8. Bölüm

2.7K 81 9
                                    

"Hadi Gökay uyan artık sabah neler olmuş neler." Pencereden dışarı bakmaya uğraştım. Babaannem ayaklarımın ucunda oturuyordu. Keşke uyandırmasaydı. "Eminim olan şeyler beni zerre ilgilendirmiyordur Babaanne." Kaşlarını çattı. "Köyün en pis işlerinde gizliden parmağı olan, köyün mafyası olan, herkesin korktuğu adamın cesedini bulmuşlar. Çoban görmüş üzerinde kadın kıyafetleri falan varmış." Duraksadı sanki söylemek istediği şey çok iğrenç, kötü bir şeymiş gibi yüzünü ekşitti ve fısıldadı. "Koskoca Raşit Ağayı tecavüz etmişler..." Oha! Hakettiğini bulmuştu ama... Ama biz şimdi katil olmuştuk. Eğer o adama onları yapmasaydık bunların hiçbiri olmazdı. Allah'ım ben nelere bulaşmıştım böyle. Babaannem devam etti. "Dur dur daha sen. O Acar denen çocuktan uzak duracaksın!" Bu ne alaka yoksa onun parmağı olduğunu falan mı anlamışlardı ama o zaman beni de bulurlardı. "Aa! ne oldu ki?" Kaşlarını öyle bir çattı ki nerdeyse birbirlerine birleşip düz bir çizgi olmuşlardı dudakları da aynıydı ip ince ve düz bir çizgi. Resmen titriyordu öfkeden. "Zeliha'nın kızıyla yakalanmış. Utanmazlar bir de yataktaymışlar. Anlamıyorum Pakize neredeydi onlar bunu yaparken. Melda'nın Babası yakalamış. Kızımla evlenmezsen öldürürüm seni demiş. Pakize zaten o kızı..." Demek evleniyordu. Babaannem konuşuyordu hala ama dediklerinden hiç bir şey anlamıyordum artık. "Babaanne ben yemek yemeyeceğim." sanki bunları duyunca şoka uğradığımı anlamış gibi bakarak. "Ama oğlum hiçbir şey yemiyorsun bak çok zayıfsın zaten. Allah korusun bu zayıflıkla seni askere bile almazlar." Sanki umurumda... "Yok babaannem sağ ol. Yeni uyandım ya bir de canım hiçbir şey istemiyor." O daha odadan çıkmadan kitabı yüzüme yapıştırmıştım. Ve çoktan gözyaşlarım sayfaları ıslatmıştı. Bu gece nasıl uyuyacaktım ben. Ee ne olacaktı şimdi kim akıl verecek bana. Birine söylesem nasıl bir tepki verirdi acaba. Tek yapacağım şey yüzümde en sahici gülümsemeyle onların mutluluğunu alkışlamak mı olacaktı? Canım yanıyor göğsümün ortası acıyordu. Kim bilir dün gece neler yaşamışlardı. Ona dokunmuştu, öpmüştü, sarılmıştı... Kendini ona teslim etmişti. Ama bu saçmalığa son vermeliydim. Hem ne zamandır tanıyordum da ona hemen aşık olmuştum. O benim gibi değil ki bana karşı farklı duygular beslemesini nasıl düşünmüştüm nasıl inanmıştım. Ne kadar aptaldım onlarda kalmakla onu dokunmakla, onunla aynı yatağa yatıp sarılmakla, kokusunu içime çekmekle... Belki onunla da aynı yatakta yatmıştı. Birine ihtiyacım vardı. Belki Hanife... Ama yok akşam akşam o kızcağızı nasıl dışarı çekecektim ki. Belki dışarı dolaşıyordur hala...
Hanife'nin oturduğu eve gelince kimse yoktu etrafta ne bir kedi ne de 12 yaşındaki bir kız çocuğu. Patlak ile beraber eve dönmekten başka çarem yoktu. "Ah be Patlak keşke dertlerimi sana anlatsam sen de anlasan. Hanife'nin babası evde midir sence? Çalsam mı kapıyı? Keşke Hanife şu kapıdan çıkıp gelse." Ben bunları söylerken Patlak kucağımdan atlayıp evin kapısının yanındaki açık penceresinden içeri dalmıştı. Off ne yapacaktım şimdi ben. Biraz bekledikten sonra hala gelmeyince kapıya yöneldim. Sanki ne olacaktı ki kedimin evlerine kaçtığını söyleyecektim. Tam kapıya yönelirken kapı açıldı. Kucağında Patlak ile Hanife dışarı çıktı. Yine hüzünlü hüzünlü "Çok akıllı bu kedi tıpkı annesi gibi. Resmen dışarı çıkmam için eteklerimi çekiştirdi. Onu görür görmez senin buralarda olduğunu anladım. Bir şey mi var Gökay yoksa o pisliğin öldüğünü mü duydun. Ah bence çok iyi oldu. Daha kötülerini layık olmasına rağmen bu da iyiydi bence." Bu tesadüftür herhalde bir kedi bu kadar akıllı olamaz. "Hayır Hanife onun için gelmedim. Ben Acar için geldim." Yüzü değişti. "Neden ki yoksa sen de mi o kıza aşık oldun?" Ah Hanife. Ama söylemeliyim ya. "Hayır hayır. Hanife... Ben... Ben onu seviyorum. Acar'a aşığım..." şok geçirir gibi görünse de anında toparladı yüzünü. "Ne? Bu onu biliyor mu?" Başımı iki yana salladım. "Peki neden söylemiyorsun. Hemen söylemelisin. Hatta şimdi yürü gidiyoruz hiçtense evlenmeden önce kaçarsınız Buralardan. Hiç sanmıyorum ama. Eğer o da seni seviyorsa..." Bu son cümlesi canımı çok yakmıştı. "Hanife lütfen canım yanıyor." Yandaki taşa oturdum. Ağlıyordum artık. İlk defa birisine her şeyden, herkesten sakladığım bir şeyi 12 yaşındaki bir çocuğa söylemiştim. Yanıma çömeldi ve kocaman sarıldı. "Sakin ol lütfen. Ağlama hiç yakışmıyor ayrıca değmez onun için. Iyk dün bizi eve bıraktıktan sonra neler yapmış. Pis şey." Onun halden anlayacağını düşünmüştüm ama yaramı onarmak yerine daha da deşiyordu. "Hanife ben gidiyorum onunla konuşacağım. Lütfen sen gelme olur mu?" olmaz falan dese de başını salladı. "Ona söylemelisin bence." Söylemek mi ama ya beni terslerse ya beni herkese rezil ederse. İşte o zaman beni öldürürlerdi. "Tamam. Görüşürüz Hanife." Kedimi kucağıma alıp uzaklaştım. Ama yürümüyordu ayaklarım. Sanki şimdi devrilecektim yere. Üstüne birde yağmur başlamıştı yine bu yaz ayında. Evi gördüğümde içim bir hoş oldu. Pakize Teyze tek başına bahçede yağmurluğu ile bir şeyle uğraşıyordu. Ağzı kulaklarındaydı oğlunun evlenecek olması çok sevindirmişti onu herhalde. "Aa hoş geldin yavrum. Acar içeride sana mutlu haberleri var." Kahkahalar atıyordu kadın. Zorla gülümseyip içeri girdim. Acar görür görmez koştu sarıldı ona karşılık verdim daha sıkı sardım. "Ben EVLENİYORUM Gökay." O kadar mutlu görünüyordu ki onun mutluluğu benim canımı acıtıyordu. Yine zorla gülümsedim acaba oluyor muydu. "Çok sevindim. Gerçekten harika hissediyor olmalısın. Hemen mi evleniyorsun?" Kafasını heyecanla salladı. "Evet bu hafta içinde kesin. Dün burda olacaktın var ya neler yaşadık neler." Aklıma bir şey takıldı. "Ama sen çalışmıyorsun öyle değil mi lütfen yanlış anlama ama nasıl geçineceksiniz?" Yine sırıttı ama bu sırıtışını sevmemiştim çünkü şimdi daha farklı şeyler için sırıtıyordu. "Sevgili babacığım halledecek o işi." Babacığıymış belki o sürtüğe de karım diyordur. "Acar?" söyleyecektim artık ne olursa olsun isterse eşcinsel olduğum için yarın beni burda diri diri yaksınlardı. "Tamam tamam seni sağdıç yapacağım." Canım öyle yanmıştı ki sanki ediyordu. "Hayır Acar. Ben onu istemiyorum. Bb-ben seni istiyorum." Gülümsemesi falan anında silindi. "Ne anlamadım?" Artık ayakta duramıyordum, çok halsiz düşmüştüm sanki hastaydım. "Ben seni seviyorum Acar. Sana aşığım... Her gece uyurken seni düşünüyorum. Rüyamda seni görüyorum. Her şeyi de sen varsı..." Yüzüme kocaman bir tokat yedim öyle ki yere serilmiştim artık. "TERBİYESİZ! NASIL BİR PİSLİKSİN SEN NE DEDİĞİNİN FARKINDA MISIN? SEN RAŞİT SENİN YANINDA NUR TOPUYDU NUR! DERHAL EVİMDEN DEFOL GİT! ALLAH SENİ ISLAH ETSİN YAZIK! LUT KAVMİNE YAPTIĞINI YAPMAZ İNŞALLAH SANA..." Peki Acar... Peki. "Çocuklar n'oluyor burda. AA! noldu sana yavrum niye yerdesin?" Ben daha kalkmadan cevap verdi Acar. İşte şimdi herkes bilecekti. Evet yarın ölüyordum. "Anne hasta hissediyor. Hiç bir şey yememiş şimdi de eve gidiyordu zaten." Zorla ayaklandım. "Evet Pakize Teyze hiç bir şey yemedim ondan oldu sanırım. Gideyim ben artık. Tekrar mutluluklar dilerim..." Hızla evden çıkmaya çalıştım. "Oğlum dur nereye sen dışarıyı gördün mü? Dur diyorum sana bari şu yağmurluğu botları giy de git!" onu duymazlıktan geldim. Hava iyice kararmıştı ve tek bir ışık yoktu dışarıda. "Oğlum koş yetiş şu oğlana hastalanacak vallahi." Ama kimse gelmedi. Kedimi karnıma sarıp hızlı adımlarla bahçeden çıktım. Anında üzerim sırılsıklam olmuştu. Ama artık yürüyemiyordum bu çamurda ve yağmur da zaten ayakta duracak halim de yoktu. Ve olan oldu onların evinin yakınında bir yere düştüm. En son gördüğüm şey Patlak'ın bir evin çatısının altına girdiğiydi. Ve sonra sonsuz karanlık...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin