-Flashback-
Eve hakim olan sessizlik korkutucu olmaktan çok uzaktı. Herkes uyuyordu, sonunda, ancak geceyi henüz tamamlamamış biri vardı galiba. Kimseyi uyandırmamaya gayret ederek parmak uçlarında merdivenleri inen Harry, hole gelince bir an duraksayarak etrafına bakındı.
Şu anda onu gören biri on sekizine yeni girmiş olan herhangi bir delikanlı olduğunu düşünürdü ama Harry aslında sıradan olmaktan çok çok uzaktı, bu gece o bir kahramandı, yıllarca süren esarete son vermiş, kimsenin adını bile ağzına alamadığı Voldemort'u öldürmüş ve koca bir savaşı bitirmişti. Bu gece, karanlık ve sessiz evde, mutfağa inen çocuk muzaffer bir kahramandı.
Mutfağın kapısını sessizce açıp içeri girdi. Kutlamalar çok uzun bir süre devam etmişti, herkes anca yatmıştı ancak onun uykusu yoktu ve biraz yalnız kalıp düşünmek istiyordu. Horlaması iki ev öteden duyulan Ron'un yanında düşünmek zaten büyük bir lükstü ama Harry'yi mutfağa indiren sebep bu değildi. Huzurlu ve yumuşak bir koltuk, kilerden yürütülen bir şişe Ateşviskisi ve sessizlik. İşte ihtiyacı olan tam da buydu.
Bu gece talihli gecesi değildi anlaşılan. Yanmayan şöminenin karşısındaki masaya oturmuş ve dolu bardağını hızlı bir şekilde bitirmekte olan adamı görünce buz kesti, bu tesadüf Felix'in etkisinin geçmesinden sonraki aksiliklerden bile daha kötüydü neredeyse, zira mutfakta kendi başına oturmuş; karanlığın ve sessizliğin tadını çıkaran kişi Harry'nin şu anda görmeyi hiç istemediği biriydi.
Snape.
Snape açılan kapı sesiyle dönerek Harry'ye baktığında bir an sessizlik oldu. Ardından bakışlarını elindeki bardağa çevirdi, Harry ile ilgilenmeyeceği belliydi.
Harry bir an yukarı çıkma seçeneğini değerlendirdi, sonra boş verdi, Snape'in kendisinin kaçtığını düşüneceğinden emindi ve bu fikir ne kadar gülünç ve anlamsız olsa da Harry onun böyle düşünmesine izin vermeye hiç niyetli değildi.
Tezgaha gidip kendine büyük bir bardak aldı, masaya ilerleyip yarısına kadar boşalmış şişeyi Snape'in önünden çekerek bardağı ağzına kadar doldurdu.
Snape ona bakmamakta ısrarcı görünüyordu, şu anda kendi dünyasında kaybolmuş gibi bir hali vardı. Siyah gözleri Harry'nin alışkın olduğu gibi nefretle dolu değildi, dalgındı, masanın çiziklerle dolu yüzeyine bakarken aslında çok, çok uzaklardaydı.
Harry istemeden şişeyi masaya biraz sert koyunca Snape en sonunda başını kaldırmaya tenezzül etti. Kısa bir an Harry'ye baktı ancak bu akşam alay etme yeteneğini kaybetmiş gibiydi, bir şey demeden tekrar masaya odaklandı.
Harry rastgele bir sandalye çekip otururken Snape'in cübbesinin ilerideki koltuğa atılmış olduğunu göz ucuyla fark etti, şimdi karşısında oturmuş olan adamın üzerinde siyah bir gömlek vardı, kan lekeleri yoktu üzerinde, herhalde Karargah'a gelmeden önce üstünü değiştirmeye fırsat bulmuştu.
"Senin bir derdin olduğunu bilmiyordum," dedi Harry, neden konuştuğunu kendi de bilmiyordu ama canı konuşmak istiyordu. Hey, bugüne bugün kahramandı o, Voldemort'u öldürmüştü, canı ne isterse yapardı ve şu anda canı Snape'e sataşmak istiyordu.
Snape kafasını kaldırmadı, duyduğuna dair bir belirti de göstermedi. Harry dudaklarına zalim bir gülümseme kondurarak devam etti.
"O cüppenin senin derin olduğunu varsaymıştım hep, altında ikinci bir deri olduğunu bilmiyordum, şaşırtıcı oldu. Yoksa deri değiştirme zamanın mı geldi?"
Snape'in ona dönen siyah gözlerinde kayıtsızlık vardı.
"Evet, bugün derimi değiştirme günümdü, ben de bunu kutluyordum zaten," dedi bardağını kaldırarak. "Yine de çok umutlanma Potter, nasıl olsa sabaha derim eski haline döner, siyah ve boş bir kabuğa. Ne istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Yeni Kader
FanfictionSnape'in ihaneti yüzünden sonuçları değişen savaşın ardından, geçmek bilmeyen beş yıl. Kendini her şeyden soyutlamış, tüm Dünya'yı dışlamış bir insan dostları için neler yapabilir? Onlar için ne kadar ileri gidebilir? "Dostlarınız için neyi göze alı...