"Mr. Potter?"
"Girebilir miyim?"diye sordu Harry alçak sesle. Hermione gözlerini ondan ayıramıyordu, sanki gerçek değilmiş gibi. Otomatik hareketlerle kapıdan çekilip ona yol verdi.
"Özür dilerim."dedi Harry salona geçerken. "Bu saatte rahatsız ettim."
Hermione sessiz kalarak onun peşinden salona girdi, hala daha şaşkınlığı üzerindeydi. Salonun ortasında yanına vardığında, Mr. Potter dönüp ona baktı dikkatlice. Zümrüt rengi gözleri ondan ayrılmıyordu, yüzünde, gözlerinde, hala üzerinde olan mor elbisede dolaştı.
"Ağladın mı?"diye sordu usulca.
"Hayır."diye yalan söyledi Hermione.
"Ağlamışsın."diye ısrar etti alçak sesle.
"Ağlamadım."dedi Hermione gözlerini kaçırarak.
"Ağlamadın mı?"
Hermione cevap vermeyerek yere baktı. Bu neydi şimdi?
Sessizce dururken, çenesine değen bir dokunuşla ürperdi, Mr. Potter'ın çenesinden tutup başını kaldırışına karşı koyamadı.
"Yalan söylüyorsun..."dedi Harry usul bir sesle. "Hep yalan söylüyorsun, Hermione."
Hermione yutkundu, kendisini gözlerine bakmaya zorluyordu ama buna dayanamazdı ki, çaresizce başını çekip kurtarmayı denedi.
"Ne işiniz var burada?"
"Seni görmek istedim."
"Niye?"diye yapıştırdı Hermione hırçınca. Başını onun elinden kurtardı. "Çıkıp gidin evimden, çabuk!"
Meydan okuyan bakışlarla birbirlerine baktıkları bir sessizlik oldu.
"Gitmiyorum..."dedi Harry sakince, sanki kendi eviymiş gibi kanepeye gidip otururken. Gri ceketini çıkarıp yavaşça yanına bıraktı, yakasını gevşetti. Sonra da o bunları yaparken hala aynı noktada ayakta duran Hermione'ye baktı başını çevirip.
"Lütfen sen de oturur musun? Fazla vaktini almayacağım..."
Hermione boğazı acırken yutkundu, hayır, gözleri dolmamalıydı, onu görmek istemiyordu, sen yanlış anlamışsın temelli nutkunu dinlemek istemiyordu, hayır...
"Hayır."diye cevapladı sertçe. "Evimden defolup gidin, Mr. Potter. Yoksa yemin ederim öyle bir bağırırım ki bütün apartman buraya toplanır..."
"Toplansın."dedi Harry gülümseyerek. Tehdide pek aldırış etmiş görünmüyordu. "Ben de sana herkesin önünde ilan-ı aşk ederim ve tezahüratlar eşliğinde cevap vermek zorunda kalırsın."
Hermione ona dik dik baktı, ama içindeki çılgını gayet iyi bilirdi, yapar mı yapardı... İç çekip çaresizce kabul etti.
"Tamam. Dinliyorum."
"Otur yanıma..."dedi Harry tekrar. Hermione tereddüt etti, ama sonra yavaşça gidip oturdu -mümkün oldukça ondan uzağa.
"Bir şey söylemek zorunda değilsiniz..."dedi ellerine bakarak. Yanındaki adamın başının ona döndüğünü görmese de hissetti.
"Gerçekten bana bir şans verecek miydin?"diye sordu Harry neredeyse fısıltıyla. Hermione bu kez kendini tutamayarak güldü.
"Aptal romantikliğimi onaylatmaya mı geldiniz?"dedi acı bir sesle. Çok güzel. Aptallığının cezası daha bitmemişti demek ki, iyice aşağılanacaktı.
"Hermione, bana bak..."
Mr. Potter'ın yumuşak sesine aldırış etmedi. İçi köpürüyor gibi hissediyordu ama onun karşısında dik duracak kadar bile gücü kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron
FanfictionGenç, hırslı ve kariyerine odaklı bir asistan... Umursamaz zengin bir patron... Aniden gelen önemli misafirler… İş dünyasının acımasız çarkları arasında, Hermione Jean Granger, prensiplerine sadık kalmayı başarabilecek mi? Not: 2012'de yazılıp bitmi...