-14-

31 4 0
                                    

Multimedia'da, She's Kinda Hot setinden bir fotoğraf sjsjjs

Angie'yle konuştuğumda, saat sabahın sekizine yakındı. Günlerden Pazar olduğundan kahvaltı dokuzdaydı ve ben yinede yedide kalkmıştım. Hastane, her zamanki gibi sessizdi. Sabah olduğundan ve daha çok, insanlar bu saatte kalkma gereği duymadıklarından. Gereksiz aksiyon aradığım için de, merdivenleri parmak uçlarımda çıkıyordum. Yavaşça, ve sessizce.

Sonunda Michael'ın odasının kapısına vardığımda ise, sadece durdum. Çünkü oda kapılarının üzerlerindeki küçük pencereden baktığımda, Michael'ın yatağının boş olduğunu görmüştüm. Yatak örtüsü ve çarşaf dağınıktı, yastık yatağın ortasındaydı. Yinede Michael'dan bir iz yoktu.

Odanın kapısını açacak cesareti bulduğumda boş odaya doğru seslendim. "Michael? Oradamısın?" Birkaç adım daha attığımda, küçük odanın tamamen boş olduğuna kanaat getirdim. Michael burada değildi. Olabileceği fazla bir yer de yoktu. Bende, önce 3.kat ortak salonuna bakmaya karar verdim. Kısa bir yürüyüşle salona varmış ve etrafa bakmıştım. Michael burada da değildi.

Merdivenlere doğru giderken önünden geçmem gereken banyolara gelince durdum. Denemekten zarar gelmezdi. Orada olmayacağını bilsemde, öncelikle kızların tarafına baktım. Oranın boş olduğunu görünce erkeklerin banyosuna girdim ve Michael'ı duvara dayanmış ve başını ellerinin arasına almış bir şekilde buldum.

Yavaşça yürüyerek ona seslendim. "Michael?" Sesimi duyduğunda ürkmüştü ve oturduğu yere daha da sinmişti. Kafasını hala ellerinin arasında tutuyordu ve bu hali beni korkutuyordu. Eminim daha kötü halleri de olmuştu ama, onu böylesine hastayken ilk defa görüyordum.

Bir kez daha adını seslendiğimde yavaşça titredi ve bu sefer ellerini kulaklarına bastırdı. Gözlerini sıkıca kapatmıştı ve ben tam bir adım daha atma cesareti bulduğumda bağırışıyla irkildim. "Çık artık kafamın içinden! Gerçek değilsin! Biliyorum!" Yinede oradan gidemedim. Onu bırakamazdım. Gerçek olmadığımı düşünüyordu ama öyleydim. Tüm hücrelerimle, gerçektim. Ve ona bunu kanıtlamaya da hazırdım.

Kendi korkaklığımı boşvererek yanına doğru yavaşça gittim. Yanına geldiğimde, bende onun gibi yere oturdum ve elimi yavaşça bir eline koydum. Dokunuşumla bir kez daha titredi ve kulaklarında olan ellerini yüzüne bastırmaya başladı. Elimi bu sefer saçlarına götürerek hafifçe dokundum. Bir tepki vermemişti. Bundan cesaret alarak saçını okşamaya başladığımda kollarını kendine çektiği dizlerinde bağlayarak başını bu sefer de dizlerine gömdü. Kaçmaya çalışıyordu. Söyleyeceklerimi duymamak istiyordu.

Beş dakikadır aynı pozisyonda duruyorduk. Ancak şimdi bana alışabilmişti. Bu yüzden 'Michael' dediğimde, gözlerini açmıştı. Bana tam olarak bakmıyordu ama, göz ucuyla varlığımı kontrol ediyordu. Gerçekten orada onunla oturduğumu, var olduğumu bilmeye ihtiyacı vardı. Birkaç dakikanın daha ardından, kendini toparlayıp sorabildi.

"Gerçekten, senmisin?" Sesi çok kırık çıkmıştı. Bende buruk bir gülümsemeyle ona sarıldım ve cevap verdim. "Gerçekten, benim." Ve günün yarısını, orada sarılı bir halde geçirdik.

Mental Home | m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin