''Annie ben...''
''Evet Laurence bir sorun varsa bana söyleyebilirsin.''
''Şey dün gece için teşekkürler. Çok güzeldi.''
''Konaklama içinse evet bir şey değil. Hadi gel kahvaltı edelim. İşe geç kalmak istemezsin değil mi?''derken elini sıkıca kavramış merdivenlere sürüklüyordum.Kapıya geldiğimizde parmaklarını gevşetti ve benim önden gitmemi sağlamak için parmak ucuyla sırtım dokunup hafifçe vurdu.
S: ''Günaydın çocuklar.''
''Anne ben bugün işyerine gidip ona yardım edebilir miyim? Akşamda ders çalışırız.''
"İş yeri?"
''Onun içinde uygunsa bence olabilir değil mi anne?''derken Luccie hiç olmadığı kadar sinsi ve sessiz gülüşüyle Laurence'ın gözlerinin içine bakıyordu. Laurence ise hafifçe dudak kenarı kaldırdı. Bilmem?
''Sorun değil yani.''dedikten sonra masaya oturdu ve tam bir İngiliz edasıyla kahvaltısını etti. Küçük dilimlenmiş lor peynirini ağzına atışı ve ağzında eriyişi misali benimde kalbim ona karşı eriyordu. Ama bir gariplik vardı. Farklı davranıyordu. İlk günkü gibi değildi. Bana iyi davranmıyordu sanki. Aslında biraz kaba olduğunu biliyordum. biraz da çıkarcı.
Çok az bir sürede doymuştuk. Aslında onun bu halini izlerken az şey yiyebilmiştim ama kendimi hiç olmadığı kadar dinç hissediyordum. Büyük bir orduyla savaşacak kadar. Evden çıkarken üstünü değiştirdini yeni fark etmiştim. Düşünün suratına o kadar odaklanmışım.
''Sen iyi değilsin.''
''Neden böyle dedin ?''
''Hayır seziyorum anlat bana sıkıntın var ve benimde var. Kendimi huzursuz hissediyorum.''
''Annem hakkında hiçbir şey bilmiyorum. tek bildiğim şey o olmasaydı benim de olmayacağım. Ayrıca şu kitap olayı."
''Annemde bir kopyası olmalı içeriğini okuyabiliriz.''
''İyi olur aslında.''
''Bu arada bana çok yakın durma. Eğer Robert görürse sana saldırmasından korkuyorum.''
''Seni ufaklıklarla tanıştırmama izin ver."dedi ve kolunu sıyırdı. Bu ters çocuğun bazen yumuşaması hoşuma gidiyordu.
''Ufaklıklar görmeyeli baya büyümüş derken sıkılığını ellerimle kontrol ediyordum.'' Hafifçe parmaklarımı kollarında gezdirdim.
Bakışlarını yerden yana kullandı ve başını eğerken sinsice sırıttı aynı ablam gibi. Bu hareketleri komiğime gidiyordu. Sanki şu son 14 saatte hayatıma neşe katmıştı. Bizden ayrılmasını hiç istemiyordum. Aklıma bir fikir gelmişti.
Bizim evde kalacaktı! Ben istersem hedefime ulaşırdım ve her türlü yolu da bulurdum.
''Laurence artık bizimle kalsana.''dedim küçük çocuk sevincimle.
''Saçmalama Ufaklık. Ben yurtta kalıyorum ve siz bir ailesiniz. Ben ise bir yabancıyım. Annen buna kesinlikle izin vermez.''
''Annem eskiden senin annenin en yakın dostuymuş ayrıca seni ve çalışma azmini de gördü. Bence seni çok sevdi. Hem eğer bizim evde kalırsan abi kardeş gibi yaşarız. Sonuçta benim bir abim hiç olmadı.''
''Saçmalama.'' Bana tiksinen gözlerle bakmıştı.
''Ya da biraz düşündümde hiç gelme.''
''Bende sevinmiştim.''derken aniden belimdeki elini kendine çekti.
"Sevinmenin nedeni işine yarayacak olmamız. Ama neyi aradığını söylemezsen sana yardım edemem. Banada söyle birlikte uğraşalım. Ailemi kullanmanı istemiyorum. Bu çok itici.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet
FantasyGerçekleri öğrenme çabasında bir erkek. Ve istemeden ona aşık olmuş zeki ama saf bir kız. Gerçekleri öğrenmenin zamanı geldi... Sizce de öyle değil mi? Ama biraz beklemelisin... Lütfen yorum yapmayı...