Annem evden çıkarken resimli, açıklamalı bir isim listesi verseydi hiç fena olmazdı. Şimdi kime güvenecektim ben? Az önce şahit olduklarımdan sonra başımı utançla yere eğmiştim ve huzursuzca tırnaklarımla oynuyordum. Soyunma odası... Soyunma odası... Aklımdan çıkarmaya ne kadar uğraşsam da gözümün önünden gitmiyordu bir türlü. Kapıyı açtığımda reklam filminde falan olduğumu sandım. Buram buram erkek parfümü, kaslı kollar... Bu okula girmek için manken olmak gerekiyordu bence. Of, ne diyordum ben ya? Etrafta kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra yüzüme ani bir tokat savurdum. Kendine gel, kendine gel...
Aklım zaten yeterince çorbaya dönmüşken Mert Bey bir güzel tuz serpiştirmişti içine. Ben bu çocuğa ne yaptım da daha gelir gelmez hoş bir sürprizle karşılamıştı beni? Bir insan nasıl böylesine umursamaz olabilirdi? Resmen durumdan faydalanmıştı! Arkamdan bağırdığında ne kadar da masum görünüyordu oysa. Aptal İpek, ne diye önüne çıkan ilk kişiye güvenirsin ki? Utancımdan mı, nefretimden mi bilmiyorum ama ellerim titriyordu. İçimdeki bu sıkıntıyı boşaltmam gerekiyordu. Gördüğüm yerde ağzına bir yumruk savursam nasıl olurdu acaba? Disiplin? Uzaklaştırma? Okuldan atılma!? Birden kendime şaşırarak gözlerimi kocaman açtım. Bunun iyi bir fikir olduğunu hiç sanmıyordum. Ayrıca iyi dövüşür müyüm onu bile bilmiyordum.
Düşüncelerimin içinde küçük bir yolculuğa çıkmışken hala sınıfımı bulamamanın verdiği endişeyle avare avare dolanıyordum. 10/A, 10/B, 10/C, 10/D, 10/E, 10/F... Dozunu kaçırıp tüm alfabeyi kullanmışlardı. İyi de neredeydi bu 11/F ? Derin bir sohbete dalmış kahkahalar atan bir grup kıza yanaşmaya karar verdim. Adımlarımı onlara yöneltmemle beni baştan ayağa süzmeye başladılar. Tüm nefret dolu bakışları sineye çekip en tatlı tavrımı takınmalıydım.
"Pardon... 11/F nerede acaba?"
"Söylenenler doğru demek."
Kaşlarımı çattım, bu tokat gibi cevabın bir açıklaması olmalıydı.
"Söylenenler derken?"
Aşağılayıcı bir gülümsemenin ardından bana bir adım yaklaştı. Tam gözlerimin içine bakıyordu ve gözbebeklerinde gördüğüm şeye anlam veremesem de dostça olmadığı kesindi.
"Şu hafıza saçmalığı... Yine o yalanlarından biriyse boşuna uğraşma. Bir kere keriz yerine konulduk." Grubun sözcüsüydü sanki, yanındakiler birbirinin aynısı bakışları bana gönderirken ağızlarını açıp da tek bir kelime söylemiyordu. Sadece sınıfımın yerini sormuştum, babalarını öldürmüşüm gibi bakmak da neyin nesiydi? Bugün hedef tahtası bendim anlaşılan. Daha fazlasına da katlanabileceğimi sanmıyordum. Yüzümde iğreti duran gülümsememin yerinde yeller esiyordu ve ben kendimi güçlükle tutuyordum.
"Yardım etmeyeceksen nazikçe söyleyebilirdin."
"Naziklik ve sen? İyi misin ya? Şu an sana cevap verdiğime şükret bence." Cevaplamama fırsat vermeden arkasını döndü. Arkasındaki esmer kızsa bana iğrenilecek bir şeymişim gibi baktı, saçlarını savurarak o da arkasını döndü. Yanımdan salınarak uzaklaşıyorlardı ve yapabildiğim tek şey arkalarından şaşkınlıkla bakmak oldu. Bu nasıl bir okuldu Allah aşkına? Bir tane normal insan yok muydu? Niye herkes bir savaşın ortasında gibiydi? Ortada bir savaş varsa... Düşman kimdi?
Tüm hevesim içimde patlamış bir şekilde kimseye bir şey sormamaya karar vermiştim ve nihayet kendimi sınıfa atabilmiştim. Girer girmez sarışın, taş gibi bir kız küçük bir çığlık eşliğinde boynuma atladı. Görünüşe bakılırsa, dönmeme sevinen birileri vardı.
"Meraktan öldüm kızım, öldüm! Dün annenle konuştuk, her şeyi anlattı bana. Nasıl bir şok yaşadım bilemezsin." Bir adım geri çekildi, merakla beni süzüyordu ve bu duraksamanın ardından devam etti. " Ben de unuttuklarının arasındayım herhalde?" Dudağını büzdü, minik bir köpek yavrusu gibi bakmaya başladı. Söylediklerinden çok yüzüyle ilgileniyordum. Cildi nasıl böyle pürüzsüz görünüyordu? Hangi kremi kullanıyordu acaba... Tam bu noktada cevap vermem gerekiyordu ve ben aval aval kızı inceliyordum. Kendime geldiğimde "Yeni bir başlangıç yapmak senin için sorun olur mu?" diyerek gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Anılarımı Ver
RandomSen de kalbine götürdüğünde, elinin altında bir yerlerde kocaman bir boşluk hissediyor musun? İtiliyor musun kalbin için çok şey, zihnin içinse hiçbir şey ifade etmeyen bir karanlığa? Yüreğim sızlıyor... Her gece... İnatla... Hiçbir şey geri gelmeye...