Sekizinci Bölüm

17 6 0
                                    

Can bir anda gözlerini yerden kaldırıp gözlerimin içine baktı.
-Yemeğini yediysen kalkalım.
Aslında ağzıma bir iki lokma anca atmıştım. Ama bu cümle kesinlikle hadi kalk anlamına geliyordu. Tamam dercesine kafamı salladım. Yine aynı el hareketiyle garsonu çağırdı. Garson gelince hesabı istedi. Ne bana bakıyordu ne de konuşuyordu benimle. Hesabı ödeyip kalktık. Resepsiyona gittik. Can iki yataklı kral dairesi bir oda istedi ama tatil zamanı olduğu için o odalardan olmadığını söylendi. Can resepsiyonda çalışan kızlara biraz kükreyip telefonla birini aradı. Sanırım aradığı Batu'ydu. Ama sanırım pek bişi değişmedi. Telefonu kapatmadan iki kişilik kral dairesi sordu. Niye bu kadar takmıştı ki kral dairesine? Kız evet dediğinde rahatlamamıştım. Çünkü iki kişilik yatak istedi ve istediği odadan sadece bir tane boş vardı. Can telefonu kapadı. O odanın işlemlerini yapın, diye tekrar kükredi. Can'a biraz yaklaşıp fısıldıyarak konuşmaya başladım.
-Ayrı odalarda kalsaydık. Ben ufak bir odada kalırdım.
-Seni sence burada başka bir odada yatırır mıyım?
-Neden, burası güvenilir bir yere benziyor.
- Olsun aklım hep sende kalacağına gözümün önünde dur.
Tam aklının neden bende kalacağını soracaktım ama resepsiyonda ki kız araya girerek bize odanın kartını verdi. Can asansore kadar bileğimden tutarak beni peşinden sürükledi. Kata çıkıp odaya girdik. Oda dedim ama burası... burası kocamandı. Oda değil saraydı. Tavan işlemeliydi. Yataklar, duvarlar, halılar her şey mükemmel bir uyum içerisindeydi. Can'ın neden kral dairesi diye tutturduğunu anlamıştım.
Işıkların ayarını kısıp direk yatağa yattık. Can pantolonu çıkartıp çekmeceden bir eşofman aldı. Bana da kısa şort askılı badi olan bir gecelik verdi. Buna askılı badi denilmezdi. Bu bildiğin sütyen gibiydi. Sadece taytı çıkardım. Üzerimde ki tişörtü şortun içerisine soktum. Can üzerine bir şey giymemişti. Kasları çok... anlatılmazdı. Bu kadar güzel bir manzarayla uyumak ne güzel şeydi. Çok zaman geçmeden uyumuşum.

* * *
Gözlerimi açtığımda sanki ölüyormuş gibi hissettim. Nefes alamıyordum. Can kollarıyla beni sarmıştı ne olduğunu soruyordu. Kan ter içindeydim. Gözlerimden yaş süzülüyordu. Can hem sarılıyor hemde yaşları siliyordu. Durduramıyordum gözlerimi. Bende Can'a sokulup sarıldım. Kokusu o kadar tanıdıktı ki. Parmaklarıma da tanıdık teni. Can saçlarımı koklayıp öpüyordu. Bir yandan da geçti diyordu. Biraz daha bu halde kaldıktan sonra sakinleştim. Can tekrar ne olduğunu sordu. Gözlerimin içine bakıyordu. Nasıl kahve rengi gözleri olan biri deniz gibi gökyüzü gibi sonsuz bakıyordu böyle? Gözlerinin büyüsündem çıkmam biraz zor oldu. Heceleyerek konuşuyordum.
-Şey, sanırım kabus. Ama kaza anı gibi. Çarpışma anı Can.
-Kaza anını mi gördün? Anlatmak istemessen anlarım.
-Aslında fark etmez ama çok korkunçtu. Bir ara babamın göğüsüne şarapler parçası saplandı Can. Annemin kafası arabadan fırladı. Ve takla atarken... kafası Can! Kafası koptu. Ben... ben onlara yardım edemedim. Kamyonu gördüm sadece baba diye bağırdım.Babam koltuğu önüne yatın diye bağırdı. Annem yatmak için kemeri zorluyordu. Ama sıkışmıştı. Tam çaptığımız anda kemer açıldı ve annemin kafası... Tam belimi sıyırarak bir şarapler parçası daha geçti. Kafama bir şey düştü. Ve ben uyandım. Gerçekten her şey böyle miydi? Babamın göğüsüne şarapler parçası mı saplandı Can, annemin kafası mı koptu Can!?
Ben anlattıkca daha fazla ağlıyordum. Can kafamı göğüsüne gömdü. Saçlarımı seviyordu. Arada da öpüyordu. Sakinleşinceye kadar öyle kaldık. Sonunda ağlamam durmuştu. Kafamı Can'ın göğüsünden çektim. Gözlerimiz yeniden buluştu. Sanki yıldızlara ulaşmıştım göz göze gelince. Bir kaç dakika öyle kaldıktan sonra Can avuç içleriyle yüzümü kavradı. Kafasını yüzüme yaklaştırdı. Bir yandan da benim kafamı çekiyordu. Derken dudaklarımız buluşmuştu sonunda. Dudakları bana tanıdık geliyordu, teni tanıdık geliyordu, bu çocuk bana oldukça tanıdıktı. Tenime, hislerime, kalbime.

YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin