-16-

39 3 0
                                    

Multimedia'da Adım bir: Zina yapma diyor ve sonra Failed step one kdnskjsjsj

He bide kapağı yeniden bu yaptım çünkü arkadaşlar bunu en çok beğendi sjsj Ki bu hikayenin yayınladığından haberleri yok djsj Neyse bu kadar

Sadece birkaç gün geçmişti. Yani, birazcık yiyişmemizden sonra. Hala sevgili, yada ona benzer birşey değildik. Olsa fena olmazdı ama fazla birşey de beklemek istemiyordum. Çünkü beklentimi büyük tutarsam, hayal kırıklığımda aynı oranda büyük olurdu. Bunu uzun süre önce, maalesef ki yaşayarak öğrenmiştim.

"Ne yapıyorsun?" diye sorup bana garip bir şekilde bakan Michael'ı gördüğümde, düşüncelerimi başımı iki yana doğru sallayarak dağıtmaya çalıştığımı anlamıştım. Fazla salakça davranmasamda, arada sırada böyle şeyler olabiliyordu. Herkeste olurdu.

Hala bana bakan Michael'ı farkettiğimde, açıklama gereği duyarak yavaşça konuştum. "Bir şey yok. Sadece kafam biraz dağınık." Kafasını onaylarcasına sallayarak önüne döndüğünde, bende izlediğim pencereye geri dönmüştüm.

Televizyonun önünde oturmamıza rağmen pencereden dışarıya bakıyordum. Kafam dağınık, ve fazlasıyla bulanıktı. Avustralya'nın nemli havasının yoğunluğunu tüm vücudumda hissedebiliyordum. Havanın ağırlığının üzerine, düşüncelerimin ağırlığıda yüklenmişti. Oysaki, ne düşündüğümden bile tam olarak emin değildim.

Bu bana arada sırada olurdu. İnsanları tanıdığım kadarıyla, bu herkese arada sırada olurdu. Üzerime bir ağırlık çöker, günlerce ağlamak isterdim. Bugün de, öyle bir gündü. İğrenç, sıcak ve hüzünlü bir gün. En azından benim açımdan.

Tahminimce berbat ruh halimi ve durgunluğumu farkeden Michael tarafından dürtüldüm. Başımı ona çevirdiğimde, yüz ifadesinden, ne söyleyeceğini anlamıştım bile. Beni yanıltmayarak, sakince konuşmaya başladı. "Neden böylesin? Yani boktan bir halde olduğunu görebiliyorum ama, bunun nedeni ne?"

Kafamı omzuna yerleştirerek cevap verdim. "Sadece.. bilmiyorum. Sıcaktan, yaz havasından dolayı sanırım. Bazen oluyor, boşver yani." Kısa olmasına rağmen, benim söyleyişimle, yorucu bir cümleye dönüşmüştü. Kafamı omzundan kaldırıp ona baktığımda, sesimdeki üzüntüyü farketmiş gibi bana bakmaya devam etti. İnanmamış gibi bakıyordu, ama gerçek, sanırım buydu.

Onun bakışlarını yakaladığımda, umursamaz bakışlarımla ona karşılık verdim. Bu yaptığım üzerine, gözlerini devirerek kolumu omzuma attı. Böylece kafamı tekrardan omzuna koyup, ona daha çok sokulma imkanım arttı. Bu olay, daha da dibine girmeme olanak sağlamıştı.

Başımın üzerinde bir hareket hissettiğimde, kafamı kaldırarak kontrol ettim. Michael, bana bakıyordu. Başımın açısını ayarlayabildiğimde, yüzlerimiz karşı karşıyaydı.

O bana huzurlu bir şekilde bakarken, ben daha çok, yorgun gibi bakıyordum. Yorgunduk, ama huzurluyduk. Gözlerini üzerimden çekmeden, başını aşağıya doğru eğerek bana daha çok yaklaştı. Çok yakındık. Ve büyülenmiş gibiydim.

Michael bana olabildiğince yaklaşarak yavaşça fısıldadı. "Evelyn, çok güzelsin.." Bense hafifçe gülümseyerek ona cevap verdim. "Beni böyle bekletmekten zevk alıyorsun değilmi?" Muzip bir ses tonuyla bana cevap verdi. "Tek eğlencem bu."

En sonunda, artık bana işkence etmekten vazgeçti. Dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Alt dudağını yavaşça dudaklarıma sürterek derin bir nefes aldı. Bu hareketi, benim titrek bir nefes almama, onunsa benim nefesimi içine çekmesine neden olmuştu.

Beni bekletmiyordu, bana işkence ediyordu. Dudaklarını bu sefer gerçekten benimkilere bastırdı. Beni öpmesiyle, benim dudaklarımı aralamam aynı anda olmuştu. Başını yana eğerek öpüşünü derinleştirdi ve beni daha çok kendine çekti. Ona dahada yaklaşabileceğim bir alan yoktu, yinede ruhlarımız bizi birbirimize yaklaştırandı.

Öpüşünü derinleştirmişti, gözlerimiz çoktan kapanmıştı. Ona aynı hararetle karşılık veriyordum. İnsanların arasında olmamız umrumuzda değildi. Ama onların umrundaydı. Bunu, kolumu çekiştiren elin sahibinden anlamıştım. Elin sahibi artık kolumu yumruklamaya başladığında, Michael'dan ayrılarak bağırdım.

"Ne var lanet olası!?" Cassie, bana kahkaha atarak karşılık verdi. Cassie'yle 'sonsuza kadar en yakın arkadaş' olmamamıza rağmen, bu hareketiyle tamamen benim nefretimi kazanmıştı. Biraz sakinleştiğinde, yani kahkahalarını durdurabildiğinde, Michael eliyle yüzünü sıvazlıyor, ben ise Cassie'ye onu öldürecekmiş gibi bakıyordum.

Cassie ise, kurallardan birini hatırlatarak sinirimi biraz olsun aldı. "Tamam, istediğiniz kadar yiyişin ama burada yapmayın. Biliyorsun, birinin dikkatini çekersen işin biter." Cassie'nin haklı olduğunu bilerek onu başımla onaylayarak kuru bir sesle konuştum.

"Teşekkürler Cassie, sen iyi bir arkadaşsın." Cassie ise 'önemli değil' dermişcesine omuz silkerek önceki yerine oturdu. Bunun üzerine, başımı Michael'ın omzundaki eski yerine koydum ve Michael'da kolunu bana sardı. Elimi beline doladığımdaysa, sarılıyorduk.

Öpüşmek, tutukluydu. Ama sarılmak, tam anlamıyla huzurluydu. Ve biz her şekilde, mutluyduk.

Kafamda bölüm bu kadar uzun değildi ama neyse skjsks Kurgunun nereye doğru gittiğini, hatta bir sonraki bölümde ne olacağını bile bilmediğim için böyle oluyor, söyleyeyim dedim dkjssn Neyse bu kadar, gidiyorum zjjs

Mental Home | m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin