Bölüm 4

8.2K 383 17
                                    


Çalan alarm sesiyle güne nefretle uyanan Emre, aklına gelen zekice fikirle gülümsedi. Bugünü kendine tatil vermişti. İşe gitmeyecek, gönlünce gezip tozacaktı. Fikir gittikçe mantıklılaşırken günlerden Salı olduğu aklına geldi ve birden yataktan fırladı. 09.10 da mahkemesi vardı, duruşmaya çıkacaktı. Bu da demek oluyordu ki bırak sadece işe gitmeyi karşıya geçip adliyeye bile gidecekti.

Hızlıca kalkıp bir şeyler atıştı ve yola çıktı. Belki de en sevdiği özelliğiydi bu Emre'nin. İl gençlik yıllarında bile olsa her zaman düzenli olur, gideceği yere mutlaka önceden varırdı.

Keyifli bir şekilde yola koyuldu. Dava da haklı taraflardı ve bu son duruşmaydı, kazanacak olmanın verdiği mutluluk vardı üzerinde. Hakim büyük ihtimalle bugün karar verir diye düşün Çağlayan Adliyesi'ne gitmek için direksiyonu kırınca sağ kenarda duran şeye gözü takıldı ve istemsiz ani bir fren yaptı. Arabadan indiğinde emin olmamakla birlikte yol kenarında yatan şeyin bir insan vücudu olduğuna emin sayılırdı. Yaklaştıkça gördüğünün bir ceset olduğundan emin bir şekilde koşa koşa yerdeki kişinin yanına gitmeye başladı. Yaklaştıkça bir kadın olduğunu anladığı bedenle ilgili ilk görüşü sağ kolunun kırık olduğuydu. Duruş şeklinden bunu anlamıştı, belki ölmüş bile olabilir diye düşünse de yanına gittiğinde kızın aldığı cılız nefesi hissedince rahatladı.

Önce ambulans çağırayım dedi kendi kendine. Sonuçta başka bir yeri de kırık olabilirdi. Sarsmak, incitmek ve daha kalıcı hasarlar vermek istemezdi. Ama ağır ağır nefes alan ve titreyen kızdan da daha çok dayanamayacağı anlaşılıyordu. Kararını kızı hastaneye götürmekten yana kullandı ve Zümrüt'ün yanına iyice yaklaştı.

Bilincinin kapalı olduğunu, dolayısıyla acı hissetmeyeceğini bilse de sağ koluna dikkat ederek Zümrüt'ü kucağına aldı ve hızlı ama temkinli adımlarla kızı arabaya taşıdı. Arka koltuğa boylu boyunca yatırıp üzerine ceketini örttükten sonra ön tarafa geçip arabaya çalıştırdı. Arabayı sarsmadan ama bir o kadar da hızlı sürerken aklına gelen ilk şey kızın intihar etmiş olabileceğiydi. Sonuçta yüksekce bir köprünün hemen altında yatsa da uymayan parçalar vardı. Mesela kızın yüzü gözü yara içindeydi ki bunlar düşmeye veya çarpmaya bağlı olamazdı, daha çok hırpalanmış gibi görünüyordu. Olan bitenle ilgili bir açıklama ararken silkelenip cevapları kızı hastaneye yetiştiremezse alamayacağını kendine hatırlatttı ve arabayı biraz daha hızlandırdı.

Bu sırada arka koltuktaki Zümrüt'ün hissedebildiği tek şey üstüne nereden geldiğini bilmeden atılan ceketten burnuna gelen toprak kokusuydu.Farkında olmasalar da bu ikisini birlikte yaptığı ilk yolculuktu. Üstelik belli ki bu yolculuk son da değildi.

En yakın hastanenin önüne acı bir frenle arabayı parkeden Emre aceleyle arka tarafa dolanıp kızı kucağına almak istedi. Kapıyı açıp Zümrüt'e doğru uzanacakken arkadan kolunun çekilmesiyle bariz bir öfkeyle sırtını döndü ve onu çeken adama hırsla baktı.

"Beyefendi lütfen bırakın profesyoneller bu işi yapsın, herhangi bir yerinde kırık veya çıkık olabiliri siz çekiştirerek çıkarırken ömür boyu kalıcı hasarlara neden olabilirsiniz"

İçine sinmese de doktorun haklı olduğu bilinciyle bir adım geri çekilen Emre, kızı arabadan çıkarmak için en iyi ihtimali değerlendiren ve hemen harekete geçen görevlilere, sanki yolda bulduğu bir kızı değil de hayatının en değerli parçasını taşıyorlarmış gibi titizlikle bakıyordu, neredeyse

bir açıklarını bulmak ister gibiydi. Bu sırada dikkatlice sedyeye alınan Zümrüt'e solunum cihazı takılmış ve direk müdahale odasına alınmıştı. Adını bile bilmediği bu kız için hastaneye gelen Emre kızı burada bırakırsa aklının hep kalacağını bildiğinden hiç düşünmeden Volkan'ı aramış, davaya onu yerine girmesini veya mazeret bildiresini, olanları da ofise gelince anlatacağını söylemişti.

Son ŞansımsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin