Medya: Kumsal
Şarkı: Evanescence- My impportal
Hatırlatma:
"Kuzey'i aramayın anlattırmaz o bana."
"Seni söylemeyeceğiz amcasını söyleyecez."
"Amcası?"
Devam:
"Off Kumsal iki dakika sabret eve gidelim söz herşeyi anlatacam."
Gökhan'a 'sen dur yalnız kalınca ayrı kesecem hesabını' bakışı atıyordum. Yıllardır Boncuk'la tanışıyorlardı ama benim haberim yoktu. Şuan kendimi fazlalık gibi hissetmiştim. Belkide azıcık kıskandım. Aman herneyse işte!
"Hızlı sür it hızlı sür!" dedim kafasına vurarak.
"Vur sen daha az sonra ilk gördüğüm ağaca çarpacam."
"Hayır olmaz o zaman neler olduğunu öğrenemem!"
Gökhan ve Dalga bana 'gerçekten mi gerizekalı' bakışı atıyorlardı. Umursamadan yaslanıp kollarımı bağladım. Burda herşeye fransız kalan bendim tribi atan onlar. Oh ne âla memleket! Gökhan'ın evine gelince ilk arabadan inen bendim. Sabırsız bir insandım, beklemekten nefret ederdim ve şuan hem bekliyor hem de sabretmeye çalışıyordum.
Gökhanlar'ın evi müstakildi. Küçük bir bahçeleri vardı. Bahçe kapısından iki yüz metre ötede ise evin kapısı vardı. Gökhan'ın anneannesi ve dedesiyle kalıyordu. Cemile teyze ve Rüstem amcayı çok severdim. Onlarda beni kendi torunlarından ayırmazlardı. Emin olun bu evde iki gün kaldım ve ailemden on dokuz yılda görmediğim ilgiyi bu evde iki günde görmüştüm.
Kapının önünde dikilmiş Gökhan ve Boncuğu bekliyordum. Gökhan inadıma yavaş yavaş yürüyünce orta parmağımı gösterdim. Gülerek kolunu Dalga'nın omuzuna attı. Onun bu hallerini çok seviyordum. Hep gülümseyebiliyordu, hep pozitifti. Benim neşemdi Gökhan.
Yanıma gelip cebinden anahtarını çıkardı. Ah tanrım kapıyı açması bir ömür gibi mi sürdü yoksa ben gerçektende sabırsızın tekimiyim. İlki işime gelsede cevap ikinciydi sanırım.
Uzun bir koridorları vardı. Koridor bitiminde ise üst kata çıkabilmek için merdiven. Alt katta bir oda vardı. Amerikan mutfağı olduğu için oturma odası ve mutfak ilk kattaydı.
Ezbere bildiğim eve girerek salondaki tekli lila koltuğa oturdum. Dalga ve Kuzey'de gelip önümdeki çift kişilik koltuğa oturdular. Kollarımı omuz hizzasında birleşirip sertçe Gökhan'a bakmaya başladım."Bakma öyle önce Kuzey'i aramalıyım."
"Kalk siktir git kimi arıyorsan ara cidden artık sabredemiyorum."
Gökhan, göz devirip Boncukla beraber üst kata çıktılar. Bende kapalı televizyonu izlemeye başladım. Şu lanet dünyada iki tane kardeşim dediğim insan vardı onlarında benden sakladığı konuların olması canımı sıkmıştı. Yeterince güvenilir mi değildim yoksa boş boğazın teki miydim? Ulan anlatacak arkadaşım mı var boş boğaz olsam ne yazar!
Koltukta oturup dudağımı kemiriyordum. İşte kendi kendini yemek bu olsa gerek. Ne konuşuyorlardı bu kadar anasını satıyım. Telefonumun titremesiyle ne zamandır elimde tuttuğumu bile bilmediğim telefonun tuş kilidini açtım. Twitterdan bir mesaj sıçtın Kumsal!
O: "Gece gece ne arıyorsun o piçin yanında!?"
Gökhan'ı nasıl öldürmem gerektiği hakkında birkaç seneryo belirdi zihnimde ama ondan önce Kuzey'e ne diyeceğimi bulmalıydım. Bir saniye ya burda mağdur bendim. Evet evet madem yıllardır benden gizlediği boktan şeyler vardı gecenin ikisinde neden dışarıda olduğumu anlatmak zorunda değilim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionKaranlığın ruhumu ele geçirmesi çok kısa sürede gerçekleşmişti. Her gün karanlığımda boğuluyor ama ölmüyor, ölemiyordum. Etrafımdaki katiller çoğalıyordu ve ben yavaştan deliriyordum. Ruhumu ve bedenimi ele geçiren kara bulutları gökyüzüyle püskürtt...