi? Zaten bir iki kere beraber görmüştüm sizi." Ben Angie'ye inanamaz bir ifadeyle bakarken konuşmaya çalıştım.

"Angie abartma. Bir iki kere güldük konuştuk diye birbirimizin birşeyi olmayız ki. Biz sadece, takılıyoruz." Son kısmı söylerken sesim hafifçe kısılmıştı ve gözlerimi yavaşça önüme indirmiştim. Tanrım, cidden umutsuzdum. Angie'nin hafif gülüşünü duyduğumda gözlerimi tekrar ona çevirdim. Angie gülmesini bitirebildiğinde gözleri beni buldu ve yavru köpek bakışlarımı görünce boğazını temizleyerek konuşmaya hazırlandı.

"Tatlım, öncelikle sen bu çocuktan ciddi anlamda hoşlanıyorsun." Böyle dediğinde daha dik durarak, ona daha heyecanlı bakmaya başladım ve o da beni bekletmeyerek konuşmaya devam etti. "Davranışından, bakışlarından belli. Ama eğer onunda birşeyleri anlamasını istiyorsan, bunu belli etmen gerekir." Konuşmasını bölüp, daha sakin bir şekilde sordum. "Ama o beni sevmiyorsa? Boşu boşuna peşinden koşmak istemem."

Angie, ben sözümü bitirdikten sonra hızlıca konuşmaya başladı. "Bak, aranızdaki şeyi sana ben açıklayamam. O senin bileceğin iş. Ama sana olan davranışlarından anlayabilirsin. Sözlerinden ve yine bakışlarından. Gözler herşeydir. Gözler, herşeyi anlatır." Angie'ye minnettar bir şekilde bakarak onu cevapladım. "Gerçekten çok teşekkür ederim Angie. Çok yardımın oldu." Bana geri gülümsedi ve yalancı bir kızgınlıkla konuştu. "Hala buradamısın sen? Bir de teşekkür ediyor. Hadi git sevdiğin çocuğun yanına."

Yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek koltuktan kalktım ve kapıya yürümeye başladım. Angie'ye baktığımda çoktan kovboy filmine dönmüştü ve benim şuanda tek yapmam gereken; sevdiğim çocuğun yanına gitmekti.

Şöyleki; bayram, ziyaret falan filan derken benim internetim yoktu. Malum yarın okul açılacak, hazır eve gelmişken yayınlayayım dedim. Neyse, bu kadar

Mental Home | m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin