17. Bölüm

1.9K 58 21
                                    

Evde kimsenin bu saate dışarıda olduğumdan haberi yoktu herhalde hepsi uyuyordu. Hemen silahı tekrar yerine koydum ve odama çıktım. Evet sabah uyanacaktım ve Acar artık bu köyde olmayacaktı. Bu düşünce beni çok korkutuyordu. Zaten eve dönmeme ne kadar kalmıştı ki yine ayrılacaktık diye avutmaya çalıştım kendimi. Ama bu ayrılık bir başkaydı...
Sabah uyanır uyanmaz direkt Acar'ın evine gittim belki son kez görürdüm onu. Saat sabahın sekiziydi belki hala gitmemiştir... Kapıyı tıklattım Pakize Teyze hemen güler yüzüyle açtı kapıyı. "Acar gitti mi?" Başını salladı mutlu mutlu. "Ah evet altıda gittiler. Senle vedalaştığını söyledi." Bu kadında ne vardı böyle sanki oğlunun gitmesine çok sevinmişti. "Peki Pakize Teyze görüşürüz." Beni tutup yanaklarımdan öptü. Sonra kapıyı kapadı. Bir iki adım atmıştım ki kapı tekrar açıldı. "Haa Gökay unutuyordum. Acar sana bunu vermemi istedi." Elinde bir kutu vardı ve kutunun kocaman açılmasını imkansız gibi gösteren bir kilidi vardı. "Şey... Pakize Teyze ben bunu nasıl açacağım?" Hüzünlü gözükür gibi olsa da yine aniden düzelip gülümsemeye başladı. "Bilmiyorum tatlım. Açmaya çok uğraştım ama olmadı ve bana hiçbir şey söylemedi Acar bunun hakkında." İyi ki yapmış bu kilidi dedim içimden yoksa kadın her şeyi kurcalayacakmış. "Neyse ben uğraşırım açmaya tekrar görüşmek üzere..." Doğruca Hanife'nin yolunu tuttum. Yine aynı yerinde kedileriyle ilgileniyordu. "Merhaba Hanife." Uzun süre yüzüme bakmadı çünkü kucağında kedisini okşuyordu. Bir an benim orda olduğumdan habersiz olduğunu sandım ama anında kafasını kaldırıp "Merhaba Gökay, hoş geldin. Elimdeki de ne?" Gülümsedim. "Acar gitti Hanife... Ve baba bunu bırakmış." Yüzü asıldı yine. "Ama seni ne kadar daha uyar..." Sesimle bastırdım bu sefer onu. "Hayır Hanife o beni kandırmıyor." Kafasını kızgın kızgın salladı. Ben de o sırada kutuyu inceledim. Altına minicik bir kâğıt iliştirilmişti. "Sana verdiğim kullan." Bana verdiği şey mi? Ne olabilirdi ki. Dün geceyi hatırladım birden tabi ya bıçak... Bıçağı çıkarıp kilide soktum. "Sanırım açılıyor Hanife, yardım eder misin?" Sonunda kutuyu açtığımda yine küçük bir not. "önce kağıdı oku." küçük notun altındaki kağıdı aldım. Sessizce okudum. Hanife hiç merak etmeyerek yine kedisine döndü. O da babaannem gibi güvenmiyordu Acar'a. Eh çapkındı benim sevgilim sonuçta. Gülümsememek için zor tuttum kendimi.
"Sevgilim... Her şeyim... Gökay'm... Öncelikle aslında az sonra okuyacaklarından sana dün gece bahsetmek isterdim ama o geceyi bozmak isterdim ama yine de o aptal telefon yüzünden bozulmuştu zaten neyse. Şundan başlamak istiyorum. Burda bir fabrikada harika bir iş ayarladı bana Melda'nın babası ve parası çok iyi bu zamana kadar kazandığım paraların en yükseği... Bu paranın büyük bir kısmını saklayacağım ve biriktireceğim. İkimiz için... Bir gün seninle birlikte sen her nereye gitmek istersen oradan minicik bir ev almak ve sonsuza dek seninle yaşamak için... Kutuda sana bazı şeyler bıraktım en güzeli ikimiz fotoğrafı. O ağacın dalında iken sen göğsümde yatarken senden habersiz çekmiştim. Buna bakıp beni hep hatırla olur mu? Ve senin için beş tane kitap aldım. Umarım hepsini beğenirsin ve daha önceden okumamışsındır. Bunu bensiz çok sokulacağını düşündüğüm ve elindeki kitapları bitireceğini düşündüğüm için yaptım. Gerçi bunları da hemen bitirir benim sevgilim dedim ve istediğin zaman beni arayıp benden kitap kargolamamı isteyebilirsin. Telefon numaramı aşağı yazacağım. Bir de şey var... Lütfen babaanneni ikna et ve annem her ne zaman bize gelecek olursa siz de gelin. Zaten çok az kaldı gideceksin. Son kez göreyim seni... Hatta yatılı kalırsın. Seni şimdiden çok özledim keşke her şey daha farklı ilerleyebilse. Seni çok sevdiğimi sakın unutma..." Okuyunca Hanife'ye fırlattım kağıdı. "Bunu okumanı istiyorum." kağıdı eline aldı sanki iğreniyordu ondan. Ben de o sırada fotoğrafa ve kitapların her birinin kapaklarına yazılmış Acar ve benimle ilgili şeyleri inceledim. Sonra Hanife'ye her şeyi anlattım. Sonunda Hanife bana kızmadı. Ve bir süre tepki vermedikten sonra "Gökay ben her şeyi çok çok yanlış anlamışım. Ben gerçekten çok üzgünüm ve aptalın tekiyim özür dilerim. Yani yine sandım ki Acar..." susturdum yine onu. "Tamam Hanife özüre gerek yok. Seni çok seviyorum iyi ki varsın Hanife." sarıldım ona. "Ee ne yapacaksın? Ne zaman gidiyorsun Acar'a?" Deyip gülümsedi. "Bilmiyorum ama çok yakın olmalı. Her şey Pakize Teyze ve babaanneme bağlı... Ve benim gitme vaktim iyice yaklaşıyor..."

2 Hafta sonra...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin