0.8

2.4K 210 55
                                    




Yaşadığım hayat, şaka gibiydi. Gerçek olamayacak kadar saçma olaylar oluyordu. Sanki olanağı varmış gibi bir şeytana âşık olmuştum. Bir Melek ve bir Şeytan. Bunun görülmüş duyulmuş örneği yoktu! Harry bunun mümkün olduğunu bile sanmıyordu. Bir Melek ve Şeytan arasında olabilecek bir ilişkiye. Hem de ikisi de erkekken. Nasıl olurdu da bir erkek diğerini severdi?

Harry aslında bununla ilgili bir öykü duymuştu. Eski zamanların Meleklerinden birisi olan J 'Jordan, McCalle isimli bir Meleğe âşık olmuş ve kısaca sonuca geçmek gerekirse ikisi de idam cezasına tabir tutulmuş. Harry ölmek istemiyordu. Bunun için çok gençti. O evlenmek istiyordu. Çocukları olsun istiyordu. Ölmek istemiyordu.

Başını salladı ve yatağında ters döndü. Gemma onu gördüğünden beri odasından neredeyse hiç çıkmamıştı. Ve Gemma 'yı da görmemişti. Fakat kalkması gerektiğini biliyordu. George onu bekliyordu. Kilise 'yi temizleyeceklerdi. Bir de George ile uğraşmak vardı tabii. O yarım akıllı, Harry 'yi deli ediyordu.

George aslında Yarım Kan kulvarına girse de, değildi. O sadece üzerinde deney yapılan Meleklerden birisiydi. Annesinin anlattığına göre eskiden Şeytanlar, Melekleri kendi saflarına çekmek için onları kaçırır ve üzerlerinde deneyler yaparak onları Şeytana çevirmeye çalışırlarmış. George 'de onlardan birisiymiş.

Harry onun adına üzülse de gerçekten de çok konuşuyordu. Ve her gün aynı şeyleri anlatıyordu. Harry eğer biraz daha böyle devam ederse ya George 'yi boğacaktı ya da kendini asacaktı. Yatağından kalktığı gibi üzerini giyindi ve sıkıntı odadan çıktı. Aç hissetmiyordu. Bu nedenle Anne 'ye yakalanmadan evden çıkmayı denedi. Ve tabii ki başarısız oldu.

"Harry, lütfen gel ve kahvaltını et." Harry başını salladı. "Zaten geç kaldım anne, hem aç da hissetmiyorum." Ve tabii Gemma 'yı görmek de istemiyorum, diye düşündü Harry. Gemma 'nın masada olduğuna emindi. "Harold, lütfen kal ve kahvaltını yap. Çok çalışıyorsun ve George 'un biraz sensiz idare edebileceğine eminim." Harry otoriter sesi duyunca irkildi. Annesinin bu sesi kullanmasından nefret ediyordu.

"Anne kalamam." Diye yakında Harry ve çıkmak için kapıya yöneldi. Fakat Anne inatla kapının önüne geçti. "Sana kalıp kahvaltı yapmanı söyledim Harold, dediğimi ikiletme!" Harry onun kızdığını görebiliyordu. Kanatları öfke ile titriyordu ve gözleri meydan okurcasına kendisine bakıyordu. Fakat Harry çıkması gerektiğini biliyordu. Louis 'nin onlar kahvaltı yaparken gelebileceği düşüncesi midesini bulandırıyordu. Onu görmek istemiyordu. "Anne-" Fakat sözü kesildi. "Masaya otur dedim!" Annesi bağırınca Harry bir terslik olduğunu daha iyi anlamıştı. Yoksa Gemma, annesine söylemiş miydi? Harry içi korku ile dolarken masaya adımladı.

Hepsi masadaki yerlerini alınca Harry titrekçe çatalını tuttu. Gözleri sürekli kapı ile annesi üzerinde mekik dokuyordu. Acaba şu an kendini dışarıya atsa annesi onu yakalar mıydı? Harry titrekçe önündeki salamlardan birini ağzına attı ve ekmeğini tabağına bıraktı. Midesinin fazla yemeği kaldırabileceğini sanmıyordu.

Sonunda bir iki dilim salam ve salatayı yemeyi başardığında çatalı bıraktı. Biraz daha yerse kusardı. Hızla ayaklandı ve gözler üzerine toplanırken hemen kapıya yöneldi. "Harry lütfen masaya dön, seninle konuşmak istediklerim var. Hem yemeğine dokunamadın bile." Harry, Gemma 'nın yüzündeki o tuhaf ifadeyi görünce burada kalmaması gerektiğine emin oldu. Artık gitmeliydi.

"Üzgünüm Anne, geldiğimde konuşuruz." Anne tam ağzını açacaktı ki Harry kendini kelimenin tam anlamı ile dışarıya fırlattı. Hızlı adımlar ile sokakta ilerlerken nasıl Kiliseye kısa yoldan gideceğini düşünüyordu. Kilise o kadar uzak olmasa da, yürüyerek on dakika sürüyordu. Ve Harry bu on dakika boyunca Louis 'yi görmek gibi bir riske giremezdi. Daha kısa yoldan gitmek için çırpındı ama kısa yol falan yoktu.

Her zamanki yoldan giderken olabildiğinde hızlı ilerliyordu. Kiliseye girdiğinde Louis 'nin onun peşinden giremeyeceğini biliyordu. Kilise görüş açısına girene kadar hızla yürüdü. Tam Kilise 'nin karşısına gelmiş ve adımlarını yavaşlatmıştı ki eline dolanan kolları ile gözleri kocaman açıldı.

Harry tam bağırmak için ağzını açacaktı ki el onun ağzını kapattı. Bunun Louis olmadığını biliyordu. Kendisini tutan kişi geriye doğru ilerledi ve Harry 'yi duvara iterek sersemletti. Ardından onu geri çekip Kilise 'nin arkasında boş araziye soktu. Buraya sadece öğlenleri küçük Melekler top oynamaya gelirdi. Harry onların şirinlikleri ile kendinden geçerdi. Fakat saat daha yeni on olmuştu ve bu saatte ne çocuklar top oynamak için araziye gelirdi ne de Melekler kutsanmak için Kilise yoluna düşerdi.

Harry bu saatlerde burada bulunmanın, gece karanlığında dar sokak aralarından geçmekten farksız olduğunu biliyordu. Kendisini tutan kişi bedenini duvara yasladı ve ardından Harry 'yi önünde tutarak kendisine yasladı. Şimdi Harry 'nin sırtı onu tutan kişinsin göğsündeydi ve direkt kasıklarına temas ediyordu. Harry midesinin bulandığını hissederken tanıdık sesi duydu.

"Oh, sanırım arkadaşım ile tanıştın." Harry başını çevirince karşıda onları izleyen Louis 'yi gördü. "Dostum onu getirdi için teşekkürler." Harry hemen onun ardından kadifemsi sesi duydu. "Lafı bile olmaz William, hem-" Arkasındaki oğlan kendini Harry 'ye sürttü. "İyi bir parça tutmuşsun. Belki senden sonra bende onu kullanırım?" Harry ağlayacak gibi hissetti. Bu olanların durmasını istiyordu.

Louis 'nin güldüğünü duydu. "Şimdilik bir şey diyemem adamım." Harry 'ye sırıttı ve araksında duran adama el işaretleri yaptı. "Sen gitsen ve bizde yalnız kalsak sanırım iyi olacak?" Oğlan onu onaylayıp Harry 'yi bırakırken son kez Harry 'ye sürtünmeyi unutmadı. O gidince Harry ellerini kendine sardı ve Louis 'ye baktı. "Ne istiyorsun yine benden?" Louis güldü ve üzerine doğru gelip kendisini duvarla arasında sıkıştırdı.

"Annenin evinde yarım bıraktığım işi tamamlamak istiyorum Harreh, seni kendi Günahım yapmak istiyorum."



Wrongdoer || Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin