***
Küflü rafların ardında saklanmış bir kitabın tozlu sayfalarını karıştırmaktı zihnimdeki tek engelim. Mürekkebi kanlanmış kelimelerin gazabına uğrardım çoğu zaman, susardım ve suskunluğum bir hançer olup boğazımdaki düğüme tüm gücüyle dayansa, zorluk çeksem nefes almaya ve ölüme ramak kalmaya yine de susardım, kana susayacağımı bilmeden izler ve susardım bir adamın deliye dönmesini, ömrünü paylaştığı kadının ağzı aç kokan piçler tarafından defalarca tecavüz edilmesini izler, kadın tecavüzden ölürken adamın aklını yitirmesine şahit olur; utanmadan çığlıklarımdan arşa doğru ağlar, susardım.Sadece kadınlara yönelik olduğunda olağanüstü görülen tecavüz kelimesini harf harf sineme çektiğim zamanlar vardı, bu sineye çekiş esnasında kadının hayali çığlıkları bastırırdı kulaklarımı, bitmesini beklerdim işkencelerin, sıranın bana geldiğinde duygularımı yitireceğimi bilmeden beklerdim.
Kız kardeşimi kuş tüyü yastığında boğduğumda nasıl boğulduğumu hatırlatır zihnimin engeli, ölümü ellerimden olduğunda kalbimdeki merhametin ruhuna karışıp kaybolacağını bilmezdim.
O adamın ismi baba, o kadının ismi biyoloji de anne olduğunu fısıldardı engelim. Bir fısıltının insan derisini yüzmem de zevk aldıracağını hangi şarkı söylerdi?
***
***
Ruhumu niteleyen dar sokakların arasında ki adımlarım, ruhumun aksine daha geniş ve uzundu.
Hayır bir acelem yoktu, zaman akıyor ve "öylesine bir yürümek" eylemini gerçekleştiriyordum.
Yol sonundan başka bir yola saparken, sağ tarafımı bir nehir karşılıyor, durup karşısına şair olmayı dilemek geçiriyorum aklımdan ve aynı hızla bir işçi süpürüp siliyor bu düşünceyi.Kimsesiz, yalnız bir adam. Yalnız bir adam olmakla kimsesiz olmak aynı kulvarda yarışan iki sıfattan daha fazlasıydı. Hayır, kimsesiz değildim. Zihnimdeki bunca sese mütercimlik yapıyor olduğumu hatırlarken yalınlıktan türemiş yalnızlık kelimesi tezi de anında çürüyüveriyor içimden bir ses onu alkışlıyor bir diğeri gülümsüyor ve beni de gülümsettikten hemen sonra kimsesiz olma durumu, hali üstüne bir tez yazacağımı ölçüp biçeceğimi akılımın bir kenarına iletip yoluma devam ediyorum.
Sabahın ilk ışıklarını çay fokurdama sesleriyle bütünlemeyi, sıcak ekmek kokusunu, o şair bozmalarının yaşamak istediği hayatı, hecelere döktükleri o adam olmak...
- o kadar da beyhude bir halde değilsiniz efendim.
Şu daracık yol da sıkışık bir ruh yerine özgür ve fakir bir adam olmayı yeğlerdim.
-yeğlemezdiniz
Hayatının kıymetini bilmeyen o asi çocuğun saflığını hissetmek tüm bu hissedemeyişlerimden daha üstün ve cazipti. İçlerimden biri zihnimin satırlarına göz devirdi fakat aldırış etmedim, devam ettim.
Tüm sığınağım o kadındı.
O bir doğumdu ve her doğum bir takım günahları olmamış farz ederken bir takım iyilikler bahşederek dengeli bir terazi oluştururdu.
Sıkıntısız bir kalp mutluluğun ta kendisi olabilirdi,sıfır şüphe ve yaşamın akış hızıyla birlikte unutulan ölüm ne tatlı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GÜNAH 334 (+18)
Misteri / Thriller+18 Cinsel içerik -Olumsuz ve kötü davranış içerir. Gecenin karanlığı ruhuma ilikleniyor bir çırpıda. Ses yok, insanlar yok... Kan ve bıçak var. Haz ve korku var. Ve oldukça insiz kimsesizliğe davetli bir orman kanın kokusuna doyuyor, tıpkı içimde...