0.7: Her Smell

36 4 6
                                    

Sabah uyandığımda beklediğim şey kesinlikle çıplak uyuyan bir Marine değildi. Dün akşam olanları hatırlamaya çalışsam da beynim benimle alay ediyor gibiydi ve hiçbir şey hatırlamıyordum.

Fazla kıpırdandığımı düşündüren olay Marine'in uyanması oldu. Gözlerini kıpıştırarak açtı ve ilk bana, daha sonra kendine bakıp zaten örtülü olan yorganı üstüne sabitledi ve sessizce aman tanrım dedi.

"Yemin ederim bakmadım." diyebildim sadece. Şok olmuş bir şekilde yüzüme baktı. "Carlos ikimiz de çıplağız ve sen bana bakmadım mı diyorsun? Siktir biz ne yaptık?" dedi telaşla. Yüzümü ona döndüm. Yüzündeki endişeyi inceledim. Korkmuş görünmüyordu, sadece endişeliydi. Luke denen piçi düşünüyordu. Buna emindim. Çünkü onu aldatmış gibi hissediyordu. Onu tanıyordum. Ellerim istemsizce saçlarına gitti. O endişeli olduğunda hep böyle yapardım ve onun hoşuna giderdi. Parmaklarımı yumuşak saçlarının üstünde oynatmaya başladım.

"Yaptığımız yanlış bir şey yok, Mari. Ikimiz de sarhoştuk, böyle bir şey olacağı belliydi. Tek fark başkasıyla yapacağımıza birbirimizle yaptık, üzme kendini." dedim saçlarıyla okşarken. Kafasını salladı, ikna olmuş gibiydi. Kafasını çıplak göğsüme yasladı ve sarıldı. Kolumu ona sardım. Kokusunu içime çektim.

"Peki, nasıl kalkmayı planlıyoruz?" dedi kahkaha atarak. Bu benim de aklıma gelmişti ama o sırada çarşafın başından çok az görünen göğüsleri dikkatimi dağıtmıştı.

"Direk kalkalım nasılsa se-" Ağzıma vurarak beni susturdu. Yerdeki çamaşırımı gösterdi. "Al onu giy ve kalk. Bende yorgana sarılacağım." dedi. Onu onayladım, kızdırmaya niyetim yoktu. Yerden çamaşırımı alıp giydim ve yataktan kalktım. O da yorgana sarıldı.

O yorganı bir daha asla yıkamayacaktım.

"Banyoyu kullanabilir miyim? Duş almam gerekiyor." dedi. Sormasının hata olduğunu söyleyip onu onayladım. Teşekkürlerini sunup banyoya girdi ve kapıyı kitledi. Üstüme bir eşofman ve tişört giyip mutfağa kahvaltı hazırlamaya gittim.

Pankek malzemelerini çıkardım ve hazırladım. Pankek severdi. Üstünde açık kalmayacak kadar çikolataya bulayıp onu midesine indirmeye bayılırdı. Sonra kilolarından şikayet ediyor diye düşündüm. Ama o hiç çirkin olamazdı ki. Çok güzeldi ama neden kabul etmiyordu bilmiyorum. Hepsi Aaron denen sik kafalı yüzündendi. Marine ilkokuldayken kilo problemi çeken bir kızdı ve Aaron ve Erin denen ikiz kardeşler -ben onlara kısaca dingiller diyordum- onunla dalga geçerdi. Bu düşünceleri attım kafamdan. Marine şu an benim yanımda iyiydi. Daha iyi olacaktı. Onu daha iyi yapacaktım.

Salak Carlos kaç günün kaldı şurda?

İç sesim ilk defa haklıydı. Kaç günüm kalmıştı ki şurda? Onu iyi yapmışken yine kötü yapacaktım. Kimi kandırıyordum ki?

Arkamdan sarılan kollar kendime gelmemi sağladı. Kendine özel kokusu ve benim duş jelimin kokusu birleşince cennetin kokusunu aldığımı hissettim.

"Hey." dedi sarılmayı bırakmadan. Pankekleri yakmadan tabağa aldım. Arkamı dönüp selam verdim ve alnına öpücük kondurup ona sarıldım. Benim tişörtümü giymişti ve iç çekmeden edemedim. "Carlos." diye mırıldandı. Ellerimi boyunundan çekip beline sardım. "Anı bozma lütfen." diyebildim sadece. Kafamı boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerim dudaklarına kaydı ve hiç düşünmeden aramızdaki mesafeyi kapattım. Dudaklarımız uyum içinde hareket ederken ellerimi kalçalarına götürüp sıktım. Ağzından ufak bir inleme kaçtı ve ağzını araladı. Dillerimizin buluşmasına izin verdim. Belinden tutup kaldırdım ve tezgahın üstüne oturttum. Bacaklarını belime sarıp kendini bana bastırdığında ağzımdan ufak bir inleme kaçtı. Dudaklarımızı ayırdım ve boynuna indim. Saçlarımdan tutup beni kendinden ayırdı.

"Kahvaltı etmeliyiz." diye mırıldandı. Dudaklarını son bir kez öptüm. Bunun onu son öpüşüm olabileceği aklıma geldiğinde bir kere daha öptüm. "Evet, evet öyle." dedim ve inmesine yardım ettim.

Masada sessizlik hakimdi. Başka şey olmasını beklemiyordum zaten. Önündeki şeyleri yerken gözlerindeki pişmanlık ve huzursuzluğu izledim.

Hala o siktiğimin Luke'unu düşünüyordu.

"Pankekler mükemmel olmuş." diyip gülümsedi. Aslında gülümsemedi. Sahteydi bu gülümsemesi. Yine de bir şey demedim. Teşekkür ettim ve masadan kalktı. O ve Olivia sürekli bende kaldığı için bende kıyafetleri vardı. Odaya onu rahatsız etmemek için gitmedim. Kafasını biraz toplamalıydı. Her şeyini toparlayıp kapıya yöneldi. Onu geçirmek için kapıya gittim.

"Sonra görüşürüz." diyip sarıldı. Son sarılmamızmış gibi kokusunu içime çektim ve zaten bildiğim bu kokuyu hafızama iyice kazıdım.

-- Marine --

"Yani seviştiniz ama bunu hatırlamıyorsun?" Sky soru soran sözlerle yüzüme bakıyordu. Kafamı sallamakla yetindim. "Ve şey-" derken lafımı böldü. Gözlerini kıstı. "Ne?" dedi. Yüzümü öne eğdim. "Biz bu sabah da öpüşmüş olabiliriz." dedim. Sadece omzunu silkti. Hiçbir şey demeden dondurmasını yemeye devam etti. "Bence ondan hoşlanıyorsun." dedi. Kaşlarımı çattım. "Sky, ne dediğinin farkında mısın? Benim erkek arkadaşım var ve ona deli gibi aşığım." derken sesimi biraz yükselttim. Gömleğim yakasını sıyırdı ve Carlos'un yaptığı mor izleri gösterdi. "Sence de bunlar aksini kanıtlamıyor mu?" dedi bilmiş bir şekilde. Yakamı düzelttim ve ayağa kalktım. "Luke ile buluşmalıyım görüşürüz." diyerek kapıdan çıktım.

Bu da neydi böyle?

Ben Carlos'tan hoşlanıyor olamazdım. Luke'a aşıktım. Üstelik Carlos benim en yakın arkadaşımdı. Insanlar en yakın arkadaşlarından hoşlanmazdı. Bu yanlış bir şey. Eğer ondan hoşlanırsan o en yakın arkadaşın olmazdı. Öyle değil mi?

Taksiye parasını ödeyip arabadan indim. Kapıyı çaldım ve açılmasını bekledim. Mutluydum. Kapıyı bir kız açana kadar.

"Kime bakmıştınız?" dedi ukala bir şekilde. Üstünde Luke'un tişörtü vardı. Ona doğum gününde aldığım tişörtü. Arkadan Luke'un sesini duydum. Kapıya gelip beni gördüğünde dondu ve hiçbir şey demedi. Içimde ağlamak isteyen hissi susturdum. Onun karşısında ağlamayacaktım. Hiçbir şey demeden evime yürümeye başladım. Luke'un arkamdan seslenmesi umrumda olmadan evime yürüdüm. Kapıyı açıp içeri girdiğimde evde yankılanacak kadar büyük bir çığlık atıp ağlamaya başladım. Telefonunu çıkarıp ezbere bildiğim tek numarayı aradım. Kriz geçireceğimi anlamıştım bu yüzden önlem almalıydım. Telefon birkaç kere çaldıktan sonra hattın diğer ucundaki endişeli ses kulağıma gelince ismini söyledim.

"Carlos."

Ve yere yığıldım.

Wish ListHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin