On Beşinci Bölüm

344 9 1
                                    

Ron ve Hermione süpürge dolabından çıkmışlardı. Hızla Kovuk'a doğru ilerlediler. Ron'un eli, Hermione'nin belindeydi. İkisi de birbirine sarılmış ilerliyorlardı. Her an, bir yerlerden Draco çıkabilirmiş gibi tetikteydiler. Kovuk'un kapısına geldiklerinde Ron bir büyü mırıldandı ve kapı ardına kadar açıldı. İçeriye girdiklerinde evdeki ışıklar tek tek yanmaya başladı. Ron hemen arkalarından kapıyı kapattı ve anahtarla kilitledi.

Hermione kendini hemen kapının yanındaki koltuğa bıraktı. Aslında orada kalıp Draco'yla savaşabilirdi. Ama kaçmayı seçmişti. Neden kendisini bu kadar güçsüz hissediyordu ki?

Ron, Hermione'ye birkaç saniye baktıktan sonra ona su getirmek için mutfağa doğru ilerledi. Draco'dan neden kaçmıştı ki? Orada onunla savaşabilecek güce sahipti. Hermione'yi koruyabilirdi. Bir bardak su aldı ve Hermione'ye getirdi.

"Sağ ol," dedi Hermione çatallaşmış sesiyle. Elleri hâlâ titriyordu. Sudan birkaç yudum aldıktan sonra bardağı yanındaki komodinin üzerine bıraktı. "Sence Dumbledore ne yapmıştır?"

Ron onun elini tuttu "Şşş, bırak Dumbledore'u düşünmeyi. O başının çaresine bakmıştır," ona sarılırken Dumbledore'un başının çaresine bakmış olmasını umut etti. Ron karanlıkta gördüğü şey üzerine hareketsiz kaldı.

Hermione, Ron'un suratına baktı. Beti benzi atmıştı. "Ron neyin var?" diye sordu "Ne oldu?"

Ron bir an sonra Hermione'nin konuşmasıyla kendine geldi "Hiç," diye geçiştirdi "karanlıkta bir şey gördüm sandım." Hermione'ye yalan söylemek istemezdi ama Harry'yi gördüğünü söylerse eğer, vereceği tepkiyi tahmin ettiği için bundan vazgeçmişti.

Flashforward

"Dobby, senden rica etsem Ron'a bakar mısın? Dikkatli ol ama o seni görmesin," Hermione tedirgindi. Ron sabahtan beri eve gelmemişti. Ginny'ye bakacağını söyleyip çıkmıştı ama saatlerdir ortada yoktu.

Dobby ağzını açabildiğince açarak gülümsedi "Elbette, Hermione. Dobby özgür bir ev cini ve senin için bunu yapacak." dedi ve bir şaklama sesiyle ortadan kayboldu.

Dobby, Ron'un bulunduğu yere geldiğinde hemen gizlendi. Görünmemesi gerekiyordu. Aslında gizlendiği yerden kendisi de Ron'u göremiyordu ama sesini duyabiliyordu. "...sen ne dediğinin farkında mısın? Deliriyor olmalıyım! Seninle konuşuyor olabilmem... bu bir saçmalık! Sen yoksun gerçekte!"

Dobby'nin tanıdığı bir başka ses konuşuyordu. Bu sesi yıllardır duymamıştı ama bir yerlerden biliyordu. Sadece kim olduğunu hatırlamalıydı. "Ben olabildiğince gerçeğim. Bunu kanıtlamamı ister misin?"

Ron bir deli edasıyla konuştu "Ah elbette kanıtlamanı isterim, yoksa aklı-"

Ron daha sözünü tamamlayamadan güçlü bir şaplama sesi duyuldu ardından Dobby'nin tanıdığı ses tekrar konuştu "Evet, şimdi bana inanıyor musun?"

Ron yutkunduktan sonra cevapladı "Sen yaşıyor musun? Yoksa bunlar benim hayal gücüm mü, Harry?"

Dobby, Harry'nin adını duyduğunda bir an duyduklarına inanamamıştı. O yaşıyordu, Harry Potter yaşıyordu. Yıllardır bu kadar sevinmemişti. Beş yıl öncesinde onun düşüşünü gördüğü anı yıllardır gözünün önünden çıkaramıyordu. Voldemort'un lanetiyle bütünleşen vücudu, son andaki surat ifadesi, her şeyi daha dün gibi hatırlıyordu. Onun ismini duymak Dobby'yi hem sevindirmiş hem de geçmiş günleri hatırlattığı için üzmüştü. Hemen kendini topladı ve çığlık atarak saklandığı yerden çıktı "Harry Potter yaşıyor,"

Minerva, Albus'a sarılmış sessizce ağlıyordu. O gitmişti. Onunla geçirdiği her an gözlerinin önüne geliyordu. İyisiyle kötüsüyle yılları birlikte geçirmişlerdi. O böyle bir ölümü kabul etmiyordu. Arkasından uzanan bir çift el onu geri çekerken Albus'a daha sıkı sarıldı. "Bunu biliyordu," dedi sessizce "Biliyordu ve hiçbir şey yapmadı,"

Harry Potter ve Yeni KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin