12. Bölüm

2.3K 72 15
                                    

  Benden bakışlarını çekti. Şimdi de cama yaklaşıp perdeyi kapatacaktı herhalde. Cama yanaştı ama hiçbir şey yapmadı. Off dünyanın en yüzsüz insanıyım gerçekten ne diye gelmiştim ki. Hani ölmüştü Acar benim için. Karısının yanına yattı. "Seni çok seviyorum." İyi ben bunları görüyorken Acar neden hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu benim gözlerin önünde karısıyla aptal şeyler yapmazdı değil mi? Ama yaptı işte gerçi o yapmadı ama yapana da engel olmadı. Şimdi aynı yatağın üstünde aynı adamın dudaklarını bu kadın öpüyordu ve elleri de hiç rahat durmuyordu aynı şekilde Acar'ınkiler de... Hayır izlemeyecektim onları belki de seni istemiyorum ben karımla mutluyum gider misin diye mesaj veriyordu bana. Ben de bu mesajı görmezden gelip onların mutluluğununda ölmeyecektim. Tam aşağı inmek için hazırlanıyorken Acar tıpkı bana yaptığı gibi karısını döndürüp üstüne çıkarken karısı onu üstünden atıp bağırmaya başladı. "ORDA BİRİ VAR ACAR KOŞ! BİZİ İZLİYOR YAKALA ONU!" Acar zaten görmüştü beni ama paniklemiş görünüyordu. Hemen bahçenin dışına çıktım ama o yetişmişti. "Onu görüyorum hayatım şu yöne kaçtı peşinden gideceğim. Evden sakın çıkma ve anneme de hiçbir şey çaktırma." İşte yanımdaydı. Aceleci davranıyordu. "Yürü burda ikimizi görebilir." Dediğini onaylayamadan kolumu sıktı ve o önde hızlı adımlarla yürüyordu bense arkada resmen sürükleniyordum. "Nereye götürüyorsun beni?" Sert bir sesle cevapladı. "Evine bakalım baban yaptıklarını öğrenince ne yapacak?" Sanki umurumdaydı büyük ihtimal katil olacaktı ve ben de bu sonsuz ızdıraplardan kurtulacaktım. "İyi götür ve her şeyi anlat beni nasıl öptüğünü beni camda görüpte nasıl hiçbir şey söylemediğini anlat olur mu?" Cevap vermedi. Hala aynı hızla o aptal ormanlara gidiyorduk. "Ama burası benim evim değil." Kahkaha attı. "Evet ondan az önce vazgeçtim. Şimdi seni öldürüp o çukura atacağım." Korkutmaya başlamıştı beni ama hiçte öyle görünmedim. "Peki, öldür beni Acar öldür hadi sonra taşırsın o çukura daha kolay olur. HADİ ÖLDÜRSENE SANKİ ŞUAN DURUMUM BİR ÖLÜDEN FARKSIZ SEN BENİ ÖLDÜRDÜN... HADİ BELKİ ÖLÜMDE HUZUR BULURUM!" Umursamaz bir tavırla "Bekle öldüreceğim ama burda olmaz belki bir gören olur." Sesi çok sakindi. Sonunda Raşit'in katili olduğumuz o ağaçlara gelince durdu. Sesi yine sert çıkmıştı ve bağırıyordu. "AĞACA ÇIK! SANA AĞACA ÇIK DEDİM!" Dediğini ikilettikten sonra yaptım. O da arkamdan geldi. "Hadi ne zaman ölüyorum." Yanıma iyice yanaştı çok kalın bir daldaydık iyi ki. "Bekle şimdi öldüreceğim." Artık aramızda hiçbir mesafe kalmamıştı. Nefesini nefesimde hissettim onunki de benimki kadar hızlıydı. "Bak öldürüyorum seni..." Tam ağzıma yapışıyordu ki ittim onu. Neredeyse ağaçtan düşüyordu. "Olmaz sen onu öptün gördüm dudakların onunla kirli." Sinirlenir gibi oldu. "Tamam bekle hemen geliyorum şurada ağzımı yıkayıp sakın kımıldama bir yere al telefonum sende kalsın." Aşağı attı kendini resmen koşuyordu köyün çayına. Yüzümde tebessümle orda bekledim ne olmuş bu oğlana böyle. Beni deli ediyordu resmen. Telefonuna baktım on kere aramıştı ve mesajlar hiç birine bakmadım hemen kapadım telefonu. Uzunca ve korkuyla dolu bir bekleyişten sonra sonunda sesler geldi. "Sana yemin ederim yüz kere yıkadım ağzımı." Onu sinir etmek istiyordum. "Sana inanmıyorum. Ayrıca ağzını yıkmakla geçer mi o pislik..." Kollarını açtı. "Atla o zaman birlikte gidelim sen yıka ağzımı. Ya da istemezsen seni evine götüreyim?" Ev mi? "Tamamm tamam, gel buraya." Anında tırmanıp aynı pozisyonuna geldi yine nefesi yanımdaydı. Ama ondan önce davranıp ben yapıştım dudaklarına. Resmen saldırıyordu dudaklarıma içine çekmekten eriyeceklerdi artık. Durdu ve biraz geri çekilip üzerimdeki siyah şeyi çıkardı. Ve sonra da kendisininkini ve yine yapıştı bana. Uzunca öptü ve ne ben ne o yorulmadan, sıkılmadan birbirimizin dudaklarında sonsuza değin eriyip gidebilirdik. Sonra aniden durdu pantolonunun düğmelerine yönelmişti eli ama ondan önce davranıp ellerini ellerimin içine hapsettim. "Hayır olmaz Acar unutma sen evli bir adamsın." Yine canım yanmaya başlamıştı. "Ama..." Hemen susturdum onu. "Lütfen Acar olmaz dedim. Aması maması yok." Yüzü düşmüştü. "Peki..." O kadar acıydı ki peki deyişi artık ağlayacaktım sanırım. Dayanamayıp yeniden yapıştım o dudaklara ilk başta karşılık vermese de sonra o da devam etti. Sonra durduk umarım yarına dudaklarıma bir şey olmazdı. Elini kafasının altına alıp dala uzandı. İlk önce tereddüt etsem de sonra hiç düşünmeden çıplak göğsüne yattım. "Ben çok özür dilerim Gökay. Seni asla üzmek istemem. Söylediğim şeyler için ben üzgünüm lütfen affet." gülümsedim. "Öpücüklerinle bütün o salak sözlerini sildin bile." O da gülümsedi. Teni bu soğuk gecede bile sımsıcaktı. İçime çektim yine kokusunu. "Acar ben sana çok aşığım." Şimdi silindi o gülümsemeler yerini ise hüzün dolu suratlar kapladı. "Ben... Ben de sana aşığım Gökay. Ama biz çok geç kaldık hem de çok." Artık ağlıyordum bile. Göğsü ıslatmıştı. "Tamam ağlama lütfen." Bunu her ne kadar söylerken aynı zamanda kendimi ölüme teslim ettiğimi bilsem de söyledim. "Acar bizimkiler benim nerde olduğumu bilmiyor. Hem senin karın da yüz kere aramıştır seni. Bilmiyorum ne diyeceksin ona. Hadi gidelim artık." Başını salladı. "Keşke sonsuza dek burda kalsak sen hep böyle göğsümün üstünde yatsan..." üzerine giydiği şeyi yüzüne attım. "Tamam yeter artık hadi giy şunu." Doğruldu beraber giyindik. Dudağıma küçücük bir öpücük kondurdu. Sonra aşağı atladı. Ben de atlamaya yöneldim. "Hayır dur! Kucağıma atlamanı istiyorum lütfen seni köye kadar kucağımda taşıyacağım. Eskisi gibi..." Dediğini yaptım ve o beni taşırken sürekli dudaklarına yapışıp onları öptüm...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin