Harry gözlerini açmakta zorlanıyordu. Bu geçişlerde artık daha da ustalaşmıştı. Buna sevinmeli miydi yoksa üzülmeli miydi bilmiyordu, artık sadece bitmesini istiyordu. Hafifçe kıpırdandığında üzerinde birinin kolunu hissetti. Harry gözlerini ovuştururken biri suratını, suratına bastırarak onu öptü. Harry de ona karşılık veriyordu. Onu öpen kişinin kim olduğunu bilmiyordu ama yatağında olduğuna göre ve onu öptüğüne göre, karşılık vermesi en doğru olanı olmalıydı.
Tabii gözlerini açtığında gördüğü kişi Snape olmasaydı. Harry irkilerek onu kendinden uzaklaştırdı.
İrkilerek yataktan kalkarken yanına önce yorganı almayı düşündü ama bunun gereksiz olduğunu biliyordu. Snape'e olağanca öfkeyle bakıyordu. Eğer yanında asası olsaydı onu bu yaptığı için lanetleyebilirdi bile. "Ne yapıyorsun Snape?"
Snape şaşkınlıkla Harry'ye bakıyordu. Bu da neydi? Sabah şakası falan mı? Yıllardır böyle uyanmamışlardı? Harry neden ondan kaçmıştı, yoksa dün gece ona fazlamı gelmişti? Harry'ye gülümseyerek baktı. "Ne mi yapıyorum, Harry?"
Harry sadece sinirle nefes verebildi. Onu suçlayamazdı sonuçta. Bunların tek suçlusu kendisiydi. Sinirini yatıştırmak zorundaydı. Snape'in karşısında çırılçıplak duruyordu ve bu hiç de hoşuna gitmiyordu. Ayrıca onun da çıplak olduğunu biliyordu. Yataktayken tenini hissetmişti. Koşar adımlarla ardından banyonun bulunduğunu düşündüğü bir kapıya doğru yöneldi.
Snape, Harry'ye ne olduğunu merak ediyordu ama bu konunun üstünde de durmak istemiyordu. Onun neye ihtiyacı olduğunu biliyordu. Yataktan kalkarak onun yanına gitti ve boynunu öptü.
Harry, Snape'in boynunu öpmesiyle birlikte bir anda ona döndü ama yapmak istediği bu değildi. Snape'e döndüğü anda göz göze geldiler. Harry anında bir adım geri kaçarken, Snape onu kolundan yakaladı ve kendine doğru çekti.
Harry öfkeyle Snape'e "Dokunma bana, Snape!" dedi.
Snape'in suratı bir anda yıllar öncesinde olduğu gibi soğuk bir hal alırken Harry'ye neler olduğunu da merak etmiyor değildi. Şimdi soru sorma sırası Snape'teydi. "Neler oluyor, Harry?" diye sordu.
Harry, onun söylediğine inanamamıştı. Kendini ayıltmak için kafasını hızla iki yana salladı, ardından salladığı kafasını durdurarak ellerinin arasına aldı ve yere çömeldi. Buna katlanması imkansızdı. Snape'leydi. Şimdi de karşısında tüm çıplaklığıyla durmuş, neler oluyor diye soruyordu ama bunları onun yüzüne vuramazdı, sonuçta hepsinin nedeni yine kendisiydi. "Hiç bir şey hatırlamıyorum. Olan bu."
Snape bir an duraksadı. Bu neler saçmalıyordu? Hatırlamıyor muydu? Tüm o yaşadıkları şeyleri nasıl unutabilmişti? "Pekala, Harry. Sana ne olduğunu bilmiyorum ama iyi olduğuna eminsin, değil mi?"
Harry hiçbir cevap vermeksizin sustu. Bu geleceği kendisi yaratmıştı. Şimdi biraz da olsa yaşadıkları hakkında düşünmeye ihtiyacı vardı ama karşısında çıplak bir Snape dururken bunu yapması imkansızdı. Kafasını kaldırıp onun kuzgunu siyah gözlerine bakarak "Ben çok iyiyim Severus, biraz yalnız kalsam iyi olur." dedi ve başını yine önüne eğdi.
Snape ona ne olduğunu bilmek istiyordu ama onun canını daha fazla da sıkmak istemiyordu. Elbet anlatacağını biliyordu. Hiçbir söz söylemeksizin arkasını döndü ve eşofmanını giyerek odadan çıktı ve aşağı kata inerken Harry'ye ne olmuş olabileceğini düşündü.
Harry geçmişte neyi değiştirdiğini anlamıştı, Snape hakkındaki düşüncelerini ve Snape'in kendisi hakkındaki düşüncelerini. Kahretsin ki bu onların sevgili olmasını sağlamıştı. Bir şekilde Sirius'un ölmesini engellemiş olmalıydı ve Snape'in ihanetini de durdurmuştu. Peki ya diğerleri ne olmuşlardı? Hermione, Ron, Ginny, Nevile? Snape'in ihanetini engellemiş olmasına kaydı düşünceleri tekrardan. Yedinci yıla daha hiç dönmemişti. Snape'i yedinci yıllarındayken bir kere görmüştü o da beş yıl öncesiydi. Savaşta ihanet ettiği gece... Dumbledore'un ölü olduğu yıllar, arkadaşlarını kaybettiği yıllar... Hermione ve Ron o zamanlar Snape yüzünden ölmüşlerdi. Tabii şimdi bu son geçmişi değiştirdiğinden beri olanları bilmiyordu. Onun ihanetini engellemişti ama nasıl? Snape'i ihanete sürükleyen bir şeyler olmuş olmalıydı ve bunlar beşinci yıldan sonra olmalıydı... Yedinci yılda olma imkanı yoktu. Hogwarts'ın müdürü olmuştu ve Harry'yi seviyordu sonuçta hiçbir nedeni yokken, sadece güç için Harry'ye ihanet etmezdi, Snape bu değildi. Ne olduysa altıncı yılda olmuş olmalıydı. Bunu bulması ve Snape'in ihanetini durdurması gerekiyordu.
Tekrar arkadaşlarını düşündü. Savaşta ölmüş olma ihtimallerini kafasından sildi çünkü Snape bundan hiç bahsetmemişti. Büyük ihtimalle Ron ve Hermione evlenmişlerdi. Acaba düğünleri nasıl olmuştu? Harry bunları kaçırmıştı, her birini. Her şeyi öğrenmek istiyordu, kime ne olduğunu bilmek istiyordu ama bunun gereksiz olduğunu da biliyordu. Sonuçta bu yaşadıkları birazdan sonlanacaktı. Bunu nasıl yapacağını biliyordu. Gitmek istediği zamanı aklında kurmuştu bile. Şimdi tek yapması gereken o zamanı gözünün önüne getirmekti. Bunu yapabilmek için asasına ihtiyacı vardı. Yavaşça ayağa kalktı ve yatağın yanındaki koltuğa birer paçavra gibi fırlatılmış olan eşofmanının cebindeki asasını aldı. Aklına yedinci yılını getirerek bir resim oluşturdu. Şimdi tek yapması gereken o resme odaklanıp buradan kurtulmaktı.
Aradan birkaç dakika geçmesine rağmen hiçbir şey olmuyordu. Harry artık pes ederken bir anda odanın kapısı çaldı ve Snape gülümseyerek içeriye girdi "Kahvaltı hazır, yeyip çıkalım mı? Dumbledore'un barbekü partisine geç kalmak istemezsin, ha?"
Harry ona gülümseyerek bakan Snape'e gülümsedi. Ne de olsa şu an aralarında suçsuz olan oydu. "Tamam Severus, geliyorum..." dedi ve onun peşinden aşağıya indi.
Kahvaltılarını ederken Snape ondan gözünü bir saniye bile ayırmamıştı. Sonunda kahvaltıları bittiğinde Harry'nin yanına oturdu. "Harry, tam olarak neyi hatırlamıyorsun?" dedi yavaşça. Onu sıkboğaz etmek istemiyordu ama bunu bilmeliydi, önemli bir şey olabilirdi.
Harry ona bakmaksızın elindeki çatalını tabağında gezdirdi. Hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Snape'in anısını gördüğü günden bu güne olan hiçbir şeyi, savaşı, ondan sonrasını ve yaşayanlara neler olduğunu... hiçbir şeyi! "Senin anına girdiğim akşamı hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu sakince.
Snape kafasını olumlu bir şekilde sallarken ağzına birkaç parça jambon atıp çiğnerken "Evet!" dedi.
Harry onun bu haline gülümsedi. Onun hiç böyle olabileceği aklına gelmemişti. Konuya geri döndü tekrar. "O akşamdan sonrasını hatırlamıyorum... mesela biz ne zaman buna başladık?" dedi çekinerek. Gelecek cevabı aslında bilmek istediğini sanmıyordu ama sormuştu bir kere ve artık kaçış yolu da yoktu.
Snape'in bir anda dünyası allak bullak oldu. Harry neredeyse hiçbir şeyi hatırlamıyordu ve bunu doğal bir şey gibi gülerek söylemişti. Merlin aşkına o deliriyor olmalıydı. Kendi sandalyesinden kalkarak onun yanındakine oturdu ve yavaşça onun beline sarıldı. "O zaman savaştan sonraki geceyi anlatayım sana..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Yeni Kader
FanfictionSnape'in ihaneti yüzünden sonuçları değişen savaşın ardından, geçmek bilmeyen beş yıl. Kendini her şeyden soyutlamış, tüm Dünya'yı dışlamış bir insan dostları için neler yapabilir? Onlar için ne kadar ileri gidebilir? "Dostlarınız için neyi göze alı...