Birkaç dakika süren sessizliğin ardından Zac süregelen sessizliği bozdu "Luna'yı bulmalıyız," dedi "neden yaptığını öğrenmeliyiz." dedi.
Minerva evet anlamında kafasını salladı ama dikkati halen başka yerlerdeydi. Bunu duyan aileler çocuklarını Hogwarts'dan almaya başlayacaklardı. Tamam Dırdırcı güvenilebilir yayınlar yapmıyor olabilirdi ama sonuçta haber Voldemort'un döndüğüydü. Bununla nasıl başa çıkacaktı ki?
Zac gülümsedi "Ben sana yardımcı olurum," dedi ve ekledi "bunun acaba cenazeden sonraki olaylarla ilgisi olabilir mi?"
Minerva bu sefer pürdikkat Zac'e bakıyordu "Cenazeden sonra ne oldu ki?"
Zac onun bilmediğini anladığında Anglei'nin neden ona anlatmadığını düşündü. Sonuçta onların en güvenilir adamıydı. Yoksa değil miydi? Çok fazla susmuştu ve Minerva rahatsızlanmaya başlamıştı. Zac bunu fark edince "Dün cenaze sırasında Luna, Ginny'le arka tarafta duruyorlardı," dedi. "Cenazenin sonlarında Ginny'nin yanına doğru gittim fakat Luna yoktu. Ona, Luna'nın nerede olduğunu sordum ve Anglei ile birlikte gittiklerini öğrendim."
Minerva aldığı derin nefesi bıraktı "Anglei'yle gitmişse sorun yok demektir, Zac," dedi "Biliyorum onunla anlaşamıyorsun ama bu onun, Luna'ya bir şeyler yapacağını belirtme-"
Zac birden sözünü kesti "Bu gün Anglei'yle karşılaştım ve dün Luna'ya ne olduğunu sordum. O da bana, Luna'yı Bakan'ın yanına götürdüğünü söyledi." dedi. "Neden bütün gün buralarda olmadığını sorduğumda ise Bakan'ın bürosunda olduğunu söyledi. Sence bu işte bir gariplik yok mu, Minerva? Birbirini tutmayan bir şeyler var!"
Minerva hafifçe gülümsedi "Anglei söylüyorsa gerçekten öyledir, Zac. Ona güveniyorum," dedi. Zac hızla arkasını dönüp odadan çıkarken "fakat sana olan güvenimden daha az," dedi ama Zac bu sözleri duymadan önce çoktan cisimlenmişti. Minerva oturduğu yerden kalktı ve Luna'nın yanına gitmek için harekete geçti.
"Ron, uyanmalısın,"
Ron kendisini dürtükleyen kişiyi başından itmeye çalışıyordu. Uyku sersemi yastığını başının üstüne attı ve susmasını söyledi. Başucundaki adam inatçıydı. Başucunda adam mı vardı? Kim olabilirdi ki? Bir anda üzerindeki her şey başucundakine doğru fırlattı ve kendini yatağın öbür ucuna atarak ayağa kalktı. "Harry?"
"Ron, sana söylemem gereken bir şey var," dedi Harry alelacele.
Ron "Seni kaç yıldır ölü sanıyorum ve sen gelmişsin" derken ne kadar bağırdığını fark etti ve sesini alçalttı "sen gelmiş bana onun yaşadığını söylüyorsun," dedi.
Harry üzerindeki çarşafı ve yorganı yatağın üzerine atarken "Ama bunlar gerçek," dedi.
Ron altına eşofman giyerken "ya, senin başka işin falan yok mu? Cennette bir bar falan yok mu? Gidip orada eğlensene benle eğleneceğine," dedi.
Harry etrafına bakınırken "Dalga falan geçtiğim yok," dedi.
Ron kahkaha atmaya başladı "Şu işe bak ya," dedi. "gelmiş bir ölüyle tartışıyorum," kapıdan gelen tıkırtılarla birlikte Harry'nin yok olması üzerine "Nereye gittin, Harry?" diye bağırdı ama hiçbir cevap gelmedi.
Kapı bir anda açıldı ve arkasından fırlayan Ginny şaşkınlık içinde "Kiminle konuşuyordun?" diye sordu.
Ron söylemeli miydi bilmiyordu bile. Ginny'nin onu duymuş olabileceğini biliyordu. O kadar çok bağırmıştı ki. Sonunda dayanamadı. Bunu birisiyle paylaşmalıydı "Harry'le," dedi.
Ginny kapıdan bir adım uzaklaşarak abisine baktı. Doğru duymuş olamazdı değil mi? Harry demiş olamazdı. Ama o... o ölmüştü!
Ron, Ginny'ye doğru yaklaşırken "Biliyorum sana çok saçma geliyor ama onunla konuşuyordum," dedi. "Ginny, evet o ölü ve ben -ben nasıl olduğunu bilmiyorum... hem onu Dobby de duyabilmiş-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Yeni Kader
FanfictionSnape'in ihaneti yüzünden sonuçları değişen savaşın ardından, geçmek bilmeyen beş yıl. Kendini her şeyden soyutlamış, tüm Dünya'yı dışlamış bir insan dostları için neler yapabilir? Onlar için ne kadar ileri gidebilir? "Dostlarınız için neyi göze alı...