Harry asasız bir şekilde Snape'in karşısında duruyordu. Savaşın bitmiş olması gerekiyordu. Voldemort ölmüştü. Snape soğukkanlı bir şekilde asasını Harry'ye doğrulttu ve kapkara gözleriyle ona bakarak "Avada kedavra!" diye bağırdı. Asasının ucundan çıkan yeşil ışık huzmesi Harry'ye çarpmadan önce araya giren Hermione'yi göğsünden vurdu.
Hermione'nin cansız bedeni bir anda yere, Harry'nin ayağının ucuna, Voldemort'un ölüsünün yanına düşüverdi. Harry acı çığlıklar atarken Snape dudağını bükerek güldü.
Ölüm Yiyen'ler diğerleriyle savaşırlarken, Harry'nin önünden geçen başka bir yeşil ışık huzmesi Minerva McGonagall'a isabet etti. Savaş bir anda tersine dönmüştü. Voldemort ölmüştü ama savaş devam ediyordu.
Snape, yerde arkadaşına sarılmış ve boş gözlerle etrafında sevdiklerinin birer birer ölüşünü izleyen çocuğa, kalbi gibi soğuk sesiyle seslendi: "Potter!"
Harry adını söyleyen sesin geldiği yöne doğru yavaşça başını kaldırdı. İçindeki öfke onu kamçılıyordu fakat şimdi zamanı değildi. Beklemek zorundaydı.
Snape hiç değişmeyen o soğuk, alaycı ve nefret dolu ses tonuyla konuşmaya başladı: "Ne kadar da aptalsın Potter! Tıpkı baban ve Dumbledore gibi. Şaşırmışa benziyorsun Potter? Neden? Yıllarca benim kötü olduğumu düşünmedin mi? Bir anı fikrini mi değiştirdi? Ah eminim merak ediyorsundur nasıl olduğunu, değil mi? Voldemort'tan daha güçlü olduğumu biliyordum. Ne de olsa onu yıllarca kandırabildim değil mi? Benim onun yanında olduğumu sanmasını sağladım... Böyle bir gücüm varken, kullanmamak aptallık olurdu!" Snape her zamanki alaycı tavrıyla Harry'le konuşurken yavaşça onun etrafında da dönüyordu. Harry ise karşısındaki duvara bakarak sadece onu dinliyordu.
"Aptal adam beni öldürttüğünü sandı! Sen de geldiğinde karşında ölmek üzere olanın ben olduğumu sandın değil mi Potter? İkiniz de ne kadar eziksiniz!" Snape birkaç saniye duraksadı. Yağlı siyah saçları yüzüne yapışmıştı. Ardından kahkaha attı. "Yine zihnini kapatamıyorsun Potter! Evet o düşünseli gerçekti. Onları Draco'nun zihnine ben yerleştirdim. Ah evet, güvende olduğunu sandığın Draco, şu anda Bağıran Baraka'da cansız bir şekilde ebediyen uyuyor, Potter!"
Arkadan bir yerden gelen Ron'un haykırış sesi, Ginny'nin Snape'e Crucio yaparken ki sesini bastırmıştı. Snape, Crucio'nun acısıyla birkaç saniye kendinden geçmişken Harry, yerde cansız bir şekilde yatan Hermione'nin asasını aldı ve "Ben sandığın kadar ezik değilim Snape! Senin kadar değilim!" dedi ve ardından asayı Snape'e doğrultarak "Avada Kedavra!" diye bağırdı.
Harry gözlerini açtığında geniş yatağında yatıyordu. Yastığı ve çarşafı terden sırılsıklam olmuştu. Bu kabuslar gün geçtikçe artmaya başlamıştı. Bir bardak su almak için yatağından kalktı ve odadan çıktı. Merdivenlerden aşağı, mutfağa inerken "Dostlarım..." dedi sessizce.
Buzdolabından çıkardığı sürahiden bardağa suyu doldururken Ron'un haykırışları bir anda kulağında çınladı "Harry! Yardım et!" Harry elindeki sürahiyi yere düşürdü. İstemeyerek de olsa asasını eline aldı ve yerdeki cam parçalarına doğrultarak "Reparo!" dedi.
Parçalar hızla birbiriyle buluştu ve yeniden bir araya gelmiş sürahi, yerde öylece duruyordu. Harry birkaç saniye boyunca onu almakla almamak arasında gidip geldi. Fakat hala kabusun etkisinden kurtulamadığını düşündü. Zaten o sesin gerçek olduğu gibi bir yanılgıya düşmesinin anlamı da yoktu.
Suyunu içtikten sonra mutfaktan çıktı ve merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladı. Yukarı çıkarken sağında asılı olan resimlere bakıyordu. Sirius, Ron, Hermione, Dumbledore ve diğerleri... Son basamağın yanındaki resmi gördüğünde tekrar gözleri dolarak geçmişi hatırladı. Tekrar arkadaşlarını hatırladı. Odasına gitti ve yatağına girerek gözlerini geceye kapattı.
Sabah kalktığında yıllar öncesinden üyeliğini iptal ettirmiş olmasına rağmen, hala inat ve ısrarla gelen Gelecek Postası'nı kapının önünde buldu. Bu durum ona her seferinde Büyük Salon'da baykuşların getirdiği postaları hatırlatıyordu. "Hedwig..." diye iç geçirdi. Onu kardeşi gibi seviyordu ama o da diğerleri gibi yoktu. Hermione gibi, Ron gibi... Bir anda Hogwarts'daki ikinci seneleri aklına geldi. Molly Weasley'nin, Ron'a yolladığı Çığırtkan'ı hatırlayarak acıyla gülümsedi. Şimdi hiçbiri yoktu ve bunu kaldıramıyordu. Gelecek Postasını hızla eline aldı ama artık manşetlere bile bakmıyordu. Komşular görmesin diye derhal içeriye alıyor ve çöpe atıyordu. Çöp kutusunun yanına gitti ve gelişigüzel bir şekilde Gelecek Postası'nı attı. Kutunun kapağını tam kapayacakken sayfadaki yazı dikkatini çekti "Hogwarts'ın kapanmasının beşinci yılı"
Harry, Gelecek Postası'nı çöp kutusuna attığı hızla geri aldı ve sayfayı tamamen açarak yazıyı okumaya başladı.
Hogwarts'ın Kapanmasının Beşinci Yılı
Tam beş yıl önce bu gün kapatılması kararı alınan Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu, bugün tamamen bir yıkıntı halinde. İçinde binlerce öğrenci yetiştirmiş olan bu kalenin bu gün bu durumda olması çok üzücü. Ve yine beş yıl önce Harry Potter'ın, Karanlık Lord ile yapılan savaştan sonra büyücü dünyasından ayrılması da ayrı bir üzüntü kaynağı.
Yazı kısaydı ama ardından gelen fotoğraflar bu kısalığı gideriyordu. Hogwarts'ın yıllar önceki hali ve şimdiki hali. Fotoğrafların altında Colin Creevey yazıyordu. En alttaki fotoğrafta Harry, Hermione ve Ron, Hogwarts'ın önünde kol kolalardı ve gülümsüyorlardı. Harry acıyla gülümsedi ve "Beş yıl..." diye düşündü "Koskoca beş yıl ve sonu, bir hiç!" Yazının sonuna baktığında Cho Chang'in imzasını gördü. Harry son resme tekrar bakmaya başladı. Bir anda gözleri bulanıklaştı ve oda dönmeye başladı. Harry ne olduğunu anlayamadan burnundan kan geldi ve bir anda oda karardı.
Harry gözlerini tekrar açtı ve bir flaş patlamasıyla kamaşan gözlerini yeniden yumdu. Karşıdan gelen çocuk sesini tanıyordu ama çıkaramıyordu. "Harry müthiş çıktınız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Yeni Kader
FanfictionSnape'in ihaneti yüzünden sonuçları değişen savaşın ardından, geçmek bilmeyen beş yıl. Kendini her şeyden soyutlamış, tüm Dünya'yı dışlamış bir insan dostları için neler yapabilir? Onlar için ne kadar ileri gidebilir? "Dostlarınız için neyi göze alı...