Normalde 1 hafta demiştim ama bazı nedenler yüzünden 2 hafta bölüm yazamadım, bu bölümde emeği olan Şevval Akağaç'a çok teşekkür ederim! Multi : Çınar-Aylin.
---Çınardan ayrıldıktan sonra kafamı cafe'nin önünde oturan bizimkilere çevirdim. Hepsi kaldırıma dizilmiş boş bakışlarla etrafa bakınıyordu. Kubilay aldığı suyu Mert'e uzatırken , Şevval birden ayaklandı. Gizemde bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalktı. Hızlıca geri Cafeye girdiklerinde Mert, "Şevval!" diye bağırmıştı. Hızlıca Çınar'a döndüm, "Şevval'in peşinden gitmezsek Rümeysa'yı orada öldürebilir." dedim korkuyla. Bizde yanlarına girdiğimizde Şevval , Rümeysa'nın koluna yapıştığı gibi ayağa kaldırdı, "Bir de ağlıyor musun?"dedi tiksintiyle, "İstediğin kadar ağla timsah gözyaşların sökmez bana."
Rümeysa'yı omuzlarından ittiğinde , Rümeysa geriye doğru sendeledi. Ondan nefret ettiğini hepimiz biliyorduk. Evet biz de onu sevmiyorduk ama onun ki farklıydı.
"Şevval sakin ol." dedim.
"Bırak Aylin ya , ne sakin olacağım. Tam yedi ay." dedi işaret parmağını ona doğrultarak, "Tam yedi ay , Rümeysa hanım istemiyor diye Mert hiçbirimizle konuşmadı. Sonra Mert'in onu ne kadar sevdiğini bile bile onu nişan günü bıraktı."
Bir adım daha atıp Rümeysa'nın dibine girdi, "Ben merak ediyorum sen geceleri Nasıl rahat uyuyorsun? O çocuğun hiçbirimizle konuşmadığı zamanın hesabını Nasıl vereceksin sen? Kapısında ona ulaşmak için yalvardığım zamanların hesabını Nasıl vereceksin. Öl desen ölürdü. Hepimizden vazgeçti ulan senin için! Şimdi seni şuracıkta öldürsem bir gram vicdan azabı çekmem. Çünkü sen Mert'in canını yaktın."
Böyleydi işte. Hepimizin annesi gibiydi ama Mert'in yeri çok ayrıydı onun için. Bir derdi olduğunda ilk ona koşardı. Aldığı Mutlu bir haber olsa ilk ona haber verirdi.
"Gel buraya Şevval." dedi Mert kolundan tutarak. Önce sarıldı sıkıca. Rümeysa'ya çevirdim bakışlarımı yine kıskançlığı gözlerinden okunuyordu. Mert'in en yakını Şevval olduğundan o da en çok şevvali kıskanıyordu. Şevvalden ayrılıp Rümeysa'nın karşısına geçti, "Neden gittin?" diye sordu çok sakin bir ses tonuyla. Rümeysa cevap vermedi, "Ben o gün her yerde seni aradım. Neden gittin?"
Gittikçe sesi yükseliyordu. Rümeysa ise konuşmamakta ısrarlıydı.
Gülerek geri çekildi Mert, "Sana , sen yokken yaşadıklarımı anlatıp kendimi acındırmayacağım ama , 'İyiki gitmişsin.' be. Eğer sen gitmeseydin senin doyumsuz olan sevgin ve kıskançlıkların yüzünden bütün arkadaşlarımı kaybedecektim."
Benim yanıma gelip tekerlekli sandalyeyi Çınar'dan aldı, "E hadi düşün önüme." dedi gülerek. Şevval ve Gizem gülerek kol kola ilerledi cafenin çıkışına doğru. Çınarda peşlerinden. Mert'e çevirdim bakışlarımı , gözlerini kısarak her zamaan yaptığı şirin gülümsemesi ile gülümsedi, "İyiyim. Merak etme."
Eve vardığımızda herkes kendini salona attığında ben balkona çıkmıştım. Cidden artık çok bunalmıştım ve tedavimin cevap vermediği için iyice yorulmuştum. Gözlerim dolmaya başladığında gökyüzüne bakarak geçirmeye çalıştım, balkonun kapısı açıldığında kafamı oraya çevirdim Çınar kafasının yarısını kapıdan uzakmış bana bakıyordu bende ona bakınca
''Gelebilir miyim?'' diye sordu. Kafamı sallayıp gelmesini bekledim. Yanıma oturduğunda kafamı önüme çevirdim, 2-3 saniye sonra bir hareketlilik hissettiğimde yine Çınara baktım. Çınar cebinden bir şey çıkarmaya çalışıyordu ama cebi dar olduğu için çıkmıyordu bende ona anlamsız bakışlar atıyordum sonunda ayağa kalkmayı akıl edebilmiş gibi ayağa kalktı ve pantolonunun cebinden kırmızı bir kutu çıkardı.
İçimden 'Lan! Allah'ım çok tövbe, evlenme teklifi olmasın vallahi bayılırım, daha çok erken' gibi şeyler saçmalarken Çınar önümde diz çöküp boylarımızı eşitledi. Ben ne yapacağımı düşünürken belki de en salakça şeyi yaparak gözlerimi sıkı sıkı kapattım.
''Aylin?'' Cevap vermedim.
''Gözlerini açar mısın?'' Yine cevap vermedim.
''Kızım gözlerini açsana ne yapıyorsun?''
''Ha, pardon'' diyerek gözlerimi açtım, cidden ne yapıyordum ben ? iyice rezil olmuştum. Çınar bana bakıp tam kutuyu açarken car gücümle bağırdım
''Dur!''
''Ne oldu?''
''Tuvaletim geldi!'' Cidden bunu demiş miydim?
''Ya dur şu hediyeni vereyim öyle gidersin.'' diyerek kutuyu açtı ve içinden bir kolye çıktı. Kolyeyi eline aldığında daha iyi inceleme şansım olmuştu ince bir zincirin üstünde melek şekli vardı meleğin sağ tarafında güneş sol tarafında ise ay vardı. Ben kolyeye hayran hayran bakarken Çınar ''Saçlarını kaldırır mısın?'' diyerek arkama geçti ve kolyeyi taktıktan sonra
''Sen benim meleğimsin.'' diyerek boynumu öptü ve yanıma oturdu. Sonunda konuşabildiğim de
''Çok teşekkür ederim, gerçekten çok güzel.'' Çınar bir şey diyemeden Yakup abim balkonun kapısında gözüktü sonra yanıma gelerek beni kucağına aldı ''Hadi yatıyoruz, sana da iyi geceler Çınar.'' diyerek benimle birlikte balkondan çıktı tabi benim arkadan Çınara acıklı bakışlar attığımı bilmeden..
Gece yarısı olmuştu ama hala uyuyamıyordum Yakup abime baktığımda çoktan uyuduğunu gördüm sonunda dayanamayarak telefonumu elime aldım ve yan odamda olan Çınar'a mesaj attım
''Uyudun mu?'' Bağırsam duyacak kadar yakınımda olan birine mesaj atmak ne kadar doğruydu bilmiyorum ama biraz daha durursam sıkıntıdan ölen ilk insan olarak tarihe geçecektim
Odanın kapısı açılınca korksam da Çınar'ı görmemle rahatlamıştım. Beni kucağına almaya yeltenince
''Ne yapıyorsun?'' dedim kısık bir sesle.
''Seni kaçırıyorum.'' diyerek kucağına alarak odanın çıkışına yöneldi, Çınar tam odadan çıkarken zor da olsa kapıyı kapatmayı akıl etmiştim. Yine balkona gelmiştik oturduğumuzda Çınar kolunu omzuma atmış iyice kendine çekmişti beni. Başımı omzuna koyup gökyüzüne bakmaya başladım.
İkimizde konuşmuyorduk Çınar iyice sıkılmaya başlamış olacak ki şarkı mırıldanmaya başladı, bende sesiyle sarhoş olmaya.
''Damla damla aksam sana doldurur musun kalbini benimle? yoksa sen de taşıyamaz da döker misin beni yerlere?''
Ben hep kendi tarafımdan bakmıştım yaşananlara, Çınar bir nevi içini döküyordu şu anda bana, onun da korkuları vardı.
''Yağmur olsam yağsam sana ıslatır mısın kendini benimle? Yoksa sen de dayanamaz da kaçar mısın en kuytu yerlere?''
Sesiyle birlikte iyice uykum gelmeye başlamıştı, ama dayanabildiğim kadar dayanmak istiyordum sırf sesini 2-3 saniye fazla duymak için.
''Ya da bir gün düşsem kalsam yaşamaktan bir an yorulsam en karmaşık hallerimde kalır mısın benimle birlikte?''
Biraz duraksadıktan sonra şarkıyı söylemeye devam etti
''Yoksa sen de dayanamaz da kaçar mısın bambaşka ellere?''
Kolumu Çınar'ın beline sararak iyice kafamı omzuna bastırmıştım oda yapabilirmiş gibi beni iyice sarmıştı.
''İyi günümde kötü günümde hayatımın her yerinde aşk denilen bu resimde durur musun benimle birlikte? yoksa sen de dayanamaz da gider misin bambaşka düşlere?'' Gözler kapaklarım iyice ağırlaştığında kendimi zorlayarak uyumamaya çalıştım
''Seviyorum seni desem , sever misin sen de bilmem. Tutar mısın ellerimden sana doğru düşersem?'' Belki de ilk defa bunu birine söyleyecektim ama Çınar'ın daha fazla üzülmesini istemediğim için onu susturdum
''Çınar'' dedim uykulu sesimle
''Efendim?''
''Sen benim nefesimsin.'' diyerek gözlerimin kapanmasına izin verdim.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENI HAYAT
ChickLitBir kaza , hayatı ne denli etkileyebilir? Önceden olsa paranın her şeyi çözebileceği mantığıyla hareket eden bir kızdım. Kazadan sonra paranın , aslında hiçbir şeyi çözmediğini anlamam ne kadar zamanımı aldı sizce? İnsan bazı gerçekleri anlamak için...