1. Bölüm

9.5K 192 29
                                    

"Gökay... Gökay..." Uykumda bile rahat yok. Annem, şu güzelim yaz sabahlarımın içine etmezse olmaz zaten. Zorla doğurularak gece kaçta uyuduğumu hatırlamaya çalıştım. Ah, nasıl da unuttum. Bugün büyük gün... Babamla beraber, tüm yaz boyunca kalacağımız, dedemin ve babaannemin yanına, köye gidiyoruz. Aman ne güzel. Daha çok karamsarlığa boğulmadan hemen yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkamaya yöneldim. En kötü ne olabilirdi ki? Kitaplar, iş güç, misafirler ve yine kitaplarla dolu bir yaz. Annemden ve kız kardeşimi geride bırakacağımın hüznüyle yaptığım kahvaltıdan hiç birşey anlamadan, onlara veda edip yola koyulduk.

Arabada babamın sohbetine doyum olmuyor. Arkada, camdan dışarıyı gözetliyorum. Ağaçlar, çiçekler, hava... Herşey muhteşem. Ama sonradan telefonumu yanıma almadığıma pişman oluyorum ama yanıma alsaydım ne kitaplarla ilgilenecektim nede insanlarla... Yol boyunca babamın Türk Sanat Müziği şarkılarına maruz kalsamda asla şikayetçi olmuyorum, aslında hoşuma gidiyor dinlemek. Sonra arabeske geçiyor babam, Esengül... Onu anlatıyor babam bana o 24 senelik kısacık ömrünü. Ne kadar da muhteşem bir sesi var, üzülüyorum. "Çıra gibi yanıyorum" şarkısı oluyor son hatırladığım şarkı.

Ve yine güzelim bir uykudan uyanmak... "Oğlum hadi kalk, geldik." Sıkıla sıkıla arabadan iniyorum, ve o inek dışkısının iğrenç kokusu... Babam bagajı açıyor beraber bavulları çıkarıyoruz. Ev bomboş, dedemler ahırdalar. Onları beklerken babamla mutfağa girip birşeyler hazırlıyoruz. Dedemler gelene kadar güzel bir sofra kuruyoruz. Ellerinde süt kovalarıyla babaannem beliriyor dış kapıda. Koşup kovaları taşımasına yardım ediyorum, ev iki katlı olduğundan kovaları yukarı taşırken yoruluyor kadıncağız. Sofrayı görünce seviniyor, gururlanıyor. "Siz kime çektiniz oğlum?" Diye övüyor. Ardından dedem geliyor. Uzun bir hasret gidirmenin ardından vakit iyice geç oluyor. Babamın ve benim odamı hazırlayan babaanneme yardım ediyorum. Dedemler ve babam aşağıdaki iki odada yatacaklar, bense yukarı kattaki odada yatacağım. Babaannem odaları hazırladıktan sonra herkes yatıyor, ışıklar sönüyor. Yatağım cam kenarında, odam muhteşem... Perdeyi aralayıp ay ışığında kitap okuyarak uyuyorum. Sabah erkenden uyanıyorum, dedemle babaannem çoktan uyanmış ahırdalar, babam ise uyuyor. Dedemlerin yanına gidip onlarla oyalanıyorum, sonrada eve çıkıp eşyalarımı düzenliyorum, gardıropa giysileri yerleştiriyorum, kanapemin örtüsünü düzeltiyorum ve çok geçmeden dedemler geliyor. Babamı uyandırıp muhteşem bir kahvaltı yapıyoruz. Daha sonra dışarı çıkmak için izin alıyorum.

Köyde tek başına gezinmek harika, insanları izlemek, onlarla selamlaşmak. Susuyorum, yakında bir pınara gidiyorum ve elimi yüzümü yıkayıp su içiyorum. Pınardan çıkıyorum ve yolda ayakkabımın iplerinin çözüldüğünü hissedip eğiliyorum, kalkarken 19-20 yaşlarında benden 3-4 yaş büyük bir oğlanla burun buruna geliyorum, biraz geri çekilip yüzünü inceliyorum... Çok yakışıklı. Hafif uzun, azıcık sarıya çalan saçlar, muhteşem gri gözler, çatık kaşlar, hep sahip olmak istediğim bir burun ve dudaklar... Resmen elektrik çarpıyor gözlerine baktıkça ve korkuyorum gözlerine o denli baktığımı birisi hissedecek diye... Sonra "İyi misin?" Diyor toparlanıp başımı sallıyorum ve sonra gidiyor, bense hala orada... Çarpılmış hâlde... Ve şimdi daha çok hissediyorum kadınlara değilde erkeklere duyduğum ilgiyi...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin