16. Bölüm

2.1K 60 16
                                    

"Acar sen iyi misin?" O ses duyulmuştu ama bana hiçbir şey olmamıştı. Son anda elime bir tekme atmıştı Acar. Ve bana inandığını söylüyordu. "Gerçekten bana inanıyor musun?" Yine taş kesilmişti. Ve içeriden patlama sesini duyan Melda ve Pakize Teyze hemen koşmuştu. Acar yerdeki silahı hemen yanımızdaki böğürtlen çatısına itti. "Oğlum neler oluyor burda o ses neydi?" Ee ne diyecekti Acar şimdi. "Geçen gün kovaladığım adam anne şimdi de silahla saldırmaya çalıştı. Melda çığlık attı. "Acar sen iyi misin kocacığım?" Görmedik sürtük hıh kocacığıymış. "İyiyim iyi hemen burdan taşınalım baksana rahat vermeyecek bu adam bize." O silahlı adam bendim ve ben onlara rahat vermediğim için taşınıyorlardı öyle mi? "Ama annem ne olacak? Anne lütfen sen de gel bizimle..." Pakize Teyzenin anında suratı öfkeyle doldu. "Ulan ben senden daha erkeğim! Dağ gibi dururum ben tek başıma!" Acar'ın annesiyle ilgili sözüne Melda'nın yüzü hemen bozulmuştu şimdiyse Pakize Teyzenin bu lafı çok hoşuna gitti galiba çünkü yüzünde güller açıyordu. Acaba aralarında birşey mi vardı. "Gökay peki sen neden buradasın yavrum gecenin bu saatinde?" İşte beklenen soru. "Şey... Ben... Şey için geldim Pakize Teyze... Patlak için yine ortalarda onu arıyordum. Sonra sizin bahçeye girdim çatılara falan göz gezdirdim ama yok. Sonra o adamı görüp hemen Acar'ın camına tıkladım." Gelip sarıldı bana. "Ay! İyi ki buradaymışsın neyse ki hemen taşınıyorlar. Acar'ımın başına musallat oldular. Bilmiyorum anlattı mı Acar sana ama hem bu kaç aydır oğlumun peşinde olan pis heriften kaçmak için hem de Melda'nın babası şehirde iş ayarlamış Acar'a ondan yarın gidiyorlar. Söyle yavrum diyorum gidip vurayım diyorum şu adamı yok söylemiyor." Demek beni böyle tanıtıyordu ailesine... "Bahsetmişti Acar bundan." Diye yalan söyledim ama sonuçta Pakize Teyzeye göre Acar'ın yakın arkadaşıydım. Ne yakın arkadaş ama... "Neyse Pakize Teyze ben gideyim o zaman haydi iyi geceler." Off silah ne olacaktı peki. "Hadi yavrum iyi geceler." Çoktan kapının oraya varmışım ki Acar bağırdı. "Bekle! Melda ben Gökay ile birlikte kedisini arayacağım. Şehirden getirmiş kediyi pek vahşi bir kedi değil." Ne de güzel yalan söylüyordu. Gülmemek için zor tuttum kendimi. Melda homurdanıp çoktan içeri girmiş olan Pakize Teyzenin ardından eve girdi. Acar da hemen silahı alıp yanıma geldi. "Yürü gidiyoruz her zamanki yerimize..." İtiraz ettim. "Oraya kadar elimi tutmanı istiyorum." Elini uzattı ben de hemen tuttum. Gülümsemekten ağzım kulaklarıma varıyordu gerçekten de ama onunki hiç öyle gözükmüyordu aksine sanki çok öfkeliymişcesine sert sert bakıyordu.
Ağaca çıktık Acar yine hemen aynı yerine uzandı ben de yine aynı şekilde onun üstüne. Bu ağaç iyi ki vardı. Acar hızlıca ve ciddiyetini hüzne bırakan bir sesle konuşmaya başladı. "Sizi gördüm. Aslında orda köyün suyuyla falan ilgilenmiyordum. Sizi oraya kadar takip edip uzaktan izledim. Seni soyduğunda dayanamayıp öldürecektim onu orda. Ama yapmamalıydım çünkü kendimi senden soğutmam ve burdan taşınmak için bahane bulmalıydım. Ve elime harika fırsat geçmişti. Ben çok üzgünüm Gökay gerçekten keşke daha farklı bir şeyle kendimden soğutsaydım seni. Ne bileyim karımı yanında falan öpseydim keşke..." Tokatı suratına çarptım. "Hey! Canımı yaktın. Öp çabuk geçsin." Ama öpmedim. "Acar gerçekten gidecek misin?" Yüzü yine hüzne bulandı. "Bak, bunu yapmak zorundayım çünkü benim işim yok ve Melda'nın babası bundan çok rahatsız." Melda'nın babası ne ya. "Kaçalım o zaman. Birlikte yaşayalım. İkimiz çalışır geçiniriz. Her şeyi herkesi geride bırakalım lütfen Acar." Başını salladı. "Sen daha reşit bile değilsin." İşte bu doğruydu. "Peki ne yapacağız?" Yine başını salladı. "Bilmiyorum daha sonra düşünürüz şimdi başka işlerimiz var." Yine gülümsemeye başladı. "Ben senin başına musallat olmuşum öyle mi?" Dedim yarı kızar bir ifadeyle. "Evet oldun." deyiverdi hemen. "İkinci bir tokatın daha gelmesini istiyorsun sanırım." Üzerine eğildim ve az önce vurduğum yeri öptüm. "Bu az önceki tokat için." sonra da dudaklarına vurdum hafifçe sonra onlara eğilirken. "Bu da dudaklarını öpmek için bir tokattı." dedim. Bugün her şeyi göze almıştım evli mevli umurumda değildi. Ve biraz sonra yine elleri pantolonuna giderken bu sefer onu durdurmadım. Onun pantolonunu daha rahat çıkarması için diğer yana geçtim. Ama bedenimin yarısı aşağı sarkıyordu neyse ki Acar beni tutmuştu. Ama kahkahalarla beni kendine çekerken onun tarafına fazla gitmiş olmalıyız ki yere çimlerin üzerine çakıldık. "Canın yandı mı?" Diye sordu hemen. "Hayır beni tuttun ya senin?" asıl onun canının yanması gerekti çünkü üstünde ben vardım ve o sırtüstü düşmüştü. "Hayır yanmadı. İsterse derimi yüzsünler yine yanmaz yeter ki sen yanımda ol." Hemen dudaklarına yapıştım. Ama beni üstünden çekti ve ağaçta tamamlayamadığı şeyi yaptı. Evet işte çırılçıplaktı ve ben onu ilk kez böyle görüyordum sonra beni soyup çimlerin üzerine yatırdı. Evet sonunda ikimiz de çıplaktık. Yine dudaklarımı yemeye başladı. Biraz sonra dudaklarımdan çekildi. Ve pantolonunun cebinden prezervatif çıkarıldığını gördüm sanki bu anı bekliyormuş gibi yanında taşıyordu onu. Ama hemen sonra telefonu çaldı. Bu sefer sessize almamıştı. O lanet karısı öyle bir bağırıyordu ki sanki yanımızda bağırıyordu. "ACAR SEN NERDESİN HA? SAATE BAK KAÇ OLDU! GECE GECE APTAL BİR KEDİNİN PEŞİNDEN GİDİLİR Mİ YA?" Acar daha ona cevap vermeden üstümü giyindim hemen. Onunkileri de alıp üstüne attım. O da konuşmasını bitirmişti. "Neden giyindin?" Hemen cevapladım. "Çünkü senin bir karın var. Hadi giyin de gidelim." Dediğimi yaptı. "Şimdi yarın gidiyorsun öyle mi?" Ben böyle sorular sordukça yüreğine hançer saplıyordum sanki. "Muhtemelen sen uyanmadan ben gitmiş olurum." Demek bir veda bile edemeyecektim. "Beni unutma olur mu?" Kaşlarını çattı. "Bu ne saçma bir soru seni nasıl unutacağım acaba Gökay? Hem ölüme gitmiyorum ya arada sırada gelirim köye. Belki sen de gelirsin yatılı kalırsın. Hatta zamanla senin yaşadığın şehre bile taşınabilirim." Taşınabiliriz demek yerine taşınabilirim demişti sanki yalnızdı. "Seni çok özleyeceğim. Ben yokken o Arda denilen deliden uzak duracaksın! Al şu bıçağı." Arka cebindeki bıçağı bana uzattı. "Ondan korunman için öyle durumlarda lütfen biraz hızlı davran, duraksama düşünmek için ve kimseye güvenme!" Başımı salladım. "Tamam sevgilim." Ona sevgilim demiştim bu çok hoşuna gitmiş olacak ki hemen dudağıma kısa bir buse kondurdu. "Ha unutuyordum." Silahı çıkarmıştı şimdi de. "Bu silahı bir daha asla eline almayacaksın!" Yine başımı salladım. "Beni yine kucağına alır mısın? Son kez kokunu içime çekmek istiyorum."
Köye geldiğimizde kucağından indirdi beni. Ben de hemen dudaklarına yapıştım yine. Birden duraksadı sanki geri çekilecek gibiydi ama yapmadı. Birisi bizi böyle görse bitmiştik. En sonunda ayrıldık ve alnıma minik bir buse kondurduğunda gözlerimden yaşlar hızla aşağı inmişti bile. "Elveda sevgilim. Kendine dikkat et olur mu?" O da bana sevgilim demişti ilk defa. Artık bir sevgilim vardı benden uzak ve karısı olan bir sevgili. "Seni çok seviyorum Acar çok. Sen de kendine dikkat et." Karanlıkta gölgesi yok olana kadar izledim onu. Belki de son gördüğüm olacaktı bu gece onu... Gözlerimde yaşlar elveda sevgilim diye fısıldadım karanlığa...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin