Sanki her şey yeni başlıyor gibi. Yeniden doğmak gibi. Her şeyi tekrar tekrar öğrenmek, sürekli yeni şeyleri keşfetmek. Bu belki de hayatımın en güzel deneyimi olabilirdi, tabii geçmişten en ufak bir şey hatırlaya bilsem. Ben kendi kendime böyle düşüncelere dalmışken odaya Can girdi. Kafamı çevirdiğimde gözlerimiz birbirine kavuştu. Hafifçe gülümsedi bana. Ben de ona hafif bir tebessümle karşılık verdim. Boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
-Doktor bugün izinliymiş. Randevun iptal oldu. Ben de yemeğe bir şeyler almak için şehre gideceğim. Bir ihtiyacın var mı ?
-Teşekkür ederim, hayır yok. Dikkatlı ol!
-Tamam. Dışarsı gazeteci kaynıyor. Bahçeye bile çıkma.
Tamam dercesine kafamı salladım. Çekmeceyi açıp içinden tişört aldı. Ağır adımlarla kapıdan çıktı. Kapayı tam örtmemişti. Aralıklı bırakmıştı. Dış kapının kapanmasıyla dışarı çıltığını anladım. Kalkıp oturma odasına geçtim. Hoşuma gideceğini söylediği filmler vardı masanın üzerinde. İçinden dikkatımı çeken bir filmi açtım. Film bir kızın hayatını anlatıyordu. Hastalık yüzünden ölümünü... Bu kadar duygusallığa dayanamayıp televizyonun önünden kalktım. Filmi açtığımdan beri gözüme çarpan kitaplığa doğru yürüdüm. Kitaplıkta siyah dışlı sert kapaklı bir defter dikkatımı çekti. El yazmasıydı. Kitabın ismi falan yazmıyordu. Can gelene kadar bununla vakit geçirebilirdim. Aslında Can'la fazla konuşmazdık. Hatta hiç. Anca konuşmamız gerekirse. Zaten ne benim anlatacak bir şeyim var ne de onun anlattıklarını dinleyecek halim. Kazadan sonra zaten onlardan başka kimseyi görmemiştim. Can'ın babası benim babamın yakın bir ahbapıydı. Zaten ailemi kaybettikten sonra onlar bana baktılar. Hoş bunlar onların bana anlattığı. O kazadan sonra ailemi tazımaz hale gelmiştim. Bu yüzden o kazada beni üzen tek şey hafızamı kaybetmemdi. Her neyse. Defterin kalın sert kapağını kaldırdığım anda süratıma küf kokusu çarptı. Hafif geriledim. Ama burnumun bu kokuya alışması pek uzun sürmedi. Kitap çok özenli yazılmamıştı. Ama bu dönemde çok yüksek bir maliyete satılırdı. Tarih yazıyordu. 1968. Ne tariydi bu acaba diğer sayfaya çevirdim. ÇARŞAMBA. Günlüktü sanırım bu defter.
"Bu babamı gurulandıracaktı. Sonunda yaptım. İlk başarım bu benim. Önümde yatan şey karşı komşumuz köpeğiydi. Geceleri havalamasındam babam rahatsız oluyordu. Her şeyi onun için yaptım. Onun içi..."
Sayfa nın altı yırtılmıştı. Bu ne biçim bir rahatsız zihniyetinin yazdığı kitaptı. Kitapta denilmez. İsim yazmıyordu sadece 1968 tarinin altında BÜYÜKHARF yazıyordu. Bu neydi şimdi. Bir sornaki sayfayı çevirdim. SALI yazıyordu.
"Babam bu yaptığımdan dolayı beni dövüştü. Ama ben sadece o uyusun diye yapmıştım. Zaten köpeği kimse bulamadı onu ormandaki ağaç evimin altında ki açtığım ölüm kuyusuna koydum. Karşı komşumuz saatlerce aradı. Fakat bulamadı. Yine de babam hala bana kızgındı. Her şeyi doğru yaptım , her şey onun içindi. Ama o farkına varamıyordu. Zaten bu aralar ölüpte kurtulmak istediğini söylüyordu. Ona istediğini eninde sonunda vereceğim."
Defterdekiler saçma olmakla birlikte hiç bir yazım kuralına da uyulmamıştı. Kelimenin içindeki harflerin bazıları bile büyüktü. Aslında bu defterin kime ait olduğunu merak ettim . Can'ın arabasının sesini duydum. Defteri kapatıp aldığım yere koyarken Can eve girdi.
-Hoş geldin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN
Mystery / ThrillerBelki de o kaza, kaza değildi. Sarpa saran olayları çözmek hiç de kolay olmayacak.