Sabah gözlerimi açtığımda önce nerede olduğumuzu çıkaramadım. Dün olanlar zihnime akın edince Semih için Konya'ya gittiğimizi hatırladım. Boncuk'a baktığımda dün bıraktığım gibi araba sürüyordu. Hiç uyumamıştı sanırım.
"Günaydın Avatar." dedi gözlerini yoldan ayırıp bana baktı. Mavilerinin çevresi kıpkırmızıydı. Sesi de boğuk çıkıyordu. Ağlamış gibiydi ama ağlamadığına emindim. Uykusuzluktan olduğunu düşünerek aklıma gelen ilk fikri def ettim.
"Hiç uyumadın mı? Gözlerin kıpkırmızı."
"Bir saat uyudum. Tabii arabayı durdurduğumda horul horul uyuyordun."
"Ben horlamam bi'kere."
"Tabi canım. Kaç kere araba motoru su kaynattı sanıp aşağıya indiğimi hatırlamıyorum." sahte bir kahkaha attı. Aslında gerçekçi olmasını istemişti ama Boncuk gerçekten gülseydi alnı ve gözünün çevresi kırışırdı. Gülümsemesinin hayranı olduğum için incelemem normaldi elbette.
"Elime düşersin sen Boncuk."
"Baban Boncuk baban! Deme oğlum sevmiyorum diyorum."
"Sevmediğin için diyorum zaten."
"Gıcıksın yani?"
Kafamı evet anlamında bir kere salladım. Arabayı durdurdu. Tanrım sonunda gelmiştik. Yürümeyi unuttum desem yeridir sanırım. Arabadan iner inmez Kuzey'le karşılaşmayı ummuştum ancak etrafta ne Kuzey vardı ne de Gökhan. Umutsuzca arabaya yaslanıp oldukça dertli bir of çektim.
"Arıyorum senin arızayı, muhtemelen fark attık akşam."
"Normal insanlar geceleri uyur belki o yüzden fark attık ha ne dersin?" dedim iğneleyici üslubumla.
"Normal olduğumu söylediğimi hatırlamıyorum."
Elbette normal değildi, olamazdı. Şu şekile şemale bir bakın nasıl normal olabilir. Fiziksel olarakta, kişilik olarakta normal değildi. Piskolojiye girmiyorum bile.
"Seninki otele geçin diyor, ne yapalım?" Ben Boncuk'u süzerken onlar konuşmuşlardı sanırım.
"Dur bir düşünüyüm...otele geçin dediğine göre biz alış-verişe çıkalım."
"Zekâna hayranım bayan mükemmel. Avatar'cığım, canım arkadaşım gezmek görmek istediğin bir yer varsa gidelim diye dedim. Yoksa banane otele gider uyurum. Dün uyuyamadım zaten horlamandan."
"Ben horlamam Boncuk, kanser etme beni!"
"Avatar değil misin kızım? Öküz gibi, camış gibi horluyordun." Konuşarak arabanın sürücü kısmına geçti. Bende ona uyarak az önce indiğim koltuğuma geri döndüm.
"İtsin işte, anca havla sen!"
"Sende anca horla."
"Boncuuuuuk! Vites koluna oturtacam şimdi seni." Gürültülü bir kahkaha attı. İşte bu gerçek bir gülümsemeydi çünkü yine hayranlıkla onu izledim.
"Susuyorum pekala. Bu arada tehdit çok orjinal, sevdim."
Göz devirip pencereye döndüm. Yok yok bu çocukla muhabbet olmuyordu en iyisi susmaktı.
***
Otele geldiğimizde Boncuk iki oda ayırttı. Biri Gökhan ve kendisine, diğeri Kuzey ve bana. Şuan ise Kuzey,
koltukta oturmuş kolları bağlı bir şekilde bana bakıyordu. Oldukça sinir bozucuydu ama ses çıkarmıyordum. Ne var yani Dalga ile geldiysem. Sanki öpüştük, hem hiçte sesi çıkmadı Mersin'deyken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionKaranlığın ruhumu ele geçirmesi çok kısa sürede gerçekleşmişti. Her gün karanlığımda boğuluyor ama ölmüyor, ölemiyordum. Etrafımdaki katiller çoğalıyordu ve ben yavaştan deliriyordum. Ruhumu ve bedenimi ele geçiren kara bulutları gökyüzüyle püskürtt...