14. Bölüm

2.1K 56 8
                                    

  Nasıl mıyım? Harikayım tabiki de hasta gibi ama öyle değil canım yanıyor ama yaram gözükmüyor ve kendimi aldatılmış hissediyorum. "Teşekkürler iyiyim Arda ya sen?" Bu sefer bakışları soğuk değildi sanki. "Harikayım yani seni görünce harika oldum." Ağzı kulaklarındaydı gerçekten de. Sadece gülümsedim ve sanki çok yapmacık bir gülümsemeydi. "Seni iyi ki gördüm orda yani bana nasıl desem..." Öff ne saçmalıyordu bu ya keşke Hanife de gelseydi. "Nereye gidiyoruz Arda?" Kolunu omzuma attı bundan küçüklükten beri nefret ederdim ve küçükken ne yapıyorduysam şimdi de aynısını yapıp kolunu omzundan indirdim. "Bundan rahatsız oluyorum yanlış anlama lütfen." Sanki Öfkelendirmiştim onu. "Ali bana böyle yapmazdı hiç." gözleri yine buz gibiydi. "Ama biliyorsun Ali öldü ve sen bende onu aramamalısın Arda." Sanki beni öldürecek gibi duruyordu. "Hayır hayır! ÖLMEDİN SEN! Bak yanımdasın. Sensin sen Ali... Hadi yapma lütfen bana şaka yapıyorsun öyle değil mi?" Kolumu sıkıyordu. "Hayır Arda ben o değilim. Lütfen elimi bırakır mısın?" Daha çok sıktı. "SANA ELİMİ BIRKAMANI SÖYLEDİM!" Ama beni duymuyordu. Gittikçe daha hızlı adımlarla arkasından sürüklüyor ve daha da fazla sıkıyordu kolumu ve "Sen ölmedin... Sen ölmedin." Diye fısıldayıp duruyordu. Ee ne yapacaktım bir deli beni köyün yukarılarına hiç ev bulunmayan çamlarla dolu yüksekçe tepelere götürüyordu.  "Arda nereye gidiyoruz?" Durdu ve bana döndü gözleri yine ışıldıyordu, gülümsedi. "Her zaman gittiğimiz yere sevgilim." Sevgilim mi Allah'ım ne oluyordu böyle ya. Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk? Sonunda durduğunda elimi bıraktı şimdi kaçsam beni yakalar mıydı acaba ama belki düzelirdi bana böyle davranmazdı sonuçta elimi bırakmıştı bıraktığı yer kıpkırmızıydı. Ama keşke kaçsaydım çünkü şimdi cebinden uzun ve çok kalın bir ip çıkarmıştı. Bunu görünce her ne kadar kaçmak istesemde ayağını önüme uzatıp yere düşürdü beni çamların yere dökülmüş iğneleri yüzümü kesmişti resmen. Ben daha doğrulamadan üzerime atladı. Canımı yakıyordu. "Arda bırak beni lütfen! Neden bağlıyorsun beni?" ellerimi arkamda birleştirip bağlamıştı. Ve ayaklarımı hareket ettiremem için dizlerime oturdu. "İMDAT! LÜTFEN YARDIM EDİN!" Ama anında dudaklarıma atladı. Zaten bağırsam kim duyardı ki bu aptal yerde beni dudakkarımı sımsıkı kapadım. Ama hala vazgeçmiyordu. Pantolonumu indirirken ona tekme atmaya çalıştım ama savuşturdu. Hemen kendini soydu çırılçıplaktı. Sonra yine üstüme atladı iğrençti artık kusacaktım. "Seni çok özledim sevgilim." kollarımı başladığından üstümdekini çıkarmadı ama sıyırdı. Benim üstümde sadece o ve iç çamaşırım kalmıştı. Tam dudaklarıma atlayacakken kafamı kafasına vurdum. Birden geri çekildi canı yanmıştı. Hatta burnu kanıyordu. Burnunu hemen çıkardığı kısa kollusuna sürdü. Ve yine bana döndü. "Ama sevgilim hiç oldu mu bu. Hadi öp de ge..." Arkadan dökülmüş çam iğnelerinin çiğneme sesi geliyordu. Hemen üzerimden çekildi etrafı izledi sonra hayvandır herhalde deyip yine üstüme çıktı. "GÖKAY?" Rüya mıydı bu az önce onun sesini duymuştum. Sonunda o bana her zaman güven veren o adam... Arda'yı üzerinden attı suratına yumruklarını indiriyordu. "Yapma abi. Lütfen kimseye söyleme gördüklerini yakarlar Ali ve beni. Biz sadece sevgiliyiz. Lütfen acı bize." Yumruklarını üzerinden çekti. "Sevgili misiniz? Tamam sen şimdi git yoksa yakarım ikinizi de. Biraz da sevgilinle ilgileneceğim ben." Koşar adım kaçmıştı bu muydu Ali Ali diye ağlayan Arda KORKAK. "Bak Acar, o yalan söylüyor. Ben onun sevgilisi falan değilim. Lütfen beni çözer misin?" Sırtım ve bacaklarım o aptal iğneler yüzünden yanıyordu. Üstüme eğilip beni çözdü ve yine o taş gibi tepkisiz Acar olmuştu. "Demek o gece bedenine bir başkası sahip olduğu için beni reddettin. Sen beni aldattın Gökay ya da Ali mi demeliyim. Başkasıyla birlikte oldun. Hani bedenin sadece benimdi? Ben sana gerçekten inanmıştım o gece hatta evde karıma bile soğuk davrandım sırf senin gibi ucuz birisi için. Neyse zaten taşınıyoruz biz bundan böyle kurtulursun benden. İyi ki Melda'nın babası köyün suyunu kontrol etmem için beni buraya göndermiş yoksa hala sana inanacaktım ve bu köyden taşınmayı kabul etmeyecektim. Bundan böyle daha rahat sevişirsin sevgilinle... Kendine iyi bak." O benden uzaklaşırken ben hala orada yatakalmış kımıldayamıyordum. "ACAR LÜTFEN GİTME! BENİ DİNLEMEN LAZIM O BENİ BURAYA ZORLA GETİRDİ. LÜTFEN GİTME LÜTFEN..." Ama ayak izini bile duyamıyordum artık. Sırf benim için karısına soğuk davranmıştı bana inanmıştı benim gibi ucuz bir insana ama beni bir kere bile dinlemeden çekip gitmişti ve onu sonsuza dek kaybediyordum. O bana inanmıştı ama ya ben? Ondan şüphe duymuştum. Ona güvenmemiştim. Belki ondan şüphe duymayıp bugün Hanife'nin yanında değil de onun yanında olsaydım bunların hiçbiri olmayacaktı. Belki Acar bir yabancıya inanmayıp beni dinleseydi... Ama olan olmuştu evet onu kaybettin artık Gökay... Ya o hiç gelmeseydi buraya ya pislik beni tecavüz etseydi... Artık alışmıştım tüm bunlara ve bitmeyen ızdıraplara. Sevdiğim insan beni dinlemiyor bana inanmıyordu ve ellerimden kayıp gidiyordu ve ben hala orada o aptal çam iğnelerinin içinde yarı çıplak yatıyordum...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin