3. Bölüm

4.4K 113 27
                                    

Eve vardığımda kahvaltıyı hazır buluyorum. Sofrada harika şeyler var. Kuşburnu reçeli, peynir, yoğurt, yumurta yani her çeşit doğal köy ürünleri. Yumurtayı yemeyince babaannem kızıyor. "Babaanne ama bir hayvanı, yavruyu katletmiş oluyoruz." diyorum. "Sorma ana evde ne et yiyebiliyoruz ne yumurta." Diye sitem ediyor babam hemen. "Sen onu gönder her yaz buraya göstereyim ben ona hayvan katletmeyi!" Diye yumurtayı ağzıma tıkıyor babaannem. Sonra dedem araya giriyor. "Aman be rahat bırakın çocuğumu. Ee yavrum okul nasıl pek çok kitap okuyorsun maşallah." Ben daha bir şey diyemeden babaannem araya giriyor "Deden seni her yerde övüyor torunum sabahlara kadar kitap okuyor diye." Bu hoşuma gidiyor. Teşekkür ediyorum ve ilerideki planlarımdan bahsedip babaanneme yardım ettikten sonra odama çıkıyorum.
Sonunda Harry Potter ve Melez Prens'i bitirdiğimde hava çoktan kararmış. Aşağıya iniyorum bir telaş var belli babaannem çok öfkeli. ineklerden birisi dönmemiş ahıra. "Ee şimdi n'apacaksınız babaanne?" Diye soruyorum. "Dedenle baban el fenerlerini arıyorlar sende git istersen oğlum onlarla." Başımı sallayıp dedemle babamın yanına gidiyorum. Aşağılara doğru iniyoruz beraber bahçeler gece gözüyle epey korkunç. Her yer kavak ağacı dolu. Yakınlarda bizden başka insan yok gibi. Epey bir dolaşmanın ardından hiç bir şey bulamıyoruz. Dedem iyice öfkeleniyor. Derken uzakta bir yerde bir çöküntü görüyorum bir şey acı acı çığlık atıyor vee bir kaç insan sesi... Feneri o yöne tutunca dört tane adamın çukurun başına dikilmiş keyif dolu kahkahalar attıklarını görüyoruz. Yanlarında bira şişeleri tiksiniyorum. Sonra gözüme bir şey takılıyor. Yanlarındaki ağaca bağlanmış bir siluet... Ama adamlar ışığı hissedince kaçıyorlar. Çukura ve ağaca yaklaşınca neyin ne olduğunu anlıyoruz. Çukurda bizim inek ve ağaçta Acar... "Oh be Ali Amca siz olmasanız. O şerefsizlerin kötü emellerine alet olacaktım." Şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor. Bu da ne böyle köyde resmen eşkıyalar var. "Acar n'oldu oğlum ne işin vardı senin burda?" Diye soruyor dedem. "Sorma Ali Amca sizin ineği gördüm. Peşinden gittim inekle dönüyorduk ki şu çukura düştük ikimiz inekle beni çıkarıp ağaca bağladılar iyi ki siz geldiniz yoksa..." birden susuyor sonra gözleri bana kayıyor dedemle babam bir şeyler söylüyorlar ama onları duymuyorum bile o gri gözlere hapsolmuştum çoktan... Gece karanlığında bile o kadar yakışıklıydı ki resmen sarılasım sımsıkı sarasım geldi orada onu. Sonra babamla dedemin orda olduğunu fark edince durdum. Bir süre sonra ineği de çukurdan çıkarınca oradan ayrıldık Acar teşekkür edip duruyordu. "Gökay'a teşekkür et oğlum sen biz duymadık bile o tuttu ışığı oraya." dedi dedem. İşte oldu... Sarıldı bana o kadar harikaydı ki ona dokunmak bir an hiç bırakamadım. Sonunda bahçelerden çıktığımızda Acar'a veda ettik. Dedem söylenmeye başladı. "İşte oğlum bundan bahsediyorum köye yabancılar dadandı. O yüzden geç vakit kendine dikkat et görmüyor musun servi gibi oğlanı tuzağa düşürmüşler kim bilir ne yapacaklardı namussuzlar. Ahlak falan kalmadı insanlarda gayrı." Kafamı sallayıp onaylıyorum.
Yatağa başımı koyunca bir garip oluyorum. Camı aralayıp dışarı baktım ay o kadar güzel ki zamanında insanların ona tapmasına hak veriyorum. Sonra yatağıma göz gezdiriyorum. Acar keşke o da burda olsa. Yanımda yatsa sonsuza dek sarılıp uyusak...

Bana TutunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin