Gecenin bir yarısında vücudum kriz geleceğinin alarmını verdiğinde uyandım ve göğsümde huzurla uyuyan Mari'yi uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktım ve tuvalete gittim. Doktorun anlattığı taktiği uygulayarak krizimin başlamadan bitmesini sağladım. Yatağa geri dönecekken birkaç saat önce Marine'nin ağzından kaçırdığı cümleyi sorgulamak için salona indim. Saat henüz 1'di ve Oli asla bu saatte uyumaz diye düşündüm ve tahminim doğru çıktı."Marine niye inlemedi? O çok hassastır ve sen çok hızlısın. Kesinlikle çığlık atmasını bekliyordum." dedi Olivia gözlerini televizyondan ayırmadan. Kesinlikle yüzüne şu sinir bozucu gülüşünü yerleştirmişti.
Görmeyecek olsa bile gözlerimi devirdim. "O benim en yakın arkadaşım Olivia, onu düzmeyeceğim." diyip kendimi yanına attım.
Olivia suratıma baktı ve gözlerini kıstı. Bir sorun olduğunu anlamıştı. Sormasına imkan bırakmadan direk konuya geçtim.
"Marine'nin kalbini kıran erkek kim?" diye sordum. Bu sorum üstüne yüzünde tanımlayamadığım bir ifade belirdi.
"Bunu sana söyleyemem, Carl. Üzgünüm." dedi ve gözlerini benden kaçırdı.
Yani Olivia biliyordu.
Ve sana söylemediler ezik haha.
Masada duran sürahiden bir bardak su içtim ve iç sesimin boğulması için dua ettim.
"Niye söyleyemiyorsun?" diye sordum. Fark ettirmesem de sinirlenmeye başlamıştım. Ancak Olivia çok zeki bir kızdı ve sinirlendiğimi anladığı için benimle göz temasına girmemeye özen gösteriyordu.
"Bunu kimseye söylememem için bana söz verdirdi. Üzgünüm Carl, gerçekten anlatamam ve bilmemen senin için daha iyi." dedi. Bu lafının üzerine kalktım ve iyi geceler diyip odama çıkmak için ayaklandım.
Kim olabileceğini düşünüyordum. Hiç kimse mantıklı gelmiyordu. Eğer okuldan birisi olsa direk benim kulağıma gelirdi şu salak ponponlardan biri mutlaka söylerdi. Yani okuldaki bütün erkekler elenmiş oluyordu.
Marine pek sosyal bir kız değildi. Dans kursu dışında bir şeye gitmiyordu ve grubu da sadece kızlardan oluşuyordu. Kafayı yemek üzereydim. Birisi benim kızımın kalbini feci kırmıştı ve ben bilmiyordum.
Odanın kapısını hızlıca açacakken içeride uyuyan prenses aklıma geldi ve sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım.
İşte melekler gibi uyumaya devam ediyordu. Sessizce yanına uzandım fakat kıpırdanmaya başladı. Büyük gözlerini aralayarak bana baktı.
"Carlos, ne oldu?" diye sordu uykulu sesiyle. Bu sesinin çok seksi olduğunu düşünmeden edemedim.
"Bir sorun yok prenses, hadi uyu." dedim ve kendime çektim. Saçlarıyla oynamaya başladım. Bunu sevdiğini biliyordum. Ne zaman saçlarıyla oynasam mayışırdı. Burnumu saçlarına yaklaştırdım ve bebeksi kokusunu içime çektim. Parmağımın kollarında gezintiye çıkmasına izin verdiğimde Mari çoktan kendinden geçmişti.
"Carlos, dur." diyebildi sadece. Minik kalbinin deli gibi attığını hissedebiliyordum. Parmaklarım bu sefer sırtından beline inmeye başladı. Gerildi ve mırıldandı.
Siktir onu cidden becermek istiyordum.
Sikeyim, ne diyorum ben.
Ne yaptığımın farkına varıp elimi hemen çektim. Mari de kendine geldi ve yüzü domates gibi olunca arkasını döndü.
Kediciğim utanmıştı.
Ona arkasından sarıldım. "Özür dilerim prensesim kendimi kaybettim. Çok özür dilerim." diyerek omuzlarına öpücükler kondurdum. Yüzünü bana döndü ve kolunu belime sardı. Bu pozisyonda uykuya daldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wish List
Teen Fiction"Sadece 3 ayım var ve siz kızlar bu listemi tamamlamama yardım edeceksiniz." Çok erken giden dostum Carlos'un anısına. Huzur içinde yat, deve varlık. @thereallrain