1.5 (Final Part One)

2K 181 127
                                    



Harry salona topladığı annesi ve ablasına baktı. Onlara söylemek istiyordu. Onlara anlatmak istiyordu. Nasıl kirlendiğini söylemek ve ölmeden önce annesinden ağlayarak yalvararak af dilemek istiyordu. Fakat bunu yapmadı. Çünkü Anne katı kuralları olan biriydi. Harry 'yi asla affetmezdi ve Harry bu gerçekle yaşayabileceğini sanmıyordu. Annesinin onu suçlamaya devam ettiğini bilerek ölemezdi. Bu onu mahvederdi.

Bu nedenle tek yapacağı minik bir konuşmaydı. En azından ölmeden önce onlara son kez onları sevdiğini söylemek istiyordu. "Harry artık konuşacak mısın?" Anne sorunca Harry başını salladı.

"Ugh, ben sadece..." Bir an dudağını ısırdı. "Bakın ben sadece özür dilemek istedim." Gemma kaşlarını çattı. "Ne için özür diliyorsun ucube?" Harry gözlerini devirdi ve konuştu. "Şu zaman kadar sizi kıracak şeyler yaptığımı biliyorum ve-" Durup nefes aldı. Kelimeleri özenle seçerek tekrar konuştu. "Sadece eğer sizi yaralayacak bir şey yaptıysam bunu telafi etmek istedim."

Anne gururla oğluna baktı. "Oh benim saf, güzel Meleğim." Harry ağlamak istedi. O artık saf ve güzel değildi. O artık kirli ve kullanılmıştı. "Beni utandırıyorsun anne." Diye fısıldadı düşük bir ses tonu ile. Gemma ona kıkırdadı. "Birazcık utançtan zarar gelmez Harry." Harry daha da kızardı. Gemma 'nın aklında olanı kast etmediğini biliyordu. Anne ayağa kalktı ve genç oğlana sıkıca sarıldı.

"Benim güzel Meleğim." Ardından oğlunun alnını öptü. "Bizi kırmadın hiç bebeğim." Ardından oğlanın yanaklarını okşadı. "Hem öyle olsaydı bile en küçük önemi olmazdı bizim için." Gemma 'ya bakıp gülümsedi. Gemma dudaklarını büzdü. "Üvey gibi hissettim." Harry güldü ve kollarını açtı. Gemma sırıtarak ikilinin arasına girdi. Bir süre öyle durdular. Ortamı bozansa Gemma 'nın yakınışlarıydı. "Her neyse ucube bu kadar sevgi yeter. Git ve Kilise 'yi temizle sen." Alay ettiğinde Anne ona kızgınca baktı. "Gemma!" Anne 'nin uyarı dolu sesine göz devirdi kız.

Sonunda ortam dağılınca Harry odasına çıktı. Şu zamana kadar yaptıklarını ve olanları düşünmeden edemiyordu. O sadece normal bir Melek olmak istemişti fakat bu şansını arkadaşı Jeremy 'yi öpünce kaybetmişti. Her şey sanki mükemmel bir sıra ile olmuştu. Jeremy 'yi öpüşü, Louis 'nin onu sıkıştırması, Louis ile arasında geçene kendisine göre özel (Ki Louis 'ye göre sadece oyun olan) anlar, Louis 'nin kendisini sevdiğine inanması ve onunla Kilise arkasında birlikte olması. Harry en çok da ondan pişmanlık duyuyordu.

Aslında bu pişmanlık değildi. Onun olduğu için pişman değildi. Tek düşünebildiği, bunun Kilise arkasında olmaması gerektiğiydi. O günün detayları aklında canlanınca nefesinin daralmasına engel olamadı. Louis onu Kilise duvarına yaslamış ve becermişti. Sonrasında ise siktir olup gitmişti.

Oh ve Harry dayak yemişti. Sonra Louis gelip özür dilemiş ve Harry saf hali ile ona inanmıştı. İlk birlikteliklerinden sonra geriye kalan tüm saflığı da ikincisinde yok olmuştu. Yalnız uyandığı sabahta bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Faka hiç bu kadar kötüsünü düşünmemişti. Harry Tanrı 'nın kendisini cezalandırdığına emindi. Başka ne olabilirdi ki? Tanrı kelimenin tam anlamı ile kendisi ile taşak geçiyordu.

Harry yaşadıklarının, ölümlü bir komedyan tarafından yazılmış aptalca bir hikâyeden ibaret olduğunu düşünmeden edemese de ne yazıktır ki her şey tamamen gerçekti. Her şey günün sonunda ölecek olması kadar gerçekti.

Harry ellerine baktı. Siyahlığı kapatmak için eline eldiven takmıştı. Garip görünmesin diye diğer çifti de takıyordu. Harry saate baktı. Saat neredeyse akşamüstü oluyordu. Gerçekten de gitmesi gerekti. Yoksa konsol başvurularına yetişemezdi.

Wrongdoer || Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin