İkinci Bölüm

1.1K 49 19
                                    

Harry gözlerini açmıştı ama daha hiçbir şeyi tam olarak göremiyordu. Yanındaki genç erkeğin böbürlenen sesinin dışında başka bir ses "Ron böbürlenmeyi kes! Sen de abartma Colin, alt tarafı bir resim işte..." dedi.

Harry kulaklarına inanamıyordu. Doğru mu duymuştu? Birisi Ron mu demişti? Ellerini yumruk yaparak gözlerine götürdü ve ovuşturdu. Soluna doğru dönüp baktığında sevinçten ölmek üzere olduğunu hissetti. "Ron!" diyerek arkadaşının boynuna atıldı. Ona delicesine sarılmıştı. Sağından gelen kız sesi "Harry neyin var senin? Ron'u boğacaksın!" dedi.

Harry, Ron'a uzun uzun sarıldıktan sonra ondan ayrıldı ve dağınık saçlı kıza dönerek "Herm!" dedi ve ona da sıkıca sarıldı.

Hermione zar zor konuşabiliyordu "Onu boğmaktan vazgeçtin, şimdi beni mi boğacaksın Harry?" diye sordu.

Ron, Harry'nin omzunu tutarak "İyi olduğundan eminsin, değil mi?" diye sordu.

Harry, Hermione'ye de sarılmayı bıraktıktan sonra onlara doyasıya baktı. "Gördüğüm rüyaların en güzeli..." dedi. Hatta bunun bir rüyadan bile daha güzel olduğunu düşünüyordu.

Beş yıl geçmişti. Onları bu kadar canlı görmeksizin, beş yıl. Ve şimdi, onlara dokunduğunu bile hissedebiliyordu.

Ron suratını buruşturarak Harry'ye baktı "Ne rüyası? Harry beni korkutmaya başladın!" dedi. Şaşırmıştı ve biraz da endişeliydi. Arkadaşına ne olduğunu merak ediyordu, hem de fazlasıyla.

Hermione, Ron'u destekleyerek "Evet Harry, herhalde Snape'le fazla konuşmak sana yaramıyor." dedi ve Colin'e dönerek "Colin, bizi birazcık yalnız bırakabilir misin?" diye sordu.

Colin boş boş Harry'ye baktı "Pekala, görüşürüz!" dedi ve yanlarından ayrıldı.

Hermione, Harry'nin koluna girerek sessizce "Dumbledore'la dersler kötü mü gidiyor Harry?" diye sordu.

Harry gözlerini kapattı ve "Bunlar gerçek olabilir mi? Bu yaşadıklarım? Ron, Herm, burası? Nasıl? Ah tabi ki de bir rüya... Her geceki gibi." diye düşündü ama yine de bundan emin olmak istiyordu. Bir anda Hermione'nin kolundan çıktı ve asasını ona doğru çekerek "Expelliarmus!" diye bağırdı. Hermione asasıyla kendini korurken Ron, Harry'ye yumruk attı. Ve Harry, elbette ki bu yumruğu hak etmişti.

Ron asasını doğrultmuş ona bakıyordu ve gözlerine sonsuz bir öfke vardı ve sinirden elleri titriyordu. "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" diye sordu ağzından tükürükler saçarak.

Hermione ikisinin düello etmesini engellemek için aralarına atladı "Harry iyi misin?" Şu anda kendinden çok, Harry ve Ron'un arasının bozulmamasını düşünüyordu.

Harry birkaç saniye ayılmayı bekledi ama olmuyordu. Yaşadıklarının birer rüya olduğuna o kadar çok inanmıştı ki. Bir anda her şey yerle bir olmuştu ve kendinden utanıyordu"Bunlar gerçek!" dedi ve Hermione'ye dönerek "Üzgünüm..." dedi. "Bunların bir rüya olup olmadıklarını anlamak zorundaydım."

Ama bunu hala anlayamıyordu. Kabus dolu beş yıl geçirmişti onlarsız. Snape'in ihanet, ve herkesin ölüşü. Her birinin cansız bedenlerini taşımıştı mezarlara. Dostlarını gömmüştü birer birer. Ve şimdi, neyin gerçek, neyin rüya olduğunu gerçekten de bilmiyordu.

Ron'un asası hala Harry'ye dönüktü ve gözlerindeki öfke sönmemişti. Sesi olabildiğince soğuktu ve bakışlarının Snape'den farkı yoktu "Ya olanları anlat ya da bir süre bizden uzak dur! Mesela ömür boyu!" dedi.

Harry suratını buruşturdu. Bunun onlara saçma geleceğini biliyordu. "Öncelikle asanı indir Ron. O şey bana bakarken hiçte rahat sayılmam" dedi. Aslında bu bir yalandı. Ron çok becerikli bir büyücü değildi ve Harry onun büyüsünü çok rahat savuşturabilirdi. Ama bu olacak şey, onların arkadaşlarını bitirebilirdi ve Harry, beş yıl sonra buna katlanamazdı.

Ron isteksizce Hermione'ye baktı ve Hermione ona indirmesini işaret edince yavaşça asasını indirdi. Harry ortamın havasını değiştirmek için gülümsedi "Bunlar bana saçma gelirken bakalım onlara nasıl gelecek?" diye düşündü ve söze girdi "Şimdi duyduklarınıza inanamayacaksınız ama evimde oturuyordum ve-"

"Sen nerede dedin? Evim mi?" Ron bir anda boğulurcasına öksürmeye başladı. Harry'nin saçmaladığını daha önce de görmüştü ama bu sefer çok ileri gitmişti.

Hermione onun sırtına vururken "Harry ne evinden bahsediyorsun? Biz buradaydık ve Colin yine her zamanki gibi senin fotoğrafını çekmek istedi." dedi.

Harry bıkkınlığını ifade eden bir ses çıkarttıktan sonra "Beni dinleyip yorum yapmayı keserseniz sevinirim!" dedi. Ron öksürmeyi bıraktı ve ikisi Harry'ye döndüler. Harry ikisine de birkaç saniye boş boş baktıktan sonra "Dediğim gibi evimde oturuyordum ve önümde Gelecek Postası vardı. Orada bir haberde üçümüzün resmini gördüm ve ardından tekrar gözlerimi açtığımda o resmin çekiliş anına yani şimdiye döndüm." dedi.

Ron birkaç adım geri atarken Hermione'nin kolundan tutarak onu da kendine doğru çekmeye başladı. "Sen ne saçmalıyorsun? Yani sen kendi evinde oturmuş Gelecek mi okuyordun? Yani savaş bitmişti öyle mi?"

Harry ikisine bakarken onların savaşta öldüklerini hatırladı. Yüreğinde tekrar o sızıyı hissetti. Yıllarca yüreğinin sızlaması yerine yara izinin sızlamasını yeğlemişti ve şimdi bunda ne kadar haklı olduğunu görüyordu. Onlara o kadar çok değer veriyordu ki. "Aynen öyle Ron, savaş bitmişti ve biz kazanmıştık." dedi.

Hermione gülümseyerek "Ben nasıl olmuştum Harry? Büyüyünce yani?" diye sordu. Heyecanlı olduğu her halinden anlaşılıyordu.

Ron onu itekleyerek Harry'nin tam yanına geldi. Yalvarırcasına bakarak "Onu boş ver Harry, ben nasıldım?" diye sordu.

"Yavaş gelin," dedi Harry, şaşkınlıkla. "Bu anlattıklarıma benim bile inanmam o kadar zor ki-"

"Harry, anlamıyor musun, bu, bir şekilde geleceği görmüş olmalısın." dedi Ron, heyecanlı bir şekilde. "Yani o anda, Colin bizim resmimizi çekecekken, flaş patladığında- anlıyor musun?"

Hermione tam ağzını açmıştı ki Harry sağ taraflarından sinsice ilerleyip Hogwarts'a doğru giden sarışın çocuğa bir anda dikkat kesildi. O anda içinde kabaran öfkeyi engelleyemedi ve ona doğru koşarak yakasına yapıştı "Malfoy!"

Draco Malfoy, Harry'nin yüzüne tiksinircesine bakarken "Nereden çıktın Potter? Yakamı tutmayı hemen bırak!" dedi.

Hermione ve Ron bir anda Harry'nin yanına geldiler. Harry, Draco'nun yakasını bırakmak yerine onları daha da sıkı kavradı ve onu sarsarak "Seni pis ucube! O dolabı niye tamir ettin he? Neden yaptın bunu? Neden Ölüm Yiyen'leri Hogwarts'a soktun?"

Hiç kimse Harry'nin neden bahsettiğini anlamamıştı. Draco bile afallamıştı. Sinirle parıldayan gözleri şimdi şaşkınlıkla dolmuştu. Yüzündeki ifade bir anda değişmiş, o gururlu ifadenin yerini korkak bir köpeğin korku dolu ifadesi almıştı. Ama Draco'nun yine de ödün vermeye niyeti yoktu. Karşısındaki kişi Potter'ken hele, asla. "Ben daha sokmadım ki onları!" diye düşündü. "Bunları nereden çıkardın Potter? Bulanık arkadaşın mı söyledi yoksa bunları sana?" diye sorarken bir yandan da Harry'nin elinden kurtulmaya çalışıyordu.

Harry daha çok sinirlendi ve Draco'yu yere fırlattı. Hermione'nin onu durdurmaya çalışmasına aldırmaksızın asasını çekti ve Draco'ya doğrulttu. İçinde ona karşı duyduğu öfkenin haddi hesabı yoktu. Acıyan gözlerle Draco'ya baktı "Senin gibiler için değmez!" dedi ve Hermione'yle Ron'a dönerek "Draco, İhtiyaç Odasında dolabı tamir ediyor. Ve planı da Ölüm Yiyen'leri okula sokmak!" dedi.

Hermione ve Ron, Draco'ya asalarını doğrulturken Harry'nin başı tekrar dönmeye başladı ve ellerini başında birleştirdi. Etraftaki her şey dönüyordu. Hermione'nin belli belirsiz sesi "Harry iyi misin?" diye soruyordu. Harry'nin burnu yine kanamaya başladı ve etraf tekrar karardı.


Harry Potter ve Yeni KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin